Harvard ile Beyaz Saray Arasında Kriz: “Akademik Özerklik Teslim Edilmeyecek”

Amerikan üniversitelerinde artan Gazze protestolarının ardından antisemitizmle mücadele adı altında başlatılan federal müdahaleler, akademik özerklik ve anayasal haklar tartışmasını alevlendirdi. 53.2 milyar dolarlık mal varlığına sahip Harvard Üniversitesi, Beyaz Saray’ın taleplerine direndi; karşılığında federal fonları donduruldu.

ABD Eğitim Bakanlığı, Harvard Üniversitesi’ne sağladığı hibeleri dondurduğunu açıkladı. Kararın, Beyaz Saray’ın üniversiteye gönderdiği ve kampüste antisemitizme karşı “anlamlı adımlar” atılmasını öngören talep mektubunun ardından gelmesi, akademik çevrelerde ciddi yankı uyandırdı. Harvard, söz konusu taleplerin birçoğunu üniversitenin özerkliğine doğrudan müdahale olarak değerlendirdi.

Harvard: “Anayasal Haklarımızdan Feragat Etmeyeceğiz”

Harvard Başkanı Alan Garber, 14 Nisan tarihli mektubunda üniversitenin anayasal haklarını ve akademik bağımsızlığını koruyacağını vurguladı. Garber, “Bazı talepler antisemitizmle mücadeleyi hedeflese de çoğu, hükümetin Harvard’daki entelektüel şartları doğrudan düzenleme çabasıdır” dedi.

Garber, antisemitizme karşı mücadeleyi ciddiye aldıklarını belirtse de, hükümetin taleplerinin akademik özerklik ilkesini ihlal ettiğini ifade etti. Beyaz Saray’ın önerileri arasında özellikle dikkat çeken maddeler arasında, Amerikan değerlerine “düşman” görülen öğrencilerin federal makamlara bildirilmesi ve çeşitlilik politikalarının sona erdirilmesi yer alıyor.

9 Milyar Dolarlık Fon Tehlikede

Harvard’ın federal hükümetten aldığı hibe ve kontratların toplam değeri 9 milyar doları buluyor. Trump yönetimi, geçtiğimiz haftalarda bu fonların tamamı üzerinde bir inceleme başlattığını açıklamıştı. Eğitim Bakanı Linda McMahon, üniversitelerin federal fon alabilmesi için “ayrımcılık karşıtı tüm yasalara uyması gerektiğini” belirtti.

Ancak Harvard, bu süreçte taleplerin bir kısmının üniversitenin kabul ve işe alım politikalarına doğrudan müdahale anlamına geldiğini, bunun da anayasa güvencesi altındaki kurum özerkliğini zedeleyeceğini savunuyor. Özellikle her akademik bölümde “görüş çeşitliliği” bulunması şartı ve protestolarla bağlantılı disiplin cezaları talebi, kampüste fikir özgürlüğü açısından endişelere yol açtı.

Siyasi Baskılar ve Akademik Alanın Sınırları

Beyaz Saray’ın antisemitizmle mücadele gerekçesiyle Columbia Üniversitesi’nden 400 milyon dolarlık federal fonu çekmesinin ardından benzer bir baskı Harvard’a yöneldi. Bu gelişmeler, Amerikan akademisinde devlet destekli araştırmaların bağımsız yürütülebilirliği konusunu yeniden gündeme taşıdı.

Uzmanlar, devletin mali kaynakları araçsallaştırarak üniversitelerin iç işleyişine müdahale etmesinin sadece özgür düşünce ortamını tehdit etmekle kalmadığını, aynı zamanda bilimsel üretimin güvenilirliğini de zayıflattığını belirtiyor.

Yaşananlar, Amerikan yükseköğretim sisteminde süregelen bir ikilemi yeniden görünür kıldı: Üniversiteler kamu fonlarıyla desteklenirken, bu destek karşılığında ne tür bir hesap verebilirlik istenebilir? Hangi noktada devletin müdahalesi meşru olur ve nerede ifade özgürlüğü ya da akademik özerklik ihlal edilir?

Harvard’ın direnişi, bu sorulara açık bir yanıt sunmasa da, anayasal sınırların yeniden tartışılacağı bir dönemin habercisi gibi görünüyor.