En çok tartışılan konulardan biri de, gençliğin yozlaştığı veya yozlaşmaya başladığıdır. Yani, gençliğin bozulduğu, iyi özelliklerini kaybetmeye başladığı, dejenere olmaya başladığı ifadesidir. Burada tartışılması gereken nokta gençlik yozlaşıyor mu yoksa yozlaştırılıyor mu?
Gençlik, toplumun dinamik gücüdür. İnsan yaşamının en hareketli ve en enerjik dönemi gençlik dönemidir. Bu hareketli dönem aynı zamanda gençliğin kimliğini oluşturmaya başladığı dönemdir. Kimliğini oluşturan genç, pasif ve alıcı değil, seçimleri ve kararlarıyla kendisini yönlendiren aktif kişidir. Genç; çevresindeki çok sayıdaki örnek arasından, nasıl bir insan olacağı, hangi mesleği seçeceği, hangi değerleri benimseyeceği konusunda örnekler alan ve bu seçimler arasında uyum sağlayan kişidir. Kimliğini oluştururken, aynı zamanda kendi gizli güçlerini geliştirmekte ve onların sınırlarını çizmektedir. Bütün bunları yaparken de bir takım önemli değerleri de gözetmektedir.
Kimlik yapısı ne kadar iyi gelişirse, birey kendi değerlerinin ve bireyselliğinin o kadar farkında olur. Bunun sonucu olarak da daha gerçekçi bir kimlik anlayışına ulaşır.
Gençliğin gerçekçi kimlik anlayışına ulaşması, gençliğin gerçeği görmesini istemeyen kesimlerin işine gelmez. Gençliğin gerçeği görmesi ve gerçekçi olması onlar için bir tehlike arz etmekte, toplumda oluşturmaya çalıştıkları ve sürekliliğini sağlamak istedikleri ve aynı zamanda beslendikleri anlayışın da ortadan kalkacağını bilmektedirler. Bu nedenle gençliğin kimliksizleştirilmesi gerektiğini bilirler. Bundan dolayıdır ki, gençliğin yozlaşması için uygun ortamlar oluşturmaktadırlar. Daha çok duygularıyla hareket eden gençliği de bu ortama çekmekte pek zorlanmamaktadırlar. Böylece gençlik, özünden uzaklaşmakta, iyi özelliklerini kaybetmeye başlayınca da toplumun hareket ettirici gücü olmaktan çıkıp, sorun haline gelmektedir.
Bu gün gençliğin yozlaşmasının temel nedenlerinden bir tanesi, gençliğin politikadan uzak oluşu ile ifade edilebilinir. Üniversite gençliği üzerinde yapılan bir araştırmaya göre; gençlik için aşk, politikadan önce gelmektedir. Ben, gençlik “Âşık olmasın demiyorum ama gerçek kimliğini bulacak ve bu yolla toplumun dinamik gücü olacak çabaların da içinde yer alsın.” diyorum.
Genliğin politikadan uzaklaşması salt genliğin anlayışı ile ilgili değil;aynı zamanda var olan siyasi partilerin durumu ile de ifade edilebilinir. Gençlik var olan siyasi partilere oy verme konusunda hayli mesafeli durmaktadır. Bunun nedeni var olan siyasi partilerin izlediği politikalardır. Var olan siyasi partilerin çoğu ya gençliği siyasetin içine alacak politikalar izlemiyor, ya da gençliğe sembolik olarak yer veriyor. Düzen partilerine muhalif olan siyasi partilerin durumu da bundan pek farklı sayılmaz. Böylece gençlik kendini var olan siyasi partilerle özdeşleştirmiyor, “Bu partilerin çoğu bir birinden beter.” anlayışı ile hiçbirini benimseyemiyor ve politikadan uzaklaşıyor. Uzaklaştıkça da politikayı statükocu anlayışlara terk ediyor.
O halde gençlik yozlaşmıyor, yozlaştırılıyor. Genliğin kendisini yoz yapan anlayışları boşa çıkarması gerekiyor. Bunun için de kim olduğunu, ne olduğunu, yaşamın neresinde ve nasıl olduğunu, bağımsız bir kişilik olduğunu bilmesi gerekiyor.
Sosyolog-Rehberlik Ve Aile Danışmanlığı Uzmanı
- Köy Enstitülerinin Eğitimdeki Rolü ve Günümüz İhtiyacı - 16 Aralık 2024
- Türkiye’de Bir Yıl İçerisinde En Az 66 Çocuk İş Yerlerinde Hayatını Kaybetti - 7 Aralık 2024
- Erkeklik: Geleneksel Kalıpların Eleştirisi - 30 Kasım 2024