Gazze’deki Çocukların Sessiz Çığlığı ve Travmanın Derin İzleri

Gazze, İsrail saldırılarının gölgesinde bir kez daha insanlığın utanç verici sessizliğine tanık oluyor. Ancak bu sefer, enkaz altından yükselen çığlıklar yalnızca bedenlerin değil, zihinlerin de derin yaralar aldığını gösteriyor. İngiltere merkezli War Child Alliance’ın desteklediği bir araştırma, Gazze’deki çocukların neredeyse tamamının ölüm korkusuyla yaşadığını ortaya koyuyor. Bu, savaşın acımasız yüzünün, sadece fiziksel yıkımı değil, aynı zamanda bir neslin psikolojik geleceğini de yok ettiğini gözler önüne seriyor.

Çocukların Acı Gerçekliği: Rakamların Ötesi

Araştırmaya göre, Gazze’deki çocukların yüzde 96’sı ölümün kaçınılmaz olduğunu hissediyor. Bu, yalnızca bir istatistik değil; bu çocukların her gün savaş uçaklarının gölgesinde, bombaların uğultusunda büyüdüğünü anlatıyor. Yüzde 92’sinin yaşadığı korkunç gerçeklikleri reddetmesi, onların zihinsel bir savunma mekanizması geliştirdiğini; yüzde 49’unun ise ölmeyi dilemesi, yaşadıkları dünyayı dayanılmaz bulduklarını gösteriyor.

Bu rakamlar, Gazze’de çocuk olmanın anlamını derinlemesine sorgulatıyor: Güvensizlik, sürekli yer değiştirme, şiddet ve ölüm korkusu. Çocukların oyun alanları enkaz yığınlarına dönüşürken, zihinsel sağlıkları da savaşın görünmeyen kurbanı oluyor.

Bir Neslin Yok Oluşu

Helen Pattinson’ın sözleri, bu acı gerçeği özetliyor: “Gazze, çocuk olmak için dünyadaki en korkunç yerlerden biri.” Ancak bu durum sadece bugünün değil, geleceğin de karanlık olduğunu işaret ediyor. Çocukların bu denli ağır travmalara maruz kalması, sadece bireysel psikolojilerini değil, toplumsal dokuyu da paramparça ediyor. Bu çocuklar, büyüdüklerinde dünyanın en temel duygularından biri olan güveni ve barışı hiç tanımamış olacak.

Bir toplumun geleceği olan çocukların, sürekli savaşın dehşetiyle büyümesi, yalnızca Gazze’nin değil, tüm dünyanın bir utancı. Onların yaşadığı her travma, insanlık değerlerinin birer tuğla daha yıkılması demek.

Uluslararası Toplumun Sessizliği ve Sorumluluğu

Gazze’de yaşanan bu insani kriz, uluslararası toplumun utanç verici sessizliğinin bir başka örneği. Bombardımanlar altındaki çocukların psikolojik çöküşüne kayıtsız kalmak, insan haklarının sadece kâğıt üzerinde bir ideal olduğunu gösteriyor. Ateşkesin acil bir zorunluluk olduğu ortada. Ancak ateşkes, yalnızca ilk adımdır. Kalıcı bir çözüm için İsrail’in işgal politikalarına son verilmesi ve Gazze halkının insanca yaşam koşullarına kavuşması gerekiyor.

Savaşın kazananı olmaz. Ancak kaybedeni her zaman çocuklardır. Gazze’de bir nesil, ölüm korkusuyla büyürken, bizler yalnızca izlemekle yetiniyoruz. Uluslararası toplum, bu vahşete karşı harekete geçmekte ne kadar gecikirse, yaraların sarılması o kadar zor olacak.

Barış İçin Bir Adım

Gazze’deki çocuklar, dünyaya sessiz bir çığlık gönderiyor: “Artık yeter!” Bu çığlığı duymazdan gelmek, insanlığın vicdanını bir kez daha yok saymak anlamına gelir. Gazze’nin enkazları arasında sadece evler değil, umutlar ve hayaller de yıkılıyor. Ve bu, yalnızca Gazze’nin değil, tüm insanlığın kaybı.

Derhal bir ateşkes ilan edilmeli, savaş suçları bağımsız mahkemelerde yargılanmalı ve Gazze’deki çocukların yaşama hakkı yeniden sağlanmalıdır. Ancak o zaman, insanlık onuru biraz olsun kurtarılabilir. Gazze’de büyüyen travma, sadece Filistin’in değil, tüm dünyanın bir sorumluluğu. Unutmayalım ki, bir çocuğun gözyaşı, hepimizin suçudur.