YÖK Başkanı Yekta Saraç, 2015 yılında Üniversitelere gönderilen Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Tutum Belgesi’ni “toplumsal değerlerimiz ve kabullerimizle mütenasip” olmadığını iddia ederek iptal etti. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk da aynı kapsamdaki paralel projeden – Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi Teknik Destek Projesi’nden (ETCEP)– vazgeçildiğini açıkladı.
YÖK’ün tutum belgesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin 1985 yılında imzalamış olduğu CEDAW (Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi), 2011 yılında imzalamış olduğu İstanbul Sözleşmesi (Kadına Karşı Şiddetin ve Aile içi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi kapsamında, Anayasa’nın 10 maddesi referans alınarak hazırlanmıştı ve temelde dört soru etrafında odaklanıyordu:
- Yükseköğretim Kurumları eğitimde toplumsal cinsiyet eşitliği dersine nasıl yer verebilir?
- Yükseköğretim kurumları kurumlarında toplumsal cinsiyet eşitliğinin genel kabul görmesi için neler yapılabilir?
- Yükseköğretim kurumlarının yöneticilerine, idari ve akademik personeline ve öğrencilerine toplumsal cinsiyet eşitliği farkındalığı kazandırmak için neler yapılabilir?
- Yükseköğretim kurumları cinsel taciz ve cinsel saldırıya karşı neler yapabilir?
Tutum belgesi, bu dört temel soru etrafındaki 7 adımdaki faaliyetleri hedefliyordu:
1- Toplumsal cinsiyet eşitliği ve adaletine ilişkin farkındalığı arttırmak amacıyla çalışmalar yapmak,
2- “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” dersinin aynı veya farklı bir adla yetkili kurullarınca alınacak karar doğrultusunda programlarında zorunlu veya seçmeli ders şeklinde yer almasını ya da buna ilişkin bilgilendirici çalışmaların yapılmasını sağlamak,
3- Yerleşkelerde güvenli yaşamın sağlanması için cinsel taciz ve cinsel saldırıyla ilgili bilgilendirme, ulaşılabilir başvuru yerleri ve diğer gerekleri (aydınlatma, ulaşım vb.) yerine getirmek,
4- Yöneticilerin, akademik ve idari personelin ve öğrencilerin toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin eğitimler almalarını sağlayıcı çalışmaları teşvik etmek,
5- Toplumsal cinsiyet eşitliğini izlemeye ilişkin çalışmalarda bulunmak,
6- Bu amaçları yerine getirmede işbirliği içinde çalışacak olan Üniversitelerdeki Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezleri ve benzeri birimler ile SKS daire başkanlıklarının çalışma biçimi ve işlevselliklerinin güçlendirilmesini sağlayıcı çalışmalarda bulunmak,
7- Bu merkezlerin bulunmadığı üniversitelerde kurulmalarını teşvik etmek.
8- Eğitimlerde kullanılmak üzere kitapçıkların hazırlanmasını Kadın Araştırma Merkezlerinin yapmasını ve bu konuda uzman olan diğer merkezlerle işbirliğine girmelerini sağlar.
- Yükseköğretim kurumları cinsel taciz ve cinsel saldırıya karşı neler yapabilir?
- Cinsel taciz ve cinsel saldırıya hiçbir şekilde müsamaha gösterilmeyeceğini açıkça belirtir. Bunu politika belgesi hazırlayarak, stratejik planlarına dahil ederek veya üniversitenin ilkeleri arasına alarak yapabilir.
- Toplumsal cinsiyet eşitliğiyle ilgili hazırlanan kitaplarda ve açılacak derslerde cinsel taciz ve cinsel saldırıya ilişkin konulara yer verilmesini sağlar.
- Cinsel taciz ve cinsel saldırıya karşı farkındalık sağlamak için bilgilendirme toplantıları yapar, özellikle hazırlık ve birinci sınıf öğrencilerine bu yönde bilgi verilmesini sağlar.
- Yapılacak bilgilendirme çalışmasında cinsel taciz ve cinsel saldırının tanımı, bu durumlarda neler yapılması gerektiği ve cinsel taciz ve cinsel saldırıya yol açmayacak şekilde davranmanın nasıl mümkün olacağı konusunda bilgilendirme yapar.
- Konu ile ilgili, afişler, broşürler, el kitapları, filmler vb.ni hazırlar.
- Cinsel taciz ve cinsel saldırı iddialarına karşı gerekli incelemeyi yapmak üzere kolay erişilir şikayet mekanizmaları kurar. Bu şikayet mekanizmalarının, ivedilik, güven, gizlilik, adalet ve özen gösterme ilkelerine uygun olarak çalışmasını sağlar.
- Cinsel taciz ve cinsel saldırıyla ilgili yapılacak soruşturmalarda mağdurun ikinci kez mağduriyetine yol açacak işlemlerin yapılmamasını ve kesinlikle arabuluculuğa gidilmemesini sağlar.
- Bu iddialarının üstünü kapatan, soruşturma açılmasını engelleyen veya yeterince soruşturma yapmayan ilgililer hakkında soruşturma yapar.
9- Cinsel taciz ve cinsel saldırıya maruz kalanlara hukuki, psikolojik ve tıbbi destek verilmesini sağlar. Cinsel taciz ve cinsel saldırıya uğrayan öğrenci ise bu kişilere ayrıca durumun özelliğine göre barınma ve maddi destek verilmesini de sağlamaya çalışır.
10- Cinsel taciz ve cinsel saldırıya uğrayanları misilleme ve/veya mobbingden korumak için gerekli tedbirleri (örneğin yer değiştirme, danışmanın değiştirilmesi, ders veren öğretim elemanının değiştirilmesi gibi) alır.
11- Cinsel taciz ve cinsel saldırıya karşı kadınlar için güvenli bir ortam yaratılması için özen gösterir. Bunun için şunları yapar:
- Aydınlatmayı sağlar.
- Ulaşımın güvenli bir şekilde yapılması için servisler koyar ve bunları kontrol eder. Bunun için ilgili belediyelerle işbirliği yapar.
- Yerleşke içerisinde ring sayılarını arttırır.
- Kadın güvenlik elemanlarının da olduğu güvenlik memurlarının gezici araçlarla yerleşke içinde dolaşmasını sağlar.
- Derhal ulaşılacak acil telefon hatları koyar.
- Kadın öğrenci yurtlarının yerleşke içinde veya yakınında olmasını sağlar.
- Güvenlik personeli ve servislerde çalışanlara cinsel taciz ve cinsel saldırıya karşı farkındalık eğitimini verir.
12- Aralarında hiyerarşik ilişki bulunan kişiler arasında (öğretim üyesi-öğrenci, araştırma görevlisi-öğrenci gibi) rızaya dayalı birlikteliklerin hoş karşılanmayacağı konusunda akademik ve idari personele tavsiyede bulunur.
Yelta Saraç’ın, 2015’te kabul edildikten ancak dört yıl sonra ulusal değerlerimize uygun olmadığını anlayabildiği bu projedeki hangi sorunun ya da hangi eylem adımının hangi toplumsal değerimize ters düştüğü sorusu ise bir muamma? Yok canım, belki de değildir, belki de sadece biz sıradan insanlar için muamma olan şeyler tepemizdeki badem bıyıklılara ayandır.
Hadi tahmin edelim! Güvenlik personeline cinsel taciz konusunda farkındalık eğitimi vermek olabilir mi mesela? Bence kamusal alanda olası bir taciz/tecavüzü engelleyebilmek, hiç değilse zorlaştırabilmek adına geceleri “aydınlatmayı sağlamak” gelenek ve göreneklerimize terstir. Cinsel tacizle ile ilgili, afişler, broşürler, el kitapları, filmler vb.ni hazırlamak da nedir allesen! Hiçbiri değilse de işte bu gelenek ve göreneklerimize terstir! Düşünsenize kafanızı çevirdiğiniz her yandan cinsel tacizle, tecavüzle ilgili afişler, görseller…. hafaganlar bastı valla.
Yukarıda maddeler halinde sıralanan eylem planından hangilerinin şu meşhur toplumsal değerlerimize ters olduğunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz ama YÖK başkanı yaptığı açıklama “2015 yılında hazırlanan bu tutum belgesinde kadına yönelik her türlü eşitsizlik ve adaletsizliği önlemeye yönelik yürütülen bu çalışmalar ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ kavramı adı altında dile getirilmiştir. Ancak gelinen süreçte bu kavrama, murat edilenin dışında farklı anlamlar yüklendiği ve bu yüklemelerin ‘toplumsal değerlerimiz ve kabullerimizle mütenasip olmadığı ve toplumca kabul görmediği’ hususunun göz önünde bulundurulması gereği ortaya çıkmıştır. Bu istikamette tutum belgesinde de gerekli değişikliklerin yapılmasına yönelik olmak üzere bir müddetten beri YÖK bünyesinde çalışma yürütülmekte idi. Bugün itibariyle tutum belgesinde ‘toplumsal cinsiyet eşitliği’ kavramı çıkarılarak güncelleme yapılmasına ilişkin çalışmalar son aşamasına gelmiş olup yakında üniversitelerimize duyurulacaktır” dedikten sonra Bu vesile ile üniversitelerimizde verilmekte olan kadın çalışmalarına yönelik derslerin müfredatını, ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ değil ‘Adalet Temelli Kadın Çalışmaları’ anlayışı içerisinde belirlemeye ve verilmekte olan ders, konferans ve seminerlerde Türk toplumunun aile kavramı başta olmak üzere sahip olduğu üstün değerlerin öne çıkarılmasına özen göstermesi gerekmektedir.
TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ VERSUS ADALET TEMELLİ KADIN ÇALIŞMALARI
Bakmayın siz bu süslü başlıklara, tanımlara. YÖK’ün ve MEB’in İslamcı kesimlerin tepkileriyle geri çektiği Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Tutum Belgesi ve MEB’deki buna paralel Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi Teknik Destek Projesi (ETCEP) projesindeki temel sorun, “kadın”ın ailenin dışında bir “birey” olarak tanımlanması, kadının bir kontrol nesnesi olmaktan çıkarılmaya çalışılmasıdır. 2015 yılında kabul edilen belgenin temel amaçları satır arası arasında bu yer almaktadır ve tepki toplayan da budur. Onun yerine ikame edilen Adalet Temelli Kadın Çalışmaları’nın ise İslam ve Kadın konulu seminerlerden ve bu seminerlerde tekrarlanıp duracak “cennet anaların ayakları altındadır” sakızından öteye gidip gitmeyeceğini ise hep birlikte göreceğiz.
İslamianaliz sitesi MEB’iniptal ettiği Toplumsal Cinsiyet Eşitliği projesini bie “fesat projesi” olarak tanımlayarak şunları dile getiriyor : “Halkın yüzde 99’unun Müslüman olduğu bir ülkede bu tür projelerin büyük tepki toplayacağı bilinmesine rağmen ısrarla yürürlüğe konulması “Acaba halkın nabzı mı ölçülüyor?” şeklinde sorular da kafalarda yer ediyor.”
TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ: FETÖ’cü GEZİCİLERİN PROJESİ
Akit gazetesi bombayı patlatmış. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi “FETÖ’cü ve Gezici’lerin” tasarladığı bir projeymiş. Gazete şöyle buyuruyor: “2014 yılında AB finansmanıyla başlatılan 3 milyon 154 bin 470 Avro bütçeli, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 162 pilot okulda uygulanan “Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” (ETCEP) projesinin uygulama ortaklarının en başında British Council geliyor. Dünyanın birçok ülkesinde Batı kültürünün ve İngilizce dilinin yaygınlaştırılması için faaliyet gösteren British Council, BM ve AB fonlarıyla dünyanın birçok ülkesinde kültür ve cinsiyet değişimine zemin hazırlıyor. ETCEP projesinin uygulama klavuzları ve raporlarını da British Council liderliğindeki konsorsiyumun Türkiye’den seçtiği FETÖ’cü ve Gezi’ci akademisyen ve uzmanlar hazırladı.”
Durun daha toplumsal cinsiyet eşitliği projesinin arkasında kimler, kimler var, gazetemiz Akit açıklıyor: “ETCEP projesinin “Okulların Toplumsal Cinsiyete Duyarlılık Açısından Değerlendirilmesi ve İhtiyaç Analizi Raporu”nu hazırlayanlardan Dr. Atike Zeynep Kılıç, “Bu suça ortak olmayacağız” isimli PKK’ya destek bildirisine imza atmış ve “Terör örgütü propagandası” suçlamasıyla yargılanmıştı. Raporu hazırlayanlardan Prof. Dr. Cennet Engin Demir, Gezi kalkışmasına destek için ODTÜ’lü akademisyenlerin hazırladığı “Halkımızın ayağa kalkmasını destekliyoruz” adlı bildiriye imza atan isimlerdendi. Raporu yazanlardan bir diğer isim, KESK’e bağlı Eğitim-Sen’in Marmara Üniversitesi Temsilcisi Behlül Çalışkan ise; akademisyen olarak görev yaptığı Marmara Üniversitesi’nde Gezi kalkışmasına destek vermek için görevini bıraktığı gerekçesiyle hakkında disiplin soruşturması açılmıştı. Rapor yazarlarından Ebru Hanbay Çakır, AB destekli cinsiyet projelerine aktif katılan bir isim ve sosyal medya hesaplarından PKK destekçisi bildiri yayınlayan akademisyenlere destek vermişti.”
Fethullah Gülen ve eskiden ya da şimdi yanında yöresinde dolanan şerefsiz ve karaktersiz takımının zihinlerinin ucundan bile geçebilecek, akıllarının basıp dillerinin söyleyebileceği bir kavram olmasa da Toplumsal Cinsiyet Eşitliği düşüncesinin Gezi Direnişi’ne katılanların da rahatlıkla sahiplenebileceği bir kavram olduğunu söyleyebilirim. Hatta itiraf edeyim “Evet gerçek kara Murat Benim! Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ni savunuyorum!”
Keyifli Pazarlar