Yetmiş yıllık saltanatıyla rekor kıran Kraliçe Elizabeth de bu dünyadan göç etti ve bir anda tüm medya onun ölüm haberiyle çalkalanmaya başladı. Öyle ki, babaannesini kaybetmiş gibi üzülenler bir yanda, “Bir devir kapandı” deyip ona övgüler düzenler diğer yanda paylaşımlar yapıp durdular.
Bu yazıda amacım yargılamak değil, çünkü geldiğim noktada insanoğlunu en çok kirleten söylemin yargılama olduğuna inanıyorum. Ancak, bir de gerçekler var ve ifade edildiklerinde yargılama etkisi yaratabiliyorlar, o yüzden yazdıklarımı okurken yargı değil, gerçek olarak kaleme alındıklarını bilmenizi rica ediyorum.
İngiliz kraliyet ailesinin üyeleri her ne kadar özgürlükçü bir görüntü verseler de genlerinde sömürgeci atalarının özelliklerini taşıdıklarını ve bu özellikleri medeniyet makyajı ardında gizlediklerini bilen biliyor. İngilizler tarafından acımasızca öldürülen İskoçyalılar, İrlandalılar, katledilen 25 milyon Hintli, çoğunluğu yok edilen Aborjin halkı, yüzbinlerce Afrikalı, Dresden bombalamaları, Irak’da can veren onca çocuk tarihin kanlı sayfalarında yer alırken, bugün aynı ülkeleri sömürmeye devam eden uluslararası şirketlerdeki ortaklık hisseleriyle servetlerine servet katan İngiliz kraliyet ailesi mensupları hayır derneklerinde boy gösterip televizyon ekranlarında insan haklarından bahsediyorlar. Medya aptalı haline gelmiş büyük bir çoğunluk da bu görüntülere inanıyor. Cafcaflı giysileri, bahçe göbeği gibi şapkaları, ihtişamlı düğünleri, İngiliz gelenekselliğine bürünmüş ritüelleri, saygınlık uyandıran aristokrat tavırları ile insanlarda ister istemez hayranlık yaratan bu ailenin ışıltısı karanlık taraflarını çok güzel örtüyor.
Bin yıllık geleneklerini sürdürme bahanesiyle “Parlamenter Monarşi” dedikleri bir yönetim biçimini sürdüren İngiltere’de kral ya da kraliçe her ne kadar “sembolik” bir anlam taşısa da aslında sembolik olan başbakan ile Avam ve Lordlar Kamarasıdır, çünkü dünya düzeninde her nerede olursa olsun daima para ve güç konuşur. Nihayetinde, İngiltere’de para ve güç krallığın elindedir, onca Sterlin’in karşısında duran herkes piyondur. Aynı durum tüm devletler için geçerlidir aslında. Dünyanın en güçlü devletlerini bile güçleri o devletlerin üstünde olan kişiler yönetmektedir. Gelip giden devlet başkanları, ülkelerin ekonomileri, iklim değişiklikleri, savaşlar, salgın hastalıklar, teknolojik yenilikler, kısacası dünyayı etkileyen her türlü durum bu kişilerin iradesindedir ve gerçek amaçları, dünya nüfusunu olabildiğince azaltarak kendi kurdukları bir düzen içinde yaşamaktır. Bu kişilere destek veren, onlarla işbirliği yapanlar ise tam manasıyla karanlığa hizmet etmeyi seçenlerdir. En büyük silahları da algı yönetimidir. Dışarıya şahane bir imaj verirler; iyiliksever, yenilikçi, barışçı, insancıl vs. Kontrolleri altında olan medyayı da aynı amaçla kullanırlar. Medyayı takip eden herkes onları “iyi insan” olarak bilir, yaptılarına inanır, hayranlık duyar, pompaladıkları tüm yenilikleri sorgusuzca kabul eder. Kimse gerçekte nasıl bir insanlık suçu işlediklerini anlamaz. Araştıran, sorgulayan ve gerçeği görüp fikirlerini söyleyenleri ise “komplo teorisyeni” olarak nitelendirir.
Şimdi, “iyi insan” Elizabeth’e dönersek, şefkatli babaanne imajının gerisinde atalarının izinden giden bir kişilikle karşılaşırız. Geçmişteki soykırımlar ve katliamlar için bir kere bile özür dilemeyen, işine gelmeyen tarih sayfalarını gücünü kullanarak sildiren (Buna örnek olarak: Enver Paşa’nın amcası Halil Kut Paşa, 1916’da, bitap düşmüş bir orduyla Kut’ül Ammare’de İngilizlerin 13 generalini, 481 subayını ve 18 bin askerini esir almasına rağmen Kraliçe, babasının mağduriyetini kitaplardan sildirmiştir), kraliyet ailesinin sırlarını bildiği ve kurallara karşı çıktığı için Diana’yı öldürten, dünyayı yöneten devlet üstü güçlerle işbirliği içinde olan ve Commonwealth of Nations adı altında yer alan 16 devletin kraliçesi olarak onları sömürmeye devam eden Elisabeth, kocası Philip’in de hayli kirli olan geçmişini taşıyarak 70 yıl kraliçeler gibi hüküm sürdü. Çoğu insan onu rengarenk giysileri ve pırıltılı şapkalarıyla hatırlayacak olsa da belki bir gün tarih sayfaları gerçeği yazar. Tanrı günahlarını affetsin. Şimdi sıra Charles’da, artık taht onun.
- İnsanlık Adına Utanıyorum - 25 Temmuz 2024
- Zihinsel Obezite - 20 Haziran 2024
- “Hayatımı Yazsam Roman Olur” - 25 Mayıs 2024