İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik açılan soruşturmalara bir yenisi daha eklendi. Son olarak, diplomasının sahte olduğu iddiasıyla “resmi belgede sahtecilik” suçlamasıyla hakkında yeni bir soruşturma başlatıldı.
İmamoğlu’na yönelik bu suçlama, Veryansın TV Genel Yayın Yönetmeni Erdem Atay’ın ortaya attığı iddialara dayanıyor. Atay, İmamoğlu’nun Kıbrıs’ta eğitim gördüğünü ve 1987’de İstanbul Üniversitesi’ne yatay ve dikey geçiş yapmasının imkânsız olduğunu öne sürdü. Ancak İBB tarafından yapılan açıklamada, İmamoğlu’nun İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu olduğu vurgulanarak, diplomasının paylaşılmasıyla iddialar yalanlandı.
Siyasi Baskının Yeni Bir Aşaması mı?
Bu son soruşturma, İmamoğlu’na yönelik art arda açılan davalar zincirine eklenmiş oldu. Daha önce, 20 Ocak’ta katıldığı bir panelde yaptığı konuşma nedeniyle “terörle mücadelede görevli olan kişileri hedef göstermek” suçlamasıyla hakkında bir soruşturma başlatılmıştı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’e hitaben yaptığı konuşma nedeniyle başlatılan soruşturma, İmamoğlu’nun ifadelerinin çarpıtıldığı yönünde değerlendirmelere neden olmuştu.
Bunun yanı sıra, 27 Ocak’ta düzenlediği basın toplantısında, bazı davalarda bilirkişi olarak görev alan bir kişinin geçmişine dair eleştirilerde bulunması üzerine, “yargıyı etkilemeye teşebbüs” iddiasıyla hakkında ikinci bir soruşturma açılmıştı.
Yerel Yönetimlere Yönelik Sistematik Müdahaleler
İmamoğlu’na yönelik bu son soruşturma, muhalif belediyelere karşı sistematik bir baskı uygulandığına dair kaygıları artırıyor. Son dönemde CHP’li belediyeler ve yöneticileri üzerinde artan yargı kıskacı, demokratik işleyişe müdahale olarak yorumlanıyor.
Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanması, Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın “ihaleye fesat karıştırma” iddiasıyla cezaevine gönderilmesi ve İstanbul Barosu yönetimine yönelik açılan davalar, muhalif kesimlere yönelik yargı sürecinin ne kadar politize olduğunu gösteriyor.
Özellikle, Akpolat ve Esenyurt Belediyesi ile ilgili yürütülen soruşturmalarda, siyasi saiklerin ön planda olduğu iddia ediliyor. Aynı zamanda İstanbul Barosu’na yönelik açılan soruşturma ve görevden alma talepleri, yargı üzerindeki siyasi baskının boyutlarını gözler önüne seriyor.
Muhalefete Gözdağı mı?
İmamoğlu’na yöneltilen suçlamaların zamanlaması ve içeriği, siyasi bir hesaplaşma olduğu yönünde ciddi soru işaretleri yaratıyor. Yerel seçimler yaklaşırken, özellikle İBB’ye yönelik artan baskılar, muhalif belediyelerin yönetimini zorlaştırma ve kamuoyunda yıpratma girişimi olarak değerlendiriliyor.
Bu süreçte, İmamoğlu’nun diplomasına yönelik iddiaların hızla soruşturmaya dönüşmesi, yargının bağımsızlığına ilişkin şüpheleri artırırken, muhalefetin yerel yönetimlerdeki gücünü kırmaya yönelik bir adım olarak görülüyor.
Yargının siyasi bir silah olarak kullanıldığına dair endişeler büyürken, demokratik sürecin işleyişi ve halkın iradesinin korunması adına bağımsız ve adil bir hukuk sistemine olan ihtiyaç her zamankinden daha fazla hissediliyor.