Dünyanın En Eski Aşkı

Bir insanı sevmekle başlayacak her şey.
Gerçekten sevgi nedir, nasıl tarif edilir?
Sadece karşı cinse duyulan bir istek midir?
-Madame De Scudery şöyle der sevgi için.
İnsan sevmeye başladı mı, yaşamaya da başlar.
-Nazım Hikmet de böyle..
Yaşamak ümitli bir iştir sevgilim.
Yaşamak seni sevmek gibi ciddi bir iştir.
-Karl Marks farklı bakar olaya.
Sevgi yalnız bir insana bağlılık değildir, bir tutumdur.
-Kişinin yalnız bir sevgi nesnesine değil, bütünüyle dünyaya bağlılığını gösteren, bir kişilik yapısıdır.
-Kişi yalnız bir tek kimseyi seviyor, başka her şeye karşı ilgisiz kalıyorsa sevgisi sevgi değil, genişletilmiş bencilliktir.
Genişletilmiş bencillik.
Açılımı, en büyük sevgisizlik.
O yüzden aslında hepimizin aynaya bakıp bu soruyu sormamız gerekiyor.
Acaba ben genişletilmiş bencil miyim?”
-Aynada gördüğü yüzü sevmeyen başkasını sevebilir mi?
Cevaplanması gereken bir soru.
Madem konuyu sevgiden açtık, sevgiyle devam edelim.

Dünyanın ilk aşk şiirini biliyor musunuz?
Tam 4000 bin yıllık, üstelik İstanbul’da.
Yıl 1889’du.
Ilık bir Mayıs sabahı.
Bağdat’ın 150 kilometre uzağında kazı yapan arkeologlar
Sümer kenti Nippur’da bir tablet buldu.
Çivi yazısıyla yazılmıştı, tablet İstanbul’a getirildi.
Yıllarca Arkeoloji müzesinde tozlu raflarda kaldı.
1951 yılında Amerikalı Sümerolog Samuel Noah Kramer,
müzede inceleme yaparken, bu tablete rastladı.
Çivi yazısını okuyunca şok oldu.
Bu bir aşk mektubuydu.
Bir kadın ozan kral Şusin’e yazmıştı bu mektubu.
Üstelik biraz erotikti.
Şiiri Türkçeye ünlü sümerologomuz Muazzez İlmiye Çığ çevirdi.
İşte biraz sansürlenmiş haliyle 4000 yıllık dünyanın en eski aşk şiiri.
Güvey, canımın içi,
Gönül açar güzelliğin, bal gibi tatlı,
Aslan, canımın içi, hoştur güzelliğin, bal gibi tatlı.
Beni esir ettin, titreyerek önünde durayım,
Güvey, yatak odasına götür beni,
Beni esir ettin, titreyerek önünde durayım,
Aslan, yatak odasına götür beni.
Güvey, seni okşayayım,
Sevdalı okşayışların baldan daha tatlıdır, balla dolu odada,
Gönül açan güzelliğinin tadını çıkaralım,
Aslan, okşayayım seni, sevdalı okşayışların baldan daha tatlıdır.
Güvey, benden zevkini aldın,
Söyle anama, sana tatlılar verecek,
Babam sana armağanlar verecek,
Ruhun, bilirim ruhunun nerede neşelendiğini,
Güvey, şafağa değin uyu evimizde,
Yüreğin, bilirim yüreğinin nerede sevindiğini,
Aslan, şafağa değin uyu evimizde.
Sen, beni sevdiğin için, yalvarırım okşayışlarını ver bana,
Yüce tanrım, yüce koruyucum, enlil’in yüreğini sevindiren
Şu-sin’im,
Yalvarırım okşayışlarını ver bana.
Yolu İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne düşenler Eski Şark Eserleri bölümünde
2461 nolu tableti görebilirler.

Nil GÖNCE
Latest posts by Nil GÖNCE (see all)