Dinin, siyasi, ekonomik ve tarihsel olarak önemli bir rol oynadığı bir gerçektir. Hammurabi Kanunları gibi ilk yazılı hukuk belgelerinden biri olan belgelerde bile tanrıların yöneticiyi ve yeryüzündeki temsilcisini olarak atadıklarına dair referanslar bulunur. Bu, yöneticilerin ilahi otoriteye başvurarak otoritelerini haklı çıkarabileceği ve yönetimi kolaylaştırabileceği ilahi meşruiyet olarak adlandırılan bir eğilimi yansıtmaktadır. Ayrıca, yöneticiler dinî kuralları yasalara dönüştürerek dinî kurumları kurumsallaştırma yeteneğine sahiptir.
Modern çağda da din, siyasi ve hukuki alanlarda etkisini sürdürebilmektedir. Bazı ülkelerde, resmi hükümet din bakanlıkları veya din temelli miras yasaları gibi dinin devlet aygıtına nüfuz ettiği örnekler görülebilir. Araştırmalar, dinin kurumsallaşmasının sosyo-ekonomik ve siyasi sonuçlar üzerinde etkili olduğunu göstermektedir. Ancak dinin kurumsallaşmasının kökenleri ve otokratik kurumlar için potansiyel sonuçları konusunda sistematik ampirik kanıtlar sınırlıdır.
Dinin, güç meşruiyeti ve kurumsallaşması konusunda yapılan yeni bir araştırma, modernleşmeye rağmen dinin hala önemli bir rol oynamaya devam ettiğini ortaya koyuyor. Bentzen ve Gokmen’in (2023) Journal of Economic Growth’da yayımlanan “The power of religion” adlı çalışması, dinin gücü meşrulaştırmak için nasıl kullanıldığını ve bunun sonucunda dinin kurumsallaşmasının nasıl gerçekleştiğini inceliyor.
Araştırmada, dünyanın çeşitli bölgelerinden 1265 etnografik toplumun ön-modern dini inançları, coğrafi veriler ve 176 ülkedeki dinî yasaların yaygınlığına ilişkin güncel veriler birleştiriliyor. Bu veriler, ilahi meşruiyetin ve dinin kurumsallaşmasının kanıtlarını sunuyor. Dinin güç meşruiyeti için kullanılmasının ve dinin kurumsallaşmasının modernleşmeye rağmen dinin ve dinî kurumların kalıcılığını açıklayabileceği görülüyor.
Araştırmacılar, güç amaçları için dini kullanma teşviklerindeki egzojen varyasyonu kullanarak ilahi meşruiyetin etkilerini tanımlamaktadırlar. Ayrıca, ilahi meşruiyete dayanan ülkelerin bugün daha otokratik ve halklarının daha dindar olduğunu belgelemektedirler. Bu bulgular, dinî ve otokratik kurumların kalıcılığına ilişkin anlayışımıza önemli bir katkı sunmaktadır.
Dinin güç meşruiyeti ve kurumsallaşmasıyla ilgili bu araştırma, modern dünyada dinin hala etkili olduğunu ve toplumsal yapıları şekillendirdiğini göstermektedir. Dinin gücünü meşrulaştırmak için kullanılması ve dinî kurumların kurumsallaşması, modernleşmeye rağmen dinin ve dinî kurumların kalıcılığını açıklayan önemli faktörler olarak ortaya çıkmaktadır.
Weber’in (1922) “The sociology of religion” adlı eseri de dinin siyasi ve toplumsal düzeydeki etkilerini anlamamıza yardımcı olan bir kaynaktır. Bu çalışmada, dinin toplumsal ve siyasi yapılar üzerindeki etkisini ve dinin otoriteye olan katkılarını ele almaktadır.
Bu çalışmalar, dinin siyasi güç kazanma ve kurumsallaşma süreçlerinde oynadığı rolü ve dinin modernleşmeye rağmen neden bazı toplumlarda hala merkezi bir konumda olduğunu açıklamaya yardımcı olmaktadır. Ayrıca, ilahi meşruiyetin otokratik rejimlerin yaygınlığı üzerindeki etkisini de vurgulamaktadırlar. Bu bulgular, hem dinî hem de otokratik kurumların kalıcılığına dair anlayışımıza katkıda bulunmaktadır.
Kaynaklar:
– Bentzen, J.S., & Gokmen, G. (2023). The power of religion. Journal of Economic Growth, 28(1), 45-78.
– Weber, M. (1922). The sociology of religion. London: Methuen.
- Bilim İnsanları, Bazı Kişilerin Neden Covid Olmadığını Buldu - 21 Haziran 2024
- Tüketicinin İyimserliği Azalıyor - 21 Haziran 2024
- Akşener, Erdoğan’dan Ne İstedi? - 7 Haziran 2024