Dersim Dört Dağ İçinde

Soner Yalçın, Tunceli Belediyesin adının, “Dersim Belediyesi” olarak değiştirilmesine tepki vererek hop oturup hop kalkıyor. Hiç kuşkusuz Yalçın bu tepkisinde yalnız değil.

Bir süredir sosyal medyanın gündeminde olan ve en son, Atatürkçü Düşüne Derneğinin konuyu yargıya kadar götürmesiyle, Maçoğlu bir kesimin hedefi haline geldi.

Burada, bir küçük parantez açarak, ilk tepki verenin Bahçeli olduğunu söylemeden geçmeyelim. Bahçeli’nin hakkı, Bahçeliye.

Bahçeli, Sinan Meydan Fatih Portakal ve milliyetçi/ulusalcı cenah hep bir ağızdan koro halinde, Maçoğlu’a sen fasulyeni, nohudunu ek gerisine karışma demeye gelen tepkileri yer yer gülümsetse de, hızla bir linç kampanyasına dönüşme eğilimi gösteriyor.

Yalçın, bütün tepki verenlerin sözcülüğüne soyunan yazsında, ulusalcı milliyetçi sorularını sol, sosyalist bir sosa banarak art arada sıralıyor. Maçoğlu’nu suçlayan, köşeye sıkıştırmayı amaçlayan soruları, Perinçek’in ulusalcı çizgisinden kopmadığını, geçmişle bağlarının sürmekte olduğunu açıkça gösteriyor.

Yalçın, art arda sırladığı sorularıyla, egemen etnik, çok bilen, tepeden bakan, hatta bölen bir yerden olaya yaklaştığını saklamıyor. Açıkça, Soner Yalçın, buyuran, suçlayan bu dile ne kadar beyaz, ne kadar Türk olduğunu göstermiş olmaktan başka bir şey yapmış olmuyor.

Yalçın, uzun sorularına son verdiği noktada, “Gerici feodalizme sarılıp, Cumhuriyet ve devrimlerine muhalefet ederek komünist olmazsınız!”  diyerek, Dersim’in federalizmi, Tunceli’nin ise Cumhuriyet değerlerini ve devrimleri temsil ettiğini iler sürerek son derece anlamsız, sığ bir görüş ileri sürüyor. Bir şehrin, belediyenin adının değiştirilmesiyle, o şehir, o şehrin insanlarının nasıl gericilikle ve/veya modernite ile buluştuğunu bize açıklamayan Yalçın, dönüp komünistlere feodal gericilikle mücadele etmeyi, ulusal burjuvaziyle de kol kola olmayı önerirken, Aydınlık çizgisini bir kez daha ifşa ediyor.

Ancak, farkında mıdır bilinmez, Yalçın’ın can havli ile sarıldığı bu sav, Dersim, söz konusu olduğunda, Dersim Kıyımını ve sonrasına uygulamaya konan sürgünleri haklı göstermekten başka bir anlama gelmiyor.

Farklı kültürler, inançlar etnik kimlikler karşısında ulusalcı (nasyonalist) refleksler gösteren, burjuva anlamda demokratlığı dahi içselleştirmemiş olanların, Dersimlilere ve komünistlere ilericilik, anti emperyalisttik taslaması da son derece trajik-komiktir.

Dersim’in, Tunceli olarak adının değiştirilmesinin bir bölgenin, bir toplumun geçmişiyle bağını koparmayı, asimilasyonu amaçladığı, asıl itirazın, tam da buna olduğu neden görülmek istenmiyor.

Dersim’e karşı çıkmanın özünde bölgenin geçmiş kültürüne, diline, inançlarına karşı çıkmak olduğu çok açıktır. Egem, buyurgan dili haklı göstermek için anti emperyalist, sol soslu ulusalcı söylem, kimseyi kurtarmaya, haklı çıkarmaya yetmediği gibi ilerici, aydınlanmacı, demokratta yapmaz.

 

Hasan KAYA