Çocukların ekran başında geçirdikleri süre katlandı

Koronavirüs salgınının üzerinden yaklaşık bir yıl geçti ve dünyanın dört bir yanında ebeveynler bu süreçte çocuklarının hangi hızla dijital yaşamın içine çekildiğine tanıklık ettiler.

Salgın başladığında evden çalışmaya devam etmek zorunda kalan anne babalar evde tıkılı kalmış, okula gidemeyen, arkadaşlarıyla görüşemeyen çocuklarını meşgul edebilmek ve eğlendirmek adına geçici olarak ekranlara emanet ettiler. Bunun için daha önce var olan birçok kısıtlamayı gevşetmek zorunda kaldılar.

Kalan son kısıtlama kırıntıları da bilgisayarların, tabletlerin ve telefonların okul ve sosyal yaşamın merkezi haline gelmesi ve haftalarca süren evde kalma kurallarının neredeyse bir yıla yayılmasıyla adeta buharlaştı.

Ebeveynlerin endişesini bilim insanları da doğruluyor

Stanford Üniversitesi’nde psikoloji profesörü ve bağımlılık uzmanı olmanın yanı sıra eski ABD Başkan Barack Obama’nın uyuşturucu politikası konusunda danışmanlığını yapmış olan Keith Humphreys, New York Times gazetesine verdiği demeçte, “yeni neslin normal etkileşimlerde dikkatlerini birkaç saniyede bir ödül kazanmadan sürdürmeleri gerektireceğini” söylüyor.

Uzmanlar çocukların beyinlerinin ergenlik döneminden itibaren oldukça elastik kabul edildiğini, yani değişen koşullara uyum sağlayabilecekleri ve geçiş yapabileceklerini söylüyorlar.

Gençlerin çevrimdışı bir dünyaya yeniden adapte olması ve burada tatmin bulması mümkün ancak hızlı dijital uyarımlara ve bu uyarımların neden olduğu, vücuttaki dopamin salgılanmasına ne kadar uzun süre maruz kalırlarsa normale dönüşün o kadar zorlaşacağı kaydediliyor.

“Bu kadar süreceğini bilseydim farklı şeyler tavisye ederdim”

Michigan Üniversitesi’nde çocukların mobil teknoloji kullanımı üzerine çalışan bir çocuk doktoru olan Dr. Jenny Radesky ise salgının başında medyaya verdiği pek çok demeçte, eve kilitlenmenin zorlukları göz önüne alındığında, ebeveynlere daha fazla ekran süresine izin vermek konusunda suçluluk hissetmemeleri gerektiğini söylemiş. Ne var ki şimdi, “Bu sürecin ne kadar uzun süreceğini ve çocuklarının ne kadar süre evde kalacağını bilseydim, farklı tavsiyeler verirdim” diyor.

On yılların bağımlılığı bir yılda kazanıldı

Çocuklar, alternatif aktiviteleri veya eğlenceleri olmadığını söyleyerek ekranlara yönlendirilmiş oldu.

Sanal dünyadaki pek çok uygulama da günlük kullanıcı sadakatini kazanmak üzere tasarlandığı için ve çocuklar bir yetişkinin irade seviyesine de henüz sahip olmadıkları için kendilerini bu mecralara dönmeye daha da mecbur ve bağımlı hissetmeye başladılar.

Bir önceki neslin on yıllar içerisinde edindiği bağımlılığa bir yıl gibi bir sürede gelmiş oldular.

Oyun ve uygulamalarda görülen yüksek artış

Endişe duyulan sadece gençlerin alışkanlıklarından ibaret değil. 10 yaşın altındaki çocukların Fortnite gibi oyunlara, TikTok ve Snapchat gibi uygulamalara sayısız saat ayırdığı görülüyor.

Özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde 9 ila 12 yaş arasındaki çocuklar arasında popüler olan Roblox adlı bir uygulama, New York Times’a göre ABD’de 2020’nin ilk dokuz ayında günde ortalama 31,1 milyon kullanıcı elde etti ve bir önceki yıla göre yüzde 82 arttığı belirlendi.

Dünya genelinde 4-15 yaş arası çocuklar tarafından kullanılan on binlerce cihazda kullanımı analiz eden bir şirket olan Qustodio’ya göre, çocukların ekran süresi mayıs ayına kadar bir önceki yılın aynı dönemine oranla iki katına çıktı.

Veriler, zaman geçtikçe de kullanımın arttığını gösteriyor. Örneğin ABD’de çocuklar, mart ve nisan aylarında YouTube’da günde ortalama 97 dakika geçirirdi. Şubat ayında bu 57 dakikaydı. Yani neredeyse iki katı bir artış oldu. İngiltere ve İspanya’da da benzer eğilimler tespit edildi. Qustodio raporunda bu artış ‘Covid Etkisi” olarak tanımlanıyor.

Cihazlar gerçek aktivitelerin yerini almamalı

Araştırmalarda yoğun internet kullanımının mutlaka zararlı olacağına dair kesin ve net sonuçlara varılmasa da asıl endişe kaynağı olan internetteki uygulamalara ulaşmak için kullanılan cihazların fiziki sağlığı korumaya ve akli ve fiziki gelişimi mümkün kılan aktivitelerin yerini almaya başlamış olması.

Bunun da ötesinde karmaşık sosyal koşullara uyum sağlanması noktasında sıkıntılar çıkabilecek olması. Örneğin bir meseleyi emoji ve benzeri destekleyici şekiller olmadan yüz yüzeyken anlatabilmek.