Tanzim satış merkezlerinin enflasyonu etkilemeyeceğini belirten Çiftçi-Sen Genel Başkanı Abdullah Aysu uygulamanın seçim öncesi bir şov olduğunu belirtti. Bu süreçte koparılan yaygaranın nedeninin çıkarılacak olan Hal Yasa Tasarısı ile ilgili olduğunu ifade eden Aysu, Hal Yasası ile hallerin belediyelerden alınıp özel sektöre devredileceğini bu uygulama ile birlikte çiftçinin kendi toprağında köleleştirileceğini söyledi.
Çiftçi-Sen Genel Başkanı Abdullah Aysu, tanzim satış noktalarının ‘fiyat düştü’ demek için göstermelik bir düzenleme olduğunu ifade ederek, “Ürün girdileri düşürülmeden, üreticiye bilimsel planlı ve öngörülebilir destek ve teşvik sağlanmadan kalıcı çözüm üretilemez. Tarımda bugün gelinen noktanın nedeni yanlış tarım politikaları ve dışa bağımlı uygulamalar.” dedi. Toprak Mahsulleri Ofisi’nin işlevsizleştirildiğini belirten Aysu, “Bu süreç yeni başlamadı. 1980’den bu yana adım adım üretim girdisi üreten KİT’ler ve piyasayı düzenleyen destekleme alımı yapan KİT’ler özelleştirilerek tarımsal yapı dağıtıldı. Bugün onun sonuçlarını yaşıyoruz.” değerlendirmelerinde bulundu. Çiftçi-Sen Genel Başkanı Abdullah Aysu ile tanzim satış merkezlerini, seçimlerden sonra çıkarılacak Hal Yasa Tasarısı’nı ve çiftçinin sorunlarını konuştuk.
- Kendi sebzesini, meyvesini ve tahılını üretip, hatta ihraç edebilen bu ülkede artık sebze ve meyve tüketebilmek kolay değil. Öyle ki domatesin kilo fiyatı pazarda bile 4-6 lira, sivribiberin 7-12 lira, patlıcanın 5-8 lira, patates ve kuru soğanın fiyatı 2.5-4.5 lira arasında değişiyor. Taze soğanın kilosu ise 10 lirayı buluyor. Bu süreç nereye gidiyor?
Bu süreç yeni başlamadı. 1980’den bu yana adım adım üretim girdisi üreten KİT’ler ve piyasayı düzenleyen destekleme alım yapan KİT’ler özelleştirilerek tarımsal yapı dağıtıldı. Bugün onun sonuçlarını yaşıyoruz.
Tarımsal yapı dağıtılmadan evvel, hayvan yetiştiricilerinin sütünü satın alan Süt Endüstrisi Kurumu (SEK), etlerini alıp işledikten sonra piyasaya süren Et ve Balık Kurumu (EBK) piyasayı üretici ve tüketici lehine düzenliyor; şirketlere karşı koruyordu. Hayvancılıkta maliyetin yüzde 70’ni oluşturan yemdir. Özelleştirme öncesi kamunun kurduğu Yem Sanayi (YEMSAN) yem fiyatlarının yükselmemesi için yem üretiyor ve hayvan yetiştiricilerine satıyordu. Bugün YEMSAN olmadığı bir kilo yemin fiyatı 1 litre sütün fiyatını geçmiş durumda. Yemde kullanılan mısır ve soyada net ithalatçı konuma geldik. Bu ithal edilen mısır ve soyanın GDO’lu olması sağlık konusunda risk oluşturduğuna dair endişe yaygın.
EBK, SEK ve YEMSAN’ın özelleştirilmesinden sonra hayvancılık geriledi. Hayvan ihracatçısıyken şimdi ithalatçı olduk. Sadece son verilere baktığımızda 2018 yılının ilk 10 ayında 2017’e göre ithalatımız yüzde 19 arttı. 2017’de büyükbaş ithalatımız 85 bin baş iken, 2018’de 101 bin başa yükseldi. Besi hayvan ithalatımız yüzde 86 arttı. 2017’de 537 bin baş olan besi ithalatımız 2018’de 1 milyon başa çıktı. Kasaplık artışımız ise yüzde 100 arttı. 2017’de 66 bin büyükbaş iken, 2018’de 132 bin büyükbaşın yanı sıra 349 bin küçükbaş hayvan ithal ettik.
TMO İŞLEVSİZLEŞTİRİLDİ
Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) buğday, arpa, pirinç, bakliyat ve mısırı alıyor piyasayı düzenliyordu. Bugün TMO bu görevinden alıkonulduğu işlevsizleştirildiği için ürün fiyatları maliyetleri karşılayamaz oldu. Hububat çiftçisi de şu an 1.7 milyon hektar arazide hububat üretemiyor. Sonuç Türkiye her yıl 4-4,5 milyon ton buğdayı ithal etmek zorunda kalıyor. 2018’in ilk 10 ayında 4 milyon 642 bin ton buğday ithal ettik. İthal ettiğimiz bu buğday için şirketlere 1 milyar 11 milyon dolar, bizim kendi paramızla 4 milyar 644 milyon TL ödedik.
Önemli bir üretim girdisi olan gübrenin yüzde 35’inden fazlasını kamuya ait gübre fabrikaları üretiyordu. Bu fabrikalar piyasayı regüle ederek gübre fiyatının yükselmesini engelliyordu. Gübre fabrikaları özelleştirildi. Piyasa tamamen şirketlerin belirleyiciliğine geçti. Kullandığımız gübrenin üçte biri ithal ediliyor. İçerde üretilen gübre hammaddesinin yüzde 95’i ithal ediliyor. Bu nedenle gübre fiyatlarının yükselişi durdurulamıyor. 2017 yılında Amonyum Sülfatın fiyatı 617 TL iken 2018’de bin 400 TL’ye yükselmiş durumda. Diamonyum Fosfat (DAP) 2017’de bin 493 TL iken 2018’de 3 bin 200 TL oldu. Potasyum ve nitratlı gübreler yüzde100 arttı.
TOHUMUN YÜZDE 60’I İTHAL EDİLİYOR
Bir başka önemli girdi olan mazotun fiyatı benzini geçti. Tohumun yüzde 60’ı ithal ediliyor. Yerli tohumda kalite sorunu yaşanıyor. Elektrik en sık zam gören bir girdi olduğu için elektrik ve su konusunda icralık durumda. Bu gerçekliklere karşın çiftçinin ürettiği ürünün fiyatı sürekli baskılanıyor. Tarım Kanunu’na göre 2019’da verilmesi gereken destek miktarı 44 milyar TL olması gerekirken 16, 1 milyar TL olarak belirlendi. Bütün bu tablo tarımın hükümetler eliyle çökertildiğini gösteriyor.
- Siyasal iktidar sebze, soğan ve patatesteki fiyat artışlarını, spekülasyonla ilişkilendiriyor ve halcileri suçluyor. Tarımdaki çöküş 16 yıldır uygulanmakta olan neoliberal ekonomi politikaları değil mi?
Birinci soruda aktardığım tablo gerçeklerdir. Serbest piyasaya geçişin önündeki engellerin kaldırılması politikalarıdır. Başka bir deyişle neoliberal politikaların uygulanabilmesinin koşullarının yaratılmasıdır. Gerçekler böyle iken suçlu olarak yalnızca aracıların gösterilmesi eksik ve yetersiz kalıyor. O zaman şunu sormamız gerekmiyor mu? 2017’de 10 kilogram soğan 5 TL iken aracılar yok muydu? Aynı aracılar o zamanda vardı bu gün de var. O halde neden 2017’de 10 kilogram soğan 5 TL idi de 2018 sonunda neden soğan fiyatı yüzde 1000 artarak neden bu kadar yükseldi. Üretimde piyasayı düzenleyecek kurumlar oluşturulmadan pazarlama bölümünü anlatmak eksik olur.
TANZİM SATIŞ MERKEZLERİ SEÇİM ÖNCESİ BİR ŞOV!
- Sebze ve meyve fiyatları neden yükseldi iktidarın dediği gibi suçlu halciler mi?
Halcilerin payı var. Yok değil. Ama bir ürünün fiyatının belirlenmesinde pek çok etken vardır. Üretim girdilerinde ithalata bağımlı olmamız, döviz kurlarının değişmesiyle birlikte üretim girdilerinin fiyatının yükselmesine o da ürün fiyatına yansır. İklimin etkisi var. İktidarın vergi politikası fiyatı artırır. Daha pek çok şey sayabiliriz. Mazotun fiyatının yükselmesi hem ürün üretiminin maliyetini arttırır hem ürün naklinin yükselmesiyle fiyatların artmasına neden olur. Bütün bunlar hükümet politikaları sonucunda artar. Asıl gerçek budur. İktidar isterse çözer.
- Peki iktidarın bulduğu çözüm tanzim satışlar enflasyonu etkiler mi?
Etkilemez. Seçim öncesi bir şov. Propaganda amaçlı. Çözecek olsa tanzim satışlarda kuyruklar olmaz.
AMAÇ HAL YASASI’NA ZEMİN HAZIRLAMAK!
- Tarım Kredi Genel Müdürü Fahrettin Poyraz, tanzim satış noktalarını sadece 2,5 aylığına kurduklarını açıkladı. “Tanzim satış noktaları seçime kadar ‘fiyat düştü, sorumlu üretici ve aracı’ algısı yaratılmak için yapılan bir uygulamadır.” deniliyor siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Esas olarak koparılan bütün yaygara Hal Yasası’nın çıkarılmasına yönelik hazırlık, altlık oluşturma çalışmasıdır. Hallerin belediyelerden alınıp özel sektöre devredilmesi çalışmasıdır.
- Çözüm kooperatifleşme olabilir mi?
Tabii ki üretimden pazarlamaya olan zincirin halkalarına üretici ve tüketici kooperatiflerinin ortak belirleyici kılınması, aracısız bir sistemin tesis edilmesidir.
- Hal Yasası değişikliğine karşı çıkıyorsunuz. Neden?
Hak arayabileceğimiz kamunun elinden alınıp hak arayamayacağımız şirketlere devredilmektedir. Ayrıca Hal Yasası sonrası şirketlerle sözleşmeli üreticilik sistemi tesis edilecektir. Sözleşmeli üreticilik kölecilik koşullarında üretim yapmanın diğer adıdır.
- Ankara’da bir düş yolculuğu - 29 Aralık 2019
- Çekmecelere kilitlenen hikâyeler gün yüzüne çıktı! - 2 Aralık 2019
- Kadınlar sokakta buluşuyor - 24 Kasım 2019