12’inci Aydın Üstüntaş Geleneksel Anadolu Tiyatrosu Oyun Yarışması’nda “Miyase ile Teberdar” Evliyalar Diyarı-II Masalın Doğusu” çalışmaları ile birinci olan Tiyatro Yazarı Cihan Çakan, insanoğlunun var olduğu günden beri, kendini ifade etme ihtiyacı üzerine gelişen ve var olma mücadelesi olarak da tanımlayabileceğimiz sanat ve tiyatroya can verenlerden biri. “Yazmak benim için aynı zamanda bir kimlik arama süreci. Kimlik bu coğrafyada her alanda her zaman mücadele gerektirir.” diyen Çakan, “Evliyalar Diyarı ile İstanbul Yedilemesi’nin son halkalarının yanı sıra iki öykü dosyasını da tamamlamak istediğini, biriken şiirlerini ve şarkı sözlerini de açığa çıkarmak istediğini söyledi.
Uzun yıllar Van ve Mardin’de köy öğretmenliği yapan Tiyatro Yazarı Cihan Çakan, yazdıklarını uzun yıllar çekmecelerinden çıkarmadığını artık o çekmecelerin kapaklarının açıldığını ve yazdıklarının okuyucularla buluşmasını istediğini ifade etti. Gelecekte oyun yazarlığı alanında adını sıklıkla duyacağımız genç bir yazar olan Cihan Çakan, “Her şeyden önce yazmak eyleminin kendisini seviyorum. Uzun süre sadece bununla meşgul oldum. Daha çok bununla meşgulüm. Zamanla yazdıklarımın başka gözlere ihtiyacını hissettim ve onları bekledikleri yerden çıkardım. Tabii bunun yanı sıra kişinin kendine güvenmesi zaman alıyor. Edebiyatla uğraşıyorsanız bu güveni kazanmak daha da zor.” dedi. Çakan ile yazma serüvenini, ilk çıkan kitapları “Çember” ve “Miyase ile Teberdar”ı, dünya tiyatrosundan en çok sevdiklerini, kısacası tiyatroya dair her şeyi konuştuk.
- Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
1987’de dünyaya gelmişim. Doğduğum yer Erzincan’ın küçük bir taşrası, Çayırlı. Yazarken temel olarak beslendiğim yer. Üniversiteye başladığımda oradan ayrıldım. Karadeniz Teknik Üniversitesi, Artvin Eğitim Fakültesi mezunuyum. Van ve Mardin’de uzun süre köy öğretmenliği yaptım.
- Sizin yazma hikâyeniz nedir, bu serüven nasıl başladı?
Kendimi bildim bileli hep böyle bir yanım vardı. Belirli gün ve haftalarda ortaokulda şiir, lisede kompozisyon yarışmalarında yazdıklarımın karşılık bulmasıyla yazmaya daha da yoğunlaştım. İlk öykü çalışmam liseye denk geliyor. Sonrasında da yazmayı aralıksız sürdürdüm. Çember, ilk oyunum ve ilk kitabım. Şu an onuncu oyunumun sonlarındayım. Bir yandan da Semih Gümüş’ün öykü yazarlığı atölyesine katılıyorum. Yayınlanan ilk öyküm Aylı Bir Gece oldu.
- İnsanlara ‘gerçekçi’ düşünüp çok para kazanmayı hayal etmeyi öğreten bir coğrafyada yaşıyoruz. Peki, sizin tiyatro yazarlığına yönelmeniz bunca gerçekliğin arasında nasıl oldu?
Bunca kötülük fazla gerçekliğin sonucu. Kim olduğumuzu bilmeden başkalarının ödevlerini yerine getiriyoruz. Tiyatroda karakterler giyerek ve soyunarak kendimi keşfediyorum. Bunu daha çok köyde öğretmenlik yaptığım zamanlarda öğrendim. Köyde yaşamanın bana kattıkları diyebilirim.
- “Çember” ve “Miyase ile Teberdar” kitaplarınızdan bahsedebilir misiniz?
Çember, İstanbul Yedilemesi’nin ilk halkası. 1970-71 tarihlerinde Kuzguncuk’ta geçiyor. Miyase ile Teberdar üç oyundan oluşmasını plânladığım Evliyalar Diyarı’nın ilk halkası. Erzincan’da geçiyor. Musahipliğin getirdiği yasak üzerine yazdığım bir oyun.
“BENİM ANNEM CUMARTESİ” KİTAPLAŞTIRILACAK
- “Arka Bahçe” ve “Benim Annem Cumartesi” oyunlarınızı kısaca anlatır mısınız?
Arka Bahçe, yedilemenin ikinci halkası. 1981-82’de Tarlabaşı’nda geçiyor. Kadıköy Belediyesi Ulusal Tiyatro Eseri Yarışması 2017’de ikincilik almıştı. O yarışmada ödül alan oyunlarla kitaplaştırıldı. Benim Annem Cumartesi, Yedilemenin beşinci halkası. 1993 ve 2000’de Aksaray’da geçiyor. Aynı yarışmadan 2018’de üçüncülük aldı. Ödül alan diğer oyunlarla birkaç ay içinde kitaplaşacak.
- Peki aradaki halkalar?
Üçüncü halka bitti, ama dönüp dönüp okuma ihtiyacı duyuyorum. Dördüncü halka “4 Kadın”. 17 Ağustos 1999 gecesi Haliç’te geçiyor. 4. Sevda Şener Oyun Yazma Yarışması’nda “Övgüye Değer” bulunmuştu. Altıncı halka şu an bir yarışmada…
- 12’inci Aydın Üstüntaş Geleneksel Anadolu Tiyatrosu Oyun Yarışması’nda “Evliyalar Diyarı-II Masalın Doğusu” çalışmanız ise birinci olmuş. Bize bu süreci anlatır mısınız?
Aynı yarışmada önce “Miyase İle Teberdar” birinci oldu. Miyase ile Teberdar’ın yarışmadan sonuç alması yazdıklarımın görünmeme ümitsizliğinden biraz da olsa beni kurtardı. Ardından “Masalın Doğusu”nu yazdım.
“HERKES KENDİSİNİN ÖTEKİSİ”
- “En çok ötekiler ilgimi çekiyor,” demişsiniz. Sizin yazma sürecinize ötekiler mi eşlik ediyor?
Ben öncelikle herkesin kendinin ötekisi olduğu fikrinden yola çıkıyor, elden geldiğince bunu deşmeye çalışıyorum. Bunu yaparken ötekiler dediğimizde ilk elden akla gelenleri yazıyor, ısrarla bunda derinleşmeye çalışıyorum.
- “Yazdıklarımı uzun zaman çekmecelerinden çıkarmamış biri olarak artık çekmecelerimi açmış bulunuyorum,” demişsiniz. Neden yazdıklarınızı çekmecelere kapattınız?
Her şeyden önce yazmak eyleminin kendisini seviyorum. Uzun süre sadece bununla meşgul oldum. Daha çok bununla meşgulüm. Zamanla yazdıklarımın başka gözlere ihtiyacını hissettim ve onları bekledikleri yerden çıkardım. Tabii bunun yanı sıra kişinin kendine güvenmesi zaman alıyor. Edebiyatla uğraşıyorsanız bu güveni kazanmak daha da zor.
- Yazma konusunda sizi heyecanlandıran anlar nelerdir?
Her an… Sadece bazı anlar heyecanlandırsa sanırım yazamam. Sonunda tatmin olamayacağım bir ürün ortaya çıksa bile ondan da heyecanlanıyorum.
“YAZMAK BENİM İÇİN AYNI ZAMANDA KİMLİK ARAMA SÜRECİ”
- Yazmayı sanki bir mücadele alanı gibi görüyorsunuz, yanılıyor muyum?
Yazmak benim için aynı zamanda bir kimlik arama süreci. Kimlik bu coğrafyada her alanda her zaman mücadele gerektirir.
- Cihan Çakan’ın hayattaki dinamikleri, tiyatro yazarı olarak beslendiği noktalar neler? Ayrıca başkaldırışını, muhalifliğini de merak ediyorum…
Beni daha çok coğrafyanın hüznü çekiyor. Onlara elden geldiğince bir üslup kazandırmaya çalışıyorum. Hüznün hakkını verdiğinizde ister istemez muhalif oluyorsunuz.
- Ülke gündemi, siyasi çalkantılar, politik tavırlar yazma sürecinizi etkiliyor mu?
Elbette bunların kıskacındayım. Yazdıklarıma da sızıyor. Ama hayat yalnızca bunlardan ibaret değil, edebiyat hiç değil.
- Yazmak çok emek isteyen bir süreç. Siz bu süreçte ne gibi zorluklarla karşılaştınız?
Edebiyatı ciddiye almayan bir toplumda gereksiz uğraşlar verdiğiniz fikrine kapılan insanların var olması rahatsız edici. Bunlara kulak tıkamayı erken öğrendim. Ama ilgi alanımın erkenden belli olmasına rağmen farklı mecralarda sınanmak zaman kaybı. Bir yandan yaşamınızı sürdürecek bir gelire de ihtiyaç duyuyorsunuz ve yazdıklarınız başınıza iş açacak işlerse bunun kaygısını da taşımıyor değilsiniz.
“NE KADAR AZ YOL ALMIŞIM”
- İnsanoğlunun var olduğu günden beri, kendini ifade etme ihtiyacı üzerine gelişen, bir var olma mücadelesi olarak da tanımlayabileceğimiz sanat ve tiyatroya can veren biri olarak, hayatla ve kendinizle olan hesaplaşma sürecinizde; ruhsal, zihinsel ve sanatsal olarak geldiğiniz noktayı nasıl tanımlarsınız?
Sezen Aksu’nun sözlerine sığınıyorum: Ne kadar az yol almışım/Ne kadar az/Yolun başındaymışım meğer
- Cihan Çakan ne okur? Okuyacaklarını nasıl seçer?
Genellikle ne yazıyorsam onun işçiliğine dair okumalar yapıyorum. Eskisi gibi her kitabı okumaya tahammülüm yok. Her şeyden önce zamanım yok.
- Yazmanın sizdeki karşılığı nedir?
Bir oluşum süreci.
- Örnek aldığınız, etkilendiğiniz veya tarzı ile sizi kendine hayran bırakan tiyatro yazarı deyince aklınıza ilk gelen isim?
Sophokles.
“BİRİKEN ŞİİRLER VE ŞARKI SÖZLERİNİ AÇIĞA ÇIKARACAĞIM”
- Dünya tiyatrosundan en çok sevdikleriniz nelerdir, kimlerdir?
Yunan Tragedyaları… Shakespeare, Ibsen, Brecht, Tennessee Williams, Caryl Churchill, Sarah Kane, Muhammed Yakubi, Eric De Volder, Ronald Schimmelpfennig…
- Yerli tiyatrodan en çok sevdikleriniz nelerdir, kimlerdir?
Dede Korkut Hikâyeleri’ni aynı zamanda bir tiyatro eseri olarak okuyorum. En çok okuduğum kaynak diyebilirim. Cevdet Kudret’in titiz çalışması, üç ciltlik Karagöz’de benim için zengin bir hazine. Melih Cevdet Anday, Oğuz Atay, Murathan Mungan ve Berkun Oya.
- İlerleyen dönemlerdeki projeleriniz neler? Planlarınızdan ve hedeflerinizden biraz bahseder misiniz?
Evliyalar Diyarı ile İstanbul Yedilemesi’nin son halkalarının yanı sıra iki öykü dosyamı tamamlamak istiyorum. Ayrıca biriken şiirlerimi ve şarkı sözlerimi açığa çıkarmayı düşünüyorum.
- Ankara’da bir düş yolculuğu - 29 Aralık 2019
- Çekmecelere kilitlenen hikâyeler gün yüzüne çıktı! - 2 Aralık 2019
- Kadınlar sokakta buluşuyor - 24 Kasım 2019