CHP’den 1 Mayıs Mesajı: Ya Adalet Ya Sefalet

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü öncesinde genel merkez binasına astığı pankartla dikkat çekti. Ankara Söğütözü’ndeki parti genel merkezinin cephesinde yerini alan pankartta, partinin amblemiyle birlikte tek cümlelik, ama çok şey anlatan bir slogan vardı: “Ya adalet ya sefalet.”

Bu ifade, yalnızca bir sendikal talepler manzumesi değil; aynı zamanda Türkiye’nin içinden geçtiği siyasal, ekonomik ve toplumsal krize karşı radikal bir uyarı olarak da okunmalı. Zira bu söz, giderek daha sık şekilde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu tarafından da dillendirilmekte. Ancak sloganın çağrıştırdığı şey yalnızca güncel muhalif söylemle sınırlı değil — çok daha derin ve tarihsel bir anlam katmanına sahip.

Luxemburg’un Hayaletleri Aramızda: Ya Sosyalizm Ya Barbarlık

“Ya adalet ya sefalet” sloganı, her ne kadar Türkiye’ye özgü bir siyasal bağlamda kullanılsa da, özünde Rosa Luxemburg’un yüzyıl önce sarf ettiği o meşhur cümleye yankı düşürüyor: “Ya sosyalizm ya barbarlık.”

Luxemburg, 20. yüzyıl başlarında emperyalist savaşların, sömürünün ve işçi sınıfına reva görülen zulmün karşısında insanlığın geleceğini bu iki olasılıkla sınırlamıştı. Bugün Türkiye’de derinleşen yoksulluk, güvencesizlik ve sosyal çöküş ortamında CHP’nin sloganı da benzer bir yol ayrımına işaret ediyor: Ya toplumsal adaletle yeniden inşa, ya da sefaletle kurumsallaşmış çöküş.

Bu nedenle, CHP’nin 1 Mayıs çıkışı yalnızca sembolik değil, aynı zamanda tarihsel bir çağrıyı yeniden hatırlatıyor. Söz konusu tercih, iktidarın gündelik manipülasyonlarıyla geçiştirilemeyecek kadar keskin. Türkiye’de artık herkesin önünde duran gerçek şu: Ya emeğin, hakkın, eşitliğin tarafında duracağız; ya da otoriterliğin, yoksulluğun ve kuralsız piyasanın sürüklediği bir çöküşe tanıklık edeceğiz.

CHP’nin Söyleminde Dönüşüm mü?

Partinin genel merkezinden yükselen bu mesaj, CHP’nin son dönemde toplumsal adalet vurgusunu daha çok ön plana taşıdığı bir döneme denk geliyor. 31 Mart 2024 yerel seçimlerinden sonra özellikle büyükşehirlerdeki yönetim pratiklerinde kendini gösteren bu değişim, artık parti merkezinin diline de sirayet etmiş durumda.

Ancak burada sorulması gereken kritik soru şu: Bu slogan bir samimiyetin mi, yoksa yeni bir pozisyon alma çabasının mı ürünü? Zira Türkiye’de muhalefetin, özellikle CHP’nin, tarihsel olarak emek hareketleriyle kurduğu mesafe göz önüne alındığında bu çıkışın yalnızca bir “pankart siyaseti”ne dönüşme riski de mevcut.

Yine de, işaret fişeği atıldı. 1 Mayıs gibi sınıf bilincinin ve hak arayışının sembol günlerinden birinde, “ya adalet ya sefalet” gibi keskin bir tercih ortaya koymak, toplumsal muhalefet için bir referans noktası olabilir. Ama unutulmamalı: Sözün gücü, ancak eylemle birleştiğinde hakikate dönüşür.