Felsefe derslerinin rafa kaldırıldığı, üniversitelerin resmen ağıla döndüğü günümüzde ısrarla felsefeden filozoflardan söz etmek boynumuzun borcu olsun. Benim düşüncelerimin, duygularımın değişmesi felsefe ve psikoloji okumalarımdandır. Kişisel gelişmem ve her zaman aysbergin ardını merak etmeme sebep Nietzsche, Şchopenhauer, Sokrat, Rollo May’ı vb filozofları tanıma şerefine nail olmak ve bir psikolog-filozofla aynı havayı solumamdandır.
Sabahları uyanır uyanmaz kendime gelme yöntemimse bir filozofun hayatına dokunarak güne başlamaktır. Schopenhauer, gerçekten yeryüzünün en muhteşem dâhisi. Sadece bana göre değil elbette Batı dünyasının entelektüel haritasını sonsuza kadar değiştiren Schopenhauer Tolstoy’a göre bir Dahi, Wagner’a göre “cennetten gönderilen bir armağan.”Niezsche’ye göre “onun kitaplarını okuyanlar asla bir daha aynı kişi değildir.” Ve Nietzsche’nin akıl hocası olan bu filozofu bu kısacık alana sığdıramayız. Felsefesinin derinliğini anlatmak için ufacık anımsatmalarımdan sonra Schopenhauer’un kirpi fablını bilmeyenlere anımsatmak istiyorum. Çünkü ilişkilerimizin kaynağı burada yatıyor.
“Üşüyen kirpiler ısınmak için birbirine yakınlaşır ama dikenleri birbirine batınca uzaklaşırlar.” İnsan ilişkileri de böyle değil mi? Hemen birbirimize yakınlaşıyoruz sonra dikenlerimiz batmaya başlıyor, uzaklaşmaya başlıyoruz. Oysa sınırımızı bilsek dikenlerimizle kabulleneceğiz birbirimizi, ama yok illa ki batıracağız, kanatacağız, canımızı acıtacağız… Oysa kirpiler dikenlere rağmen ayrılmıyorlar, sınırlarını koruyorlar. Biz bir türlü aramızdaki dengeyi koruyamıyoruz.
Maalesef ben de insan ilişkilerimde dengeyi tutturamayan insanlardanım. Ama bu sorun, sorun diyorum zira başıma çok dert açtı ve sorun haline geldi/geldim. Dikenlere değmeden nasıl ilişki kuracağıma kafa yoruyorum, sanırım ölene kadar da devam edecek gibi görünüyor. Eskiden yani aydınlanma çağımdan önce biriyle tanıştığımda 10 numarayı basıyordum. Şöyle iyi böyle harika diyor ve zaman geçtikçe numara aşağıya doğru iniyordu. Şimdiyse 1 numarayla başlıyorum zamanla yükseliyor ve ya 1 de kalıyor. Hayat en iyi öğreticiymiş, öğreniyorum işte.
Çoğumuzun zaman zaman hayattan nefret ettiği, bu hayata katlanamadığı olmuştur. Tam da böyle zamanlarda imdada yetişiyor Schopenhauer. O kadar tutarlı, o kadar somut, o kadar zihin açıcı ki insan hayata gülümsemeye başlıyor okudukça.
Ve ölmeye niyetli herkes Schopenhauer okumalı, insan ölüme giderken hiçbir inancın kendini rahatlatmayacağı gerçeğiyle yüzleşecek ki buna ihtiyacımız var. Dünyanın bu kadar ıstırap dolu olmasının sebebi elbette insan! İnsanın sürekli istemesi bitmek bilmez istekleri yüzünden yaşanan çatışmalar, ölümler. Eğer insan istemlerinin sesini susturabilirse dünya denen kaos belki yaşanılır hale gelir. Bunun yolu da felsefeyi başucu kitabı yapmamıza bağlı.
Türkiye’den neden filozof çıkmadığına gelince; Artık bu konuya bir daha değinmeyeceğim zira çevremde kendini filozof sanan bilgi birikimiyle övünen sayısız insan var. Ama yaşamlarına baktığımda ki kendileri de gayet iyi biliyor kendilerine yetecek kadar filozof olduklarını. Hepsi evli çocuklu ve mutlu. Çocuklarına adamışlar kendilerini ve varlıklarını. Ya da bir kadının ya da bir erkeğin peşinde heder olup gidiyorlar.
Gelin bir akademi açalım, film çekelim, senaryo yazalım dediğimde köşe bucak kaçıyorlar. Ya hu madem filozofsunuz bize bir şeyler gösterin. Haa Copernicus olun, Darwin olun demiyorum ama bir şeyler bırakın dünyaya getirdiğiniz çocuklarınıza. Sizin mal varlıklarınızla, onlara bıraktığınız evlerle, arsalarla, paralarla onlar asla mutlu olmayacaklar buna inanın lütfen. Belki de bunun için sizden köşe bucak kaçıyor çocuklar.
Bu gün halen Freud okuyorsak, Schopenhauer okuyorsak bilincimizde devrim yarattıkları içindir.
- Yazar Takdir bekler mi? - 14 Ağustos 2024
- Kör İnanç ve Terör - 4 Ekim 2023
- Z Kuşağı ve Deprem! - 9 Şubat 2023