Asbest Tehlike Haritası: “Ortalık Toz Duman”

Asbest Nedir?

Nasıl Bir Sağlık Riskidir?

Asbest kristalize bir grup mineralin ticari adıdır. Yunanca “söndürülemez, yanmaz” anlamına gelen “asbestos”, ısıyı ve elektriği yalıtma nitelikleri nedeniyle en yoğun 1930-1980 arasında, çıkarılıp, işlenip, büyük şirketlerce çeşitli şekillerde piyasaya sürülen, “mucizevi lif” denilen bir madendir. Sadece inşaat malzemelerinde değil, araba, gemi ve uçakların muhtelif kısımlarında, her türlü ses ve ısı izolasyonunda kullanılmıştır. Asbestin liflerine çok kısa zamanlı bile maruz kalınması, maruziyetten 10 ila 40 yıl sonra asbeste bağlı mezotelyoma (akciğer ile zarı ve karın kanseri), asbestoz, yumurtalık gibi kanser türlerine ve sair solunum, sindirim ve cilt hastalıklarına yol açabilmektedir.1 Maruziyet ile hastalığın ortaya çıkması arasında çok uzun bir süre olmasından dolayı, hastalık nedeninin ve bağlamının tespiti zor olmaktadır. Ayrıca asbest bulaşmış elbiselere ikincil olarak maruz kalanların, asbestli binalarda eğitim görenlerin, hizmet verenlerin de risk altında olduğu araştırmalarla kanıtlanmıştır. Asbest, 1930’lardan sonra Dünya Sağlık Örgütü Uluslararası Kanser Araştırma Merkezi’nin “Kanserojen Maddeler” listesinde Grup 1A kanserojen madde olarak belirlenmiştir. Fakat Avrupa’da tüm türlerinin çıkarılması, ticareti, üretimi ve tüketiminin yasaklanması, asbest üretici firmaların baskıları ve lobi faaliyetlerine karşı çoğu zaman halk/çevre ve emek hareketleri sayesinde ancak 1980’ler ve 1990’ların ikinci yarısı arasında sağlanabilmiştir. AB ölçeğinde 1999 Direktifi ile bütünsel yasak benimsenmiş, bütünsel yasaklama tüm üye ülkelerde 2005’te, Türkiye’de ise 30 Aralık 2010’da gerçekleşmiştir. Henüz 1999 yılında Avrupa Toplulukları (EC), Dünya Ticaret Örgütü’ne verdiği ilk yazılı sunumda, asbeste bağlı kanserlerin 2030’a kadar en az beş yüz bin insanın ölümüne yol açacağını ifade etmiştir.2 Türkiye’de ise asbeste bağlı ölümler, solunum yolu yetmezliği olarak kaydedilip, görünmez kılınan halk sağlığı ve meslek hastalıkları kör kuyusuna atılmaktadırlar.3

Kamusunu ve Politikasını Arayan Alan: Asbest Tehlikesi

Son yıl Türkçede cereyan eden gündemine baktığımızda geçen yıllardan çok daha fazla asbest hakkında konuştuğumuzu görüyoruz.4 Nisan 2018’den itibaren talk bebek pudrasında asbest kalıntısı tehlikesi, ışık hızı ile değişen gündemimize girdi. Birkaç neslin çocukluğunun kült markası Johnson & Johnson’un bebek pudrası ürünlerinin asbest kalıntıları içerdiğini 1950’lerden beri bilip gizlediği, asbest kaynaklı kanser türlerine tutulan kişilerin açtığı davalar ve akabindeki araştırmacı gazetecilik yazıları ile kanıtlanmaya başladı.5 Bozcaada yaz sezonuna, 2014’te karaya oturmuş 40 yıllık Mercy God gemisinin plajda hiçbir önlem alınmadan sökülmesinin yarattığı tehlikeleri tartışarak girdi. Tüm sene boyunca Türkiye’nin dört bir yanından, belediye başkanları ve belediye resmi sosyal medya hesapları ve web siteleri, güçlü dişleriyle asbestli su borularına hamleden kepçe fotoğraflarını gururla ve şu mesajla servis ettiler: “İlçemizin asbestli su boruları değiştirildi!” Ekim 2018’de ise yıkılan camisi ile kentsel dönüşümün ayrım yapmadan dümdüz edici gücüne dair bir sembol hâline gelen Üsküdar/Kirazlıtepe’de direnen mahalleliler, Çamlıca Camisi etrafında gerçekleşen yıkım karşıtı mücadeleleri sırasında “Kirazlıtepe’de zehir (asbest) solumak istemiyoruz!” pankartı astılar.6 2018 başında TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu’nun çıkardığı İstanbul Asbest Raporu ve onun ivmesi ile yapılan bazı iyi araştırmacı gazetecilik ürünleri, konunun aciliyetinin altını çizen işler olarak önemli idi, fakat çizdikleri tablonun gerektirdiklerine dair herhangi bir kamusal bütünsel adım atılmadı.7

Keza Nisan 2018’de Adalet Arayana Destek Grubu olarak çıkardığımız İş Cinayetleri Almanağı‘nın altıncısında, “Asbestten Kaçış Yok!” başlığı altında sıraladığımız tehlike alanlarından hiçbirinin kamu tarafından tatmin edici şekilde ele alınmadığını görüyoruz.8 Tehlikenin boyutu ve yaygınlığı karşısında kamusal bilginin ve önlemin cılızlığı göz önüne alındığında, bu kırsal ve kentsel ekolojik sorunun bir politika alanı hâline getirilmiş olduğu söylenemez. İstanbul Meslek Hastalıkları Hastanesi doktorlarından Özkan Kaan Karadağ, bunun Türkiye’de yaşayan tüm canlılara olacak muhtemel bedeline dair, ülkenin kendi elleriyle Çernobil’den beter bir afet yarattığını ifade ediyor.9

Bundan onlarca yıl önce doğal olarak köylerde çıkan, evlere sıva, pekmeze koyulaştırıcı, şaraba filtre, bebeğe zıbın diye kullanılan asbeste çevresel maruziyet nasıl kamusal bir politika hâline getirilemedi ise bugün de kentsel dönüşüme bağlı asbest aynı şekilde “kamusunu” arıyor. Bu bilgi ve bütüncül politika yokluğu içerisinde, tehlikeye somut olarak dikkat çekmek, temel yurttaşlık haklarımızı hatırlatmak için bu sayıda asbest tehlikesini kısmen ve eksikliklerle de olsa elimizden geldiğince mekansallaştırmak istedik.

Kentsel Dönüşüm Sürecinde Bir İnşaat Suçu Olarak Asbestin Havaya Saçılması

2012’de Esenler’de bir dinamitli yıkım şenliği akabinde resmen başlamış olan kentsel dönüşüm büyük ölçekli, hızlı ve kapsamlı yıkımlara yol açtı. Hızlandırılmış yıkım-yeniden yapım süreci, barınma haklarından edilen mahallenin kent hakkının; özellikle çocuklar, yaşlılar ve hayvanlar gibi kırılgan kesimlerin yaya haklarının; ortaya saçılan toz, duman, asbest uzun vadeli hastalıklara davetiye çıkararak sağlık hakkının; çevreyi tarumar ederek ekolojik hakların ihlaline, inşaat sektöründe her sene yüzlerce iş cinayetine, yüzlerce ağır vasıtanın metropol alanlara hücümu ile onlarca canlının ölümüne ve bellek izlerini ve kültürel varlıkları yıkarak kent suçuna yol açtı. Tüm bu ihlal ve kayıplardaki ortak paydaya “inşaat suçu” adını vermeyi uygun gördük. İnşaat suçlarının ise gene aynı dönemde aşağıdaki döngü içerisinde oluştuğunu, bu döngü içinde kentsel dönüşüm yıkımlarına bağlı asbeste maruziyetin her alt alanda ortaya çıkan bir tehlike olduğunu gözlemledik.

Çevresel Maruziyetten Kentsel Dönüşümdeki Maruziyete

Asbest Türkiye’de bol miktarda doğal olarak yer yüzeyine yakın katmanlarda çıkmakta. Buralarda doğan işçiler Türkiye’deki metropollerde ve Avrupa’da çalışırken asbeste bağlı kanserlere yakalandıklarında, aslen hastalıklarının çevresel mi mesleki mi olduğu sorusu, Türkiye’nin doğal asbest minerali bulunduran köyleri ve çevresel maruziyet haritası çalışmalarının odağını oluşturmuştur. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. İzzettin Barış, bu konudaki öncü çalışmaları başlatan kişidir.10

2014’te tamamlanan, Asbest Kontrolü Stratejik Planı’nın hâlâ odağı çevresel maruziyettir.11 Burada, Türkiye’de tespit edilen 5 bin 617 mezotelyoma olgusundan 3 bin 738’inin köy yaşamı kaynaklı olduğu belirtilmiş. Resmi rakamlara göre, Türkiye’de her yıl yaklaşık beş yüz kişi bilinen tek nedeni asbest tozlarının solunması olan mezotelyoma hastalığına yakalanmaktadır. Fakat mezotelyoma teşhisi nadiren konulabilmekte, solunum yetersizliği teşhisi yapılan kaç işçinin ve kaç mahallelinin aslında asbeste maruziyetten öldüğü bilinmemektedir. 58 ilde 1236 köyü “kırsal alanda asbest teması riski nedeniyle incelenmesi gereken köy” olarak tanımlayan, risk yaratacak kadar zaman asbest ile temas etmiş ve etmeye devam eden nüfusu ise 572 bin kişi olarak belirleyen bu çalışmanın, mesleki kaynaklı asbestle teması müstakbel bir görev grubunun çalışma alanı olarak tanımlarken, milyonlarca yurttaşın maruz kaldığı yıkım kaynaklı asbestle teması ise tamamen gözlem dışı bıraktığı görülmektedir. Asbest mineralinin çıktığı doğadan, kentsel dönüşüm nedeniyle “suni doğaya”, yani “ikinci doğaya” geçerken esasında asbeste çevresel maruziyette bir süreklilik olduğu söylenebilir.

Kentsel Dönüşüm ve Yıkıma Hukuk Yoluyla Teşvikler

Türkiye’de devletinin, inşaat sektöründe hızlı sermaye birikimini, yani hızlı yıkım-inşaat döngüsünü destekleyen farklı araçları vardır: “Arsa karşılığı hasılat paylaşımı” modeli ile inşaat şirketlerine hazine gayrimenkulü sağlanır, hukuki ayrıcalıklarla yenilenecek veya imara açılacak alanlar belirlenir, olağanüstü mevzuat çıkarılır, mevzuat dışı fiili uygulamalara göz yumulur, mevzuat içine çekilir, bizatihi kamusal mega ve sair projeleri ihale sistemi ile inşaat şirketlerine aktarılırken bunların uygulandığı alanlar da inşaat sektörü hamuru içerisine katılır.

Asbestin daha hızlı bir şekilde havaya karıştığı, “toz duman” çalışan inşaat sektöründe yıkım, kazı, hafriyat, dolgu, yeniden yapımı döngüsünün hızını, böylelikle de riski artıran, çoğu mevzuat şeklini almış devlet politikalarını / piyasa sinyallerini takip etmeye çalışalım. Devlet sektörü ısıtırken, asbest tehlikesinin kanser riskine çevrilmesine hangi somut adımlarla katkıda bulundu?

  1. 1999, Bina Deprem Yönetmeliği;
  2. 2005, 5366 Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun (Tarlabaşı ve Sulukule yıkımları gibi);
  3. 2005, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı” başlıklı 73. maddesine dayanan ve hasılat paylaşım modeli ile inşaat şirketlerince “değerlendirilen” yenileme alanı (Ayazma/Küçükçekmece örneğinde olduğu gibi);
  1. 2012, 6306 Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi ile İlgili Kanun (Fikirtepe, Gaziosmanpaşa’da haritada işaretli alanlarda gerçekleştirilenler gibi. Alan/ada bazında veya bina/parsel bazında uygulamaları var);
  2. 2012, 6360 Sayılı Büyükşehir Yasası, binlerce köyü mahalleye dönüştürüp, imara açarak özellikle kentsel altyapı (İller Bankası’nın ABÇ asbestli su borularının yenilenmesi) alanında ciddi bir yıkım/yenileme faaliyetini tetikledi;
  3. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından ilan edilen özel proje alanları (Galataport yıkımları gibi); 2015’te başlayan ve Kürt illerinde (başta Diyarbakır, Mardin, Hakkâri, Şırnak’ta olmak üzere) Sur, Cizre, Nusaybin, Lice gibi yerleşim merkezlerini hedef alan askeri operasyonlar sonucu muhtemelen ortaya saçılan, çoğu zaman askeri imha araçlarının dağılım etkisini artırdığı asbest gibi).

Asbest Risk Haritası

Yıkımın boyutuna dair:

TMMOB İKK’dan, aynı zamanda Maltepe Belediyesi asbest söküm çalışmalarında da bulunmuş olan çevre mühendisi Efe Cevahir Akçelik’in 27 Kasım 2017’de yaptığı açıklamada Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün rakamlarına göre 2012’den beri kentsel dönüşümde yaklaşık on dokuz bin bina yıkıldığını ifade etmiş.12 Gene Ladin Bayurgil’in doktora çalışmasının saha kısmında edindiği ve aktardığı bilgilere göre bu rakam Kadıköy ölçeğinde aynı dönemde iki bini aşmış. 2017’ye geldiğimizde Çevre ve Şehircilik Bakanı Özhaseki önümüzdeki 15 yılda Türkiye çapında 7,5 milyon binayı “elden geçirmekten” bahsetmekte.13

Yıkılan binalarda asbest içerikli malzeme bulunma riskine dair:

Asbest söküm uzmanları, dönüşüme tabi tutulan binalarda asbest olduğuna kesin gözüyle bakıyor. 1950’lerden 1990’lara kadar ciddi miktarda asbest içeren inşaat malzemeleri; eternit tabir edilen oluklu çatı kaplamaları, duvar kaplamaları, marley tabir edilen vinil veya termoplastik yer kaplamaları ve tavan kaplamaları, yalıtım amaçlı püskürtme kaplamaları, yangına dayanıklı yalıtım panelleri, kaloriferler, yangından koruma için kullanılan malzemelerde, çelik yapıların elektrikli araçların yalıtımında kullanılan bazı kâğıt çeşitlerinde, borular, kazanlar, asbestli çimentodan imal edilmiş ürünler, conta elemanları, atık su boruları ve derzleri vb. malzemelerden oluşuyor.14

Hangi dönemde daha yoğun asbestli malzeme kullanıldı?

Buna dair herhangi bir kamusal veri bulunmadığı ve/veya şeffaf bir biçimde paylaşılmadığı için dikkatli çıkarımlarla ilgili söylenebilecekler şunlardır: ABD’nin resmi yerbilimleri-maden-tetkik enstitüsü olan USGS (United States Geological Survey) dünya ülkelerinin Ekonomi ve Dış Ticaret Müsteşarlıkları’ndan edinip derlediği asbest ithal ve üretim rakamlarını 1900’den günümüze açık kaynak olarak yayımlamakta.15

USGS’nin toplamda verdiği rakamlara göre Türkiye’de 1940-2010 yıllarında toplam 1 milyon ton asbest ithal edilip tüketilmiş, 19291988 yıllarında ise 150 bin ton asbest üretilmiştir. Asbestin asıl menşei, toplam yurtiçi tüketimin yaklaşık %10’unu teşkil eden üretimden çok (bir kısmı Yunanistan ve Rusya kaynaklı olan) ithalattır. Bir numaralı asbestli inşaat malzemesi, özellikle de oluklu çatı üreticisi Eternit şirketinin 1970’lerde Yalova’da bir adet, nerede olduğunu bilmediğimiz sair mahallerde de asbest çimentolu su borusu üreten pek çok fabrika bulunduğunu Devlet Planlama Teşkilatı raporlarından okuyabiliyoruz. Türkiye Mezotelyoma Çalışma Grubu’nun 2014’te yayımladığı raporda ise,16 bu rakama dair detaylar şu şekilde verilmiştir: 1983-1993 yıllarında 310 bin 748 ton, 1996-1997 yıllarında 60 bin 691 ton, 1995-2005 yılları arasında 100 bin 300 ton olmak üzere son 30 yılda yaklaşık olarak 471 bin ton asbest ithalatı yapılmıştır. USGS verilerini döktüğümüzde, tüketimin 1975-1985 ve 1997 olmak üzere birbirini takip eden iki on yıllık dilimde zirvede seyrettiği de belirgindir. Asbest ticareti 2010’da yasaklanmasına karşın on yılda 130 bin ton asbest daha ithal edildiği de ifade edilmektedir.17

Bu haritaları neden ve nasıl ürettik?

TC Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından 2000 yılında gerçekleştirilen, 3212 belediye, belediye sınırları ile mücavir alan sınırları içindeki binaları kapsayan ilçe ölçeğindeki bina sayımı sonuçlarına göre,18 1960-1989 yıllarında sınırları içerisinde en fazla yeni bina ruhsatı alınan ilçeler sırasıyla Gaziosmanpaşa, Kadıköy, Üsküdar, Küçükçekmece ve Pendik’tir. Bu dönemi seçmemizin en önemli nedeni, yurtiçinde −bir kısmı da inşaat malzemesi olarak− tüketilen asbestin pik yaptığı dönemi USGS verilerine dayanarak 1970-1995 olarak hesaplamış olmamızdır.

Bu “ilk beş ilçe” listesinden ilk iki sıradakine, yani Gaziosmanpaşa ve Kadıköy’e odaklandık.

Bu iki ilçede sayılara yansıyan yeni yapılaşmanın yerleşimin neresinde yoğunlaştığını görmek için iki ilçenin 1966, 1970 ve 1982 yıllarına ait hava fotoğraflarını çakıştırarak bu yıllar arasında ilçedeki yapılaşmanın hangi bölgelerde yoğunlaştığı açığa çıkarıldı. Bina sayımı verilerinin mahalle değil de ilçe ölçeğinde olması, bu çalışmanın daha detaylı yapılmasını engelledi, yayılma yönleri itibari olarak tek tek elle çizildi.

Bunun üzerine 2012 senesinde yürürlüğe giren 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’a göre riskli alan ilan edilen bölgelerin sınırları işlendi.19 Haritadaki yeşil noktalar 1966 ve 1970 yılından önce, kırmızı noktalar ise sonra yapılaşan bölgeleri ifade eder. Bu noktaları bina sayısı değil de yapılaşmanın yoğunlaştığı yerler olarak okumak gerekiyor. Mavi lekeler 6306 sayılı kanunun 2. maddesine göre 2015’ten önce ilan edilen, sarı lekeler ise 2. maddesi ve ek 1. maddelerine göre 2015’ten sonra “hülle” tabir edilen yöntemle riskli alan ilan edilen sınırları temsil ediyor. Riskli alan ilan edilen yerlerin bazılarında yıkım tamamlanmış, bazılarında

ise mahallelilerin itiraz süreci devam ettiği için yıkım başlamamıştır. Yıkıma bağlı asbest tehlikesine ve bunun öncelikli mekanlarına odaklanan bu çalışmanın sadece olan durumu değil, yakın gelecekte seri yıkım ihtimali daha büyük olan bu alanları da dahil etmenin doğru olduğuna inandık. Bu durumda iki ilçede de 1966 ve 1970’ten sonra muhtemelen asbestli malzeme kullanılarak inşa edilen yapı stoğunu gösteren kırmızı ile, günümüzde bu yapı stoğunun muhtemel hızlı yıkımına işaret eden mavi/ sarı riski alanların çakıştığı kısım doğrudan/ yoğun asbeste maruziyet tehlikesine işaret ediyor. Bir başka deyişle afet söylemi ve korkusu kullanılarak ilan edilen “riskli alanlar”, bir anlamda “asbest tehlikesinin riske dönüştüğü alanlar” teşkil etmeye başlıyor. Bu “gerçekten” riskli alanlar, rüzgâr ile çevrede bulunan büyük konut projeleri, üniversite, okul, hastane, hal, AVM gibi yerlere yayılma potansiyeli taşıyor.

Kadıköy haritasının somutlayamadığı bir diğer yakın asbest riski ise riskli bina ilanları ile parsel bazında dönüşen mahallelerde oluşmuştur. Bu sayıda Ladin Bayurgil’in verdiği rakamlara göre Kadıköy ilçesinde Bağdat Caddesi hattı mahalleleri (Zühtüpaşa, Feneryolu, Fenerbahçe, Göztepe, Caddebostan, Erenköy, Suadiye, Bostancı) boyunca 2012 ve 2017 yıllarında iki binden fazla bina, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’a dayanarak yıkılmış ve yeniden inşa edilmiştir. Bu süreç, riski alan ilanları üzerinden değil, ev sahiplerinin tekil binalar için risk tespit talepleri üzerinden ilerlemiştir. Bu, bir “hamle” ile riskli alan ilan edilen ve yıkım süreci neredeyse tamamlanmış Fikirtepe’den farklı bir örnektir. Fikirtepe’nin dönüşüm ve yıkımlar hakkındaki yetkisi ve sorumluluğu yerel belediyede değil, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndadır. Fikirtepe ise bugün çıplak gözle bile “tozu dumana katan” yıkımların hafriyatları ile, dikey olarak yeniden inşanın iç içe geçtiği, asbest tehlikesinin bilfiil içinde yaşanılan bir mahal hâline gelmiştir. Fikirtepe kentsel dönüşümünde yarım bırakılan Brooklyn City projesinin hafriyat alanına çadır kuran eski Fikirtepeli, bugünün çadır kentlileri dört yanlarında devam eden inşaatlar ve toz duman içerisinde mağduriyet anlatılarına bir de asbestin hikâyesini katmışlardır.20

2017 sonuna dek, İstanbul’da sadece yedi ilçede asbest söküm kontrolü şart koşulmuş, bu sayede en azından bu ilçelerde toplam 1594 bina yıkıldığına dair veriye ulaşma imkânımız olmuştu. Bu kontrollerin sonucunda Kadıköy’de sadece 2017 senesinde yıkılan 458 binanın %40’ında değişen miktarlarda asbest tespit edilmiş olması tehlikenin yakınlığına ve yaygınlığına işaret ediyor. Diğer belediyelerin (Beşiktaş, Şişli, Bağcılar, Ataşehir, Maltepe) verilerine bakarsak yıkımı gerçekleştirilen binaların en az %20-25’inde asbestli malzemeye rastlandığını görüyoruz. Türkiye’de ise hâlihazırda dönüşüme tabi tutulan 243 bin 632 binaya karşılık, 2018 yılı sonu itibariyle 474, toplam on gün, altı saatlik eğitim almış iş güvenliği uzmanlarından “devşirilmiş” asbest söküm uzmanı bulunuyor. Bir diğer soru da Kocaeli, İstanbul, İzmir ve Manisa’da olduğu söylenen özel bertaraf merkezlerinin bunca asbestli hafriyatın “tehlikeli atık” çerçevesinde bertarafına yeterli olup olmadığı ve nasıl işletildikleridir.21

Haritalar neleri kapsamıyor: Şerhler

Şerh 1 – Yukardan tespitin kısıtları: Alanda somut mekansal belgeleme, kamusal tespit, ölçüm ve önleme pratiği olmadan bu tarz parçacıklı/deneysel haritalar sadece “yangın kulesinden yapılan” ufak bir tespittir.

Şerh 2 – Rüzgârlanma: Asbestin hastalık riski oluşturan lifinin havaya karışmasının bir başka etmeni de rüzgârdır. Bir adet lifin bile hastalıklara yol açabileceği düşünüldüğünde, haritada statik olarak gösterilen yoğun asbest tehlikesi içeren alanların, rüzgâr nedeniyle tehlikeyi hızla yayabileceğini göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Özellikle Fikirtepe gibi tepelik yerlerde rüzgârın tehlikeyi başka, komşu mahallelere taşıyıcı gücü artmaktadır. Çukur mahallelerde toz bulutlarının birikme tehlikesi vardır. Kuzeydoğudan esen poyraz İstanbul’un hâkim rüzgârıdır ve yılın 120-130 gününde esmektedir. Bu ise, Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkındaki Yönetmelikle tanımlanmış resmi sınır değerini22 kentsel dönüşüm bağlamında neredeyse boşa düşürmektedir.

Şerh 3 – Yıkım sırasında inşaat ve nakliyat işçileri: Bu tehlike haritası, yıkım sırasında mahallelere girip çıkan ama mahallenin sakini olmayan inşaat işçileri ve nakliyatçıların maruz kaldığı tehlikeleri ele alamaz. İnşaat ve yıkım (çıkmacı, sökümcü ve hafriyatçı/nakliyatçı) emekçilerinin asbest kaynaklı olduğu tanısı koyulamayan meslek hastalıkları alanı kara bir deliktir. Bu deliğin büyüklüğünü göstermek için, Birleşik Krallık’ta 2018 Kasım ayında ilk defa düzenlenen, İşçi Sağlığı İş Güvenliği Uzmanları senelik inşaat kongresinde açıklanan bir veriye dikkat çekmek yeterlidir.23 Sadece 2016 senesinde asbeste bağlı mezotelyoma kanserinden 2595 kişi ölmüş iken, mesleki kanserlerin %56’sının tanısı inşaat iş kolunda çalışanlara koyulmaktadır. Aynı ilçe haritaları üzerinde üretim alanlarında asbeste günbegün maruz kalan, mesela asbest içeren yüksek fırınlarda, yüz yıllık tersanelerde,24 havagazı, elektrik fabrikalarında çalışmış fabrika işçileri, nakil/iletişim hatlarının izolasyonunda çalışanlar, tren yolu ve sair ulaşım işçileri, kamu binalarında hizmet veren beyaz yakalı işçiler bu haritada görünmezler.

Şerh 4 – Hafriyat ve moloz: “Kentsel Dönüşüm” dönemi olarak tabir edilen dönemin alamet-i farikalarından biri de büyük dolgu alanları. Bu alanlar sarı hafriyat kamyonlarınca İstanbul’un asbestli molozu ile dolduruldu. Bu toz duman içerisinde Maltepe ve Yenikapı dolguları oluştu, 3. Havalimanı alanındaki onlarca irili ufaklı göl dolduruldu. Bu tehlikeli katı atıklar, onlarca yaya ve hayvan cinayetine de dahil olan sarı kamyonlar içinde kentin bir ucundan diğer ucuna mekik dokudular. Ne kadarı, nerelerdeki “tehlikeli atık bertaraf” alanlarına döküldü, ne kadarı “vahşi dağınık çöplük alanlarında” son buldu, ne kadarı dolgu alanına dönüştü, bunlar da mekansallaştırmayı ve politikalarını bekleyen tehlike alanları. İstanbul’un mega projelerinden, özellikle de 3. Havalimanı şantiyesinden denize boşaltılan hafriyat atığı ve molozlar akıntılarla Marmara Denizi’ne taşınıp, Marmara Adası etrafındaki kadim mercanların bile ölümüne yol açtılar.25

Şerh 5 – Konut olmayan donatı alanları: Konut stoğundaki artış ve ani (müstakbel) yıkım/yenileme alanlarını, bunun üzerinden de öncelikli asbest tehlikesi mahallerini göstermeyi amaçlayan bu haritanın dışarıda bıraktığı bir diğer unsur da her gün iki ilçede on binlerce insanın eğitim almak/vermek, hizmet almak/vermek için girip çıktığı kamu binalarında (okul, idare, hastane, vergi, adliye binaları, spor salonları vb.) yapılan tadilatlar ve ihale sistemi mantığına bağlı sık yıkım ve yenilemelerdir. Özellikle asbest içeren okullardaki tehlikenin büyüklüğünü karşılaştırmalı bir şekilde anlatmak gerekirse, Birleşik Krallık Ulusal Öğretmenler Sendikası’nın (NEU) araştırmalarına göre 2001’den beri iki yüzden fazla öğretmen mezotelyomadan hayatını kaybetmiş, okulların hâlâ %85’i asbest içeriyor ve 2018-2019 öğretim dönemi başlangıcında BBC, “Çocuğunuzun okulunda asbest bulunuyor mu?” sorusuna cevap veren, okul bilgisi içeren Excel listeleri paylaşıyordu.26

Şerh 6 – “Asbestli su borularıyla ördük anayurdu dört baştan!”: Bu haritalarda kapsanmayan bir başka büyük asbest tehlikesi alanı, kırsal ve kentsel kaderleri birbirine bağlayan asbestli su boruları. İller Bankası’nın özellikle 1975-1995 yıllarında ve 2000’e kadar sürekli olarak içme suyu ve kanalizasyon tesislerinde ABÇ tabir edilen asbestli çimento boru kullandığını yakın zamanda bir soru önergesine verilen cevaptan öğreniyoruz.27 Türkiye’de tüketilen asbestin dörtte üçünü hammadde olarak, “ihtiyacı kentleşme oranı ile artan”, şehirlerin içme sularının taşınmasında kullanılan basınca dayanıklı boruların alıcısı olan İller Bankası ve belediyeler tüketmiştir. Çok değil, bundan sadece on yedi yıl önce Devlet Planlama Teşkilatı, bu bitmeyen talebin, her biri yılda dört bin ton asbest tüketen, asbestli boru yapan fabrikaların sayısını artıracağını müjdeliyordu.28 Doğuda, batıda, kuzeyde, güneyde her gün yeni asbestli su borularının ikamesinin müjdesini aldığımız son senelerde ekranlarımıza düşen fotoğraflar, bu sökümü gerçekleştiren işçilerin, nakliyatçıların, belediye çalışanlarının ve söküm esnasında civarda yaşayan/civarda bulunanların ciddi bir risk altında olduğunu kanıtlıyor. Afet Yasası ile aynı yıl yürürlüğe giren, 6360 sayılı Büyükşehir Yasası ile 30 büyükşehirdeki 16 bin 220 köyün mahalleye dönüştüğünü ve Türkiye köy sayısının 34 bin 434’ten 18 bin 214’e indiğini de hatırlayalım.29 Bu ani “mahalleleşme” ve tepeden inme kentleşmenin, su borularının değiştirilme hızına ve şekline etkileri de haritalanmaya ve politika geliştirilmeye muhtaçtır.


  1. Roselli, M. (2014), The Asbestos Lie. The Past and Present of an Industrial Catastrophe, ETUI: www.etui.org/content/download/14415/117522/file/FINAL_ The_Asbestos_Lie.pdf (Erişim tarihi: 20 Ocak 2019).
  2. Special Report: Asbestos in the World (2005), HESA Newsletter (Sağlık ve Güvenlik Bülteni, Avrupa Sendikalar Enstitüsü), No: 27, www.etui.org/content/download/ 2914/34050/file/Special+report+Asbestos+in+the+world.pdf (Erişim tarihi: 20 Ocak 2019).
  3. Duayen göğüs hastalıkları uzmanı Prof. Dr. İbrahim Akkurt’un meslek hastalıklarının topyekûn, bunun içinde de asbestin özel olarak görünmez bırakılması ile ilgili araştırmalarına kısa bir giriş için, “Asbest Meselesi ve Sağlığımız”, www. meslekhastaligi.org/asbest-meselesi-sagligimiz/ (Erişim tarihi: 20 Ocak 2019).
  4. Kentsel Dönüşüm ve Asbest konusunun 8 Şubat 2018’de içerik popülerleştirici Onedio web sitesinde bir flood hâline bile geldiğini görüyoruz. Bkz. onedio.com/haber/kentseldonusum-ve-aldigimiz-nefeste-asbest-tehlikesi-akcigerkanserinde-patlamaya-neden-olabilir-808258 (Erişim tarihi: 20 Ocak 2019).
  5. Reuters (2018, 14 Aralık), “Special Report: J&J New for Decades that Asbestos Lurked in its Baby Powder”, www. reuters.com/article/us-johnson-johnson-cancer-specialreport/special-report-jj-knew-for-decades-that-asbestoslurked-in-its-baby-powder-idUSKBN1OD1RQ (Erişim tarihi: 20 Ocak 2019); Türkiye’de yapılan benzer bir ön araştırmanın sonuçları basına yansıdı. Tütmez, E. (2019, 18 Ocak), “Türkiye’de 4 Pudra Markasından Asbest Çıktı”, Evrensel, www. evrensel.net/haber/371414/turkiyede-4-pudra-markasindanasbest-cikti (Erişim tarihi: 20 Ocak 2019).
  6. Emek ve Adalet (2018, 4 Ekim), “Üsküdar Kirazlıtepe’deki Yıkımlar Camiye Sıçradı”, www.emekveadalet.org/haber yorum/uskudar-kirazlitepedeki-yikimlar-camiiye-sicradi/ (Erişim tarihi: 20 Ocak 2019).
  7. TMMOB İKK (2018), İstanbul Asbest Raporu, www.tmmob. org.tr/icerik/tmmob-istanbul-asbest-raporu-yayimlandi (Erişim tarihi: 20 Ocak 2019); Emen, İ. (2018, 23 Mart), “Asbest Çıkabilir”, Hürriyet, www.hurriyet.com.tr/gundem/asbestcikabilir-40781383 (Erişim tarihi: 20 Ocak 2019); Erşin, T. A. (2018, 30 Eylül), “Kentsel Dönüşümdeki Kanser Tehlikesi: Asbest”, Evrensel, www.evrensel.net/haber/362521/kentseldonusumdeki-kanser-tehlikesi-asbest (Erişim tarihi: 20 Ocak 2019).
  8. Adalet Arayana Destek Grubu (2018), “İnşaat Suçları”, İş Cinayetleri Almanağı 2017 içinde, İstanbul: Bir Umut Yayınları, s. 434-44.
  9. Artı Gerçek (2017, 27 Kasım), “Asbest Çernobil’den Daha Beter”, www.artigercek.com/haberler/asbest-cernobildendaha-beter (Erişim tarihi: 20 Ocak 2019).
  10. Barış, İ. (2003), “Anne Bana Kerpeteni Getir” Anadolu’nun Bitmeyen Akciğer ve Karın Zarı Kanseri Çilesi, Ankara: Bilimsel Tıp Yayınları. Konu hakkında İzzettin Barış’ın BBC’ye erken bir dönemde verdiği video röportaj, Türkiye emsali üzerinden İngiltere’ye dair de uyarılar içerecek şekilde çerçevelendirilmiştir. Bkz. BBC (1981), “Yüzlerce Kişinin Yaşamını Yitirdiği ‘Kanserli Köyün’ Hikayesi”, www.youtube.com/watch?v=wqPcAoc4luk (Erişim tarihi: 20 Ocak 2019).
  11. Türkiye Mezotelyoma Çalışma Grubu (2015), “Türkiye Asbest Kontrolü Stratejik Planı ve Sonuç Raporu 24 Eylül 2012 – 30 Aralık 2014”, www.turkiyemezotelyoma.org/turkiyemezotelyoma-rehberi.html (Erişim tarihi: 20 Ocak 2019).
  12. Artı Gerçek, g.y.
  13. Vatan gazetesi (2017, 20 Ağustos), “15 Yılda 7,5 Milyon Bina Elden Geçirilecek”. Bakan Özhaseki: “Önümüzdeki yıldan itibaren İstanbul başta olmak üzere 500 bin konutu yenileyeceğiz. Hangi tür teşvikler vereceğimiz belli oldu. Yılda 500 bin binayı, 15 yılda 7,5 milyon binayı elden geçireceğiz. 99 depreminden sonra yapılan binalar biraz sağlam görülüyor. Riskli binaları deprem gelmeden önce yenilememiz lazım. Deprem geldiği zaman hayatı felç ediyor. Yeni konutlarda yattığı yerde keyifle depremi atlatacak”, www.gazetevatan. com/bakan-ozhaseki-yilda-7-5-milyon-bina-elden-gecirilecek–1095111-gundem/ (Erişim tarihi: 20 Ocak 2019).
  14. Akboğa Kale, Ö., G. E. Gürcanlı, S. Baradan (2017), “Kentsel Dönüşüm Sürecinde Asbest Maruziyeti ve Korunma Yöntemleri”, Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi, 23(6): 694; Erşin, T. A., a.g.y.
  15. Virta, L. R. (2006), Worldwide Asbestos Supply and Consumption Trends from 1900 through 2003. U.S. Department of the Interior, U.S. Geological Survey, Circular 1298, pubs.usgs. gov/circ/2006/1298/c1298 (Erişim tarihi: 20 Ocak 2019); Virta, L. R. (2017), “World Asbestos Consumption throughout 2003 and 2007”, 2007 U.S. Geological Survey Minerals Yearbook, minerals.usgs.gov/minerals/pubs/commodity/asbestos/ mis-2007-asbes.pdf (Erişim tarihi: 20 Ocak 2019).
  16. Türkiye Mezotelyoma Çalışma Grubu, g.y. 17- İnan, M. (2018, 22 Aralık), “Asbest Hilesi”, Milliyet, www. milliyet.com.tr/asbest-hilesi-gundem-2799414/ (Erişim tarihi: 20 Ocak 2019).
  17. 18- TÜİK (2001), “Bina Sayımı 2000”, www.tuik.gov.tr/Kitap. do?metod=KitapDetay&KT_ID=9&KITAP_ID=64 (Erişim tarihi: 20 Ocak 2019).
  18. Gazeteci Tamer Arda Erşin’in BİMER üzerinden Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne yaptığı başvuruya 12 Nisan 2018’de aldığı cevaba göre; Türkiye genelinde 2012-2018 tarihlerinde 228 yer afet riskli alan ilan edildi ve bunlardan 8’i iptal edildi. 52 ilde ilan edilen afet riskli alanlar 243 bin 632 yapıyı kapsadı ve durumdan 1 milyon 668 bin 211 kişi etkilendi. Ayrıca, 30 ilde 45 bin 897 yapıyı kapsayan 133 adet Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı (KDGPA), 6 ilde 9 bin 587 yapıyı kapsayan 9 yenileme alanı ilan edildi.
  19. Mekanda Adalet Derneği (2018, 24 Haziran), “Bir Halk Sağlığı Sorunu: Kentsel Dönüşüm”, İstanbul Yollarında Kentsel Politik Ekoloji Yaz Okulu 2018, Bağdat Caddesi / Fikirtepe Saha Gezisi, beyond.istanbul/bir-halk- (Erişim tarihi: 20 Ocak 2019).
  20. Emen, İ., g.y.; Yurdakul, M. (2018, 15 Ekim), “Yıkılan Binalarda Zehirli ‘Asbest Tehdidine’ Son” başlıklı bir röportajda bu müjdeyi bize Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü Orhan Koç veriyor. www. milliyet.com.tr/yikilan-binalarda-zehirli-asbest-ekonomi2760073/ (Erişim tarihi: 20 Ocak 2019).
  21. Yalnızca çapı 0,5 mikrondan küçük, boyu da 8 mikrondan büyük asbest liflerinin, sekiz saatlik bir sürede solunan 1 cm3 hava içinde bir-iki liften çok olması hâlinde bunun insanın solunum sağlığına zararlı olabileceği kabul edilmektedir. Hâlbuki asbeste güvenilir maruziyet düzeyi diye bir şeyin olamayacağı ilgili tüm uluslararası kurumlar tarafından kabul edilmiştir. Bu sınır güvenli bir alana değil, son asbestli üründen kurtuluncaya kadar söküm işçilerin tahammül etmesi gereken risk sınırına işaret etmektedir.
  22. HSM (2018, 12 Kasım), “Findings from IOSH’s First Annual Construction Conference”, www.hsmsearch.com/ IOSH-first-annual-construction-conference (Erişim tarihi: 20 Ocak 2019).
  23. 2018’de Haliç Tersane Külliyesi’nin bir parçası olan Taşkızak ve Camialtı tersanelerindeki tesisler, bunların tescilli endüstriyel miras olmalarına bakılmadan yerle bir edildiler. @halicpostasi adlı kent gündemine dair yazan sosyal medya hesabından bu yıkımlar 11-13 Ağustos 2018’de adım adım belgelenip gerçek zamanlı paylaşıldılar. 13 Ağustos tarihli bir tweet şu gözlemi aktarıyordu: “Dediğiniz gibi, binaların yıkımı sırasında oluşan toz bulutları asbest dolu ve tümü Kasımpaşa, Hasköy, Kulaksız semtlerine yağmur gibi yağmış durumda. Günlerce orada dolaştım, arkadaki mezarlıklarda bulunan ağaçların yeşili bile tozdan griye dönüyordu bazı zamanlar…”
  24. 25- Habertürk (2019, 5 Ocak), “Prens Adası’ndan Sonra Marmara Adası’ndaki Mercanlar da Ölüyor”, www.haberturk. com/adalar-dan-sonra-marmara-adasi-ndaki-mercanlarda-oluyor-2282269 (Erişim tarihi: 20 Ocak 2019).
  25. BBC (2018, 2 Eylül) “See If Your Childs School has got Asbestos. Asbestos in Schools. Is it a Danger?”, www.bbc.com/ news/uk-england-manchester-45355886 (Erişim tarihi: 20 Ocak 2019).
  26.  10 Ocak 2015 tarihli MHP Bilecik Milletvekili’nin verdiği soru önergesine Sağlık Bakanlığı’nın yazılı cevabı.
  27.  Devlet Planlama Teşkilatı (2007), Sekizinci Kalkınma Planı, Madencilik Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara, s. 18. 29- Tekin, Ö. F. (2018), “Türkiye’de Büyükşehir Yönetimi ve 6360 Sayılı Yasanın Getirdiği Değişim: Konya Örneği”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi.