Ülkenin ekonomik ve sosyal koşullarındaki çalkantılar, halk sağlığını derinden etkiliyor. Son 10 yılda antidepresan kullanımının yüzde 67 oranında artarak 65,6 milyon kutuya ulaşması, toplumun ruh sağlığının giderek daha kırılgan hale geldiğini gösteriyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut’un verilerine göre, 2014 yılında 39 milyon kutu olan antidepresan kullanımı, 2024 yılında 65 milyon 591 bin 252 kutuya yükseldi. Her yıl bir öncekine göre artan bu rakam, Türkiye’nin içinden geçtiği ekonomik buhran ve sosyal belirsizlikler ile paralel bir seyir izliyor.
Ekonomik Kriz ve Ruh Sağlığı İlişkisi
Antidepresan kullanımındaki bu dramatik artışın ardında, halkın yaşadığı ekonomik ve toplumsal zorlukların yattığı açık. Bulut, ekonomik kriz, hayat pahalılığı, işsizlik ve belirsizliklerin insanları depresyona sürüklediğini vurguluyor. “Çarşı, pazar ateş pahası; kira, faturalar ve mutfak masrafları el yakıyor. Gençler hayal kuracağı yerde, ‘nasıl iş bulabilirim’ diye düşünüyor. Türkiye, mutsuz insanlar ülkesine döndü” diyen Bulut, ekonomik koşulların ruh sağlığı üzerinde yaratabileceği tahribatı gözler önüne seriyor.
Ekonomik buhran, özellikle genç nüfusu derinden etkiliyor. İşsizlik oranlarının yüksekliği, gençlerin iş bulma kaygısı, geleceğe yönelik belirsizlikler ruhsal yorgunluğa ve tükenmişliğe yol açıyor. Bu psikolojik baskılar, insanların tedavi arayışında olmasına ve antidepresan gibi ilaçlara yönelmesine neden oluyor.
Antidepresan Kullanımındaki Artışın Nedenleri
Son yıllarda, Türkiye’de yaşayan bireylerin yaşadığı stres, geleceğe dair kaygılar ve ekonomik belirsizlikler, depresyon gibi ruhsal hastalıkların yayılmasına zemin hazırlıyor. Ekonomik krizle birlikte gelen işsizlik, düşük gelir seviyeleri, geçim sıkıntısı ve yüksek yaşam maliyetleri, insanları çaresizliğe sürüklüyor. Kendisini psikolojik olarak çökmüş hisseden birçok kişi, ruhsal sağlıklarını düzeltmek adına antidepresan ilaçlara yöneliyor.
Burhanettin Bulut, özellikle “emekçiye ve emekliye reva görülen sefalet ücretleri”ne dikkat çekiyor. Düşük maaşlar ve yüksek yaşam maliyetlerinin, halkın psikolojik sağlığını zedelediğini ve bireyleri depresyon tedavisi için ilaç kullanmaya mecbur ettiğini söylüyor. Ekonomik kriz, yalnızca bireylerin maddi açıdan tükenmesine yol açmakla kalmıyor, aynı zamanda bu belirsizlik ortamında bireylerin ruhsal sağlıklarını da yok ediyor.
Antidepresan Kullanımı: Geçici Çözüm, Kalıcı Sorunlar
Antidepresanlar, bireylerin psikolojik sorunlarını geçici olarak hafifletse de, kalıcı bir çözüm sunmuyor. Ekonomik, toplumsal ve politik sorunlar çözülmedikçe, bireylerin ruhsal sorunları devam edebilir. Bir insanın depresyonu yalnızca ilaçlarla iyileştirilemez; bu noktada toplumsal düzeyde adil bir düzenin kurulması, gelir dağılımındaki eşitsizliklerin giderilmesi ve işsizlik gibi sorunların çözülmesi elzemdir. Ekonomik krizlerin çözülmemesi, toplumsal adaletin sağlanmaması, bireylerin içsel huzurunu bozmaya devam edecektir. Bu nedenle, uzun vadeli çözümler, psikolojik tedaviye ve ilaç kullanımına bağlı kalmamalıdır.
Çözüm: Adil Bir Düzen ve Toplumsal Destek
Antidepresan kullanımındaki bu artış, yalnızca bireysel değil, toplumsal bir sorunun da belirtisidir. Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal buhran, insanların ruhsal sağlığını olumsuz etkiliyor. Ekonomik krizden kaynaklı kaygılar ve belirsizlikler, halkı depresyona sürüklüyor. Ancak bu sorunun tek çözümü antidepresanlar değil. Bireylerin ruhsal sağlıklarını koruyabilmesi için toplumsal düzeyde daha adil, eşitlikçi bir düzenin kurulması gerekmektedir.
Toplumsal dayanışma, adil bir gelir dağılımı ve işsizlikle mücadele gibi yapısal reformlar, bireylerin psikolojik sağlığını iyileştirecek, depresyon gibi hastalıkların artışını engelleyecektir. Uzun vadeli bir çözüm için, ekonomik krizin ve belirsizliklerin giderilmesi gerekmektedir. Bireyler sadece ilaçlarla değil, güçlü bir toplumsal yapıyla ruhsal sağlıklarını yeniden kazanabilirler.