Ankara’da Gençliğin Onur Çığlığı: “Baskıya, İşkenceye, Geleceksizleştirmeye Boyun Eğmeyeceğiz”

Başkent Ankara, dün bir kez daha, özgürlük ve onur mücadelesinin yankılandığı sokaklara sahne oldu. Konur Sokak’ta yürüyüş yapmak isteyen üniversite öğrencilerine kolluk kuvvetleri acımasızca müdahale etti; yerlerde sürüklenen, tekmelenen, işkenceye uğrayan gençler, faşizmin hoyrat yüzüyle bir kez daha karşılaştı. 30 öğrenci gözaltına alındı.

Fakat gençlik, susmadı. Sakarya Caddesi’nde düzenlenen basın açıklamasıyla, korkuya ve baskıya karşı seslerini bir kez daha yükseltti. “Baskılara, gözaltılara, işkencelere karşı üniversiteliler ayakta” diyerek yankılattıkları meydanda yalnız değildiler; Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri’nin temsilcileri, CHP Ankara İl Başkanı Ümit Erkol ve Ankara Milletvekili Okan Konuralp da onların yanında saf tuttu.

Öğrenciler, “Gözaltılar tutuklamalar baskılar bizi yıldıramaz”, “Nefrete inat yaşasın hayat”, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” sloganlarıyla, yalnızca gözaltı arkadaşlarının değil, bir bütün olarak kuşatılmak istenen gençliğin sesi oldular.

Basın açıklamasında, 19 Mart’tan bu yana iktidarın baskıcı ve gerici politikalarıyla gençliğin yaşam alanlarının daraltıldığı, hayatlarının karanlığa sürüklendiği vurgulandı. Kampüslerde, meydanlarda ve sokaklarda maruz kaldıkları işkenceler, kimyasal silahlar, coplar ve gazlı sular anlatıldı. “Yüksel Caddesi’nde 30 arkadaşımız yerlerde sürüklenerek, tekmelenerek işkenceye maruz bırakılarak gözaltına alındı” diyen öğrenciler, hakikati kamuoyuna bir borç gibi aktardı.

Ankara Valiliği’nin gözaltı işkencelerini meşrulaştırmak için yaptığı açıklamaya karşı da net bir duruş sergileyen öğrenciler, transfobik dilin ve cinsiyetçi saldırıların devlet eliyle yeniden üretildiğini ifade etti. “Bizler mücadelemizle, onurumuzla işkencenizi yeneceğiz,” dediler ve eklediler: “Arkadaşlarımız serbest bırakılana kadar mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Ne soruşturmalarınız ne yargılamalarınız, emniyetin işkencelerini örtbas edemeyecek.”

Gençliğin açıklaması, yalnızca bugünün faşizan baskılarına bir itiraz değil, aynı zamanda geleceğe yazılmış bir manifesto niteliğindeydi:

“Biz sizin 23 yıllık iktidarınızın baskı ve korku politikalarını kabul etmiyoruz. 19 Mart günü Beyazıt Meydanı tarihine bir direnişi daha kazıdı. Biz bu direnişten aldığımız güçle yürümeye devam edeceğiz. Geleceksizleştirilen, yoksullaştırılan, düşmanlaştırılan gençlik size biat etmeyecek.”

Bu kararlı ses, yalnızca o anki kalabalığa değil, tüm ülkeye yayılan bir çağrının ilk dalgasıydı. Gençlik, geleceği kendi elleriyle kurmaya yemin etti. Alanlarda, amfilerde, sokaklarda, işyerlerinde… Mücadeleyi büyütmeye ve her baskıya karşı dayanışmanın sarsılmaz duvarını örmeye ant içtiler.

Sakarya Caddesi’nde yankılanan bu ses, salt bir protesto değil; halkın, emeğin, özgürlüğün sesi olarak tarihe bir not düştü:

Yaşasın mücadelemiz, yaşasın dayanışmamız.