İstanbul’un İradesine Bir Darbe Daha: DEM Parti’den Yargının Araçsallaştırılmasına Sert Tepki

İstanbul’un kalbi, bir kez daha yargı sopasıyla yaralandı. İktidar, kentin suyunu, toprağını ve geleceğini kendi tasarrufuna almak için, yargıyı bir kez daha hoyratça kullandı. Bu karanlık tabloya en net ve sarsıcı tepki ise DEM Parti’den geldi.

DEM Parti’nin X üzerinden yaptığı açıklama, yalnızca bir siyasi tutum değil, aynı zamanda Türkiye’nin demokrasi mücadelesine düşülen bir nottu. Açıklamada, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik başlatılan yeni gözaltı dalgasının, adli bir gereklilikten değil, siyasi bir mühendislikten kaynaklandığı açıkça vurgulandı. “İktidar, İstanbul’un suyunu, toprağını, geleceğini kontrol etmek ve yönetmek için yargıyı bir kez daha araçsallaştırmaktadır” ifadeleri, yaşananların özünü tek bir cümlede özetliyordu.

Bu operasyon yalnızca birkaç bürokratın gözaltına alınmasıyla sınırlı değildi. DEM Parti, gözaltıların genel sekreterlerden daire başkanlarına kadar uzandığını, bunun da doğrudan İstanbul halkının seçilmiş iradesine yönelen sistematik bir saldırı olduğunu güçlü bir biçimde dile getirdi. Parti açıklamasında, bu müdahalenin demokrasiye, halkın seçme-seçilme hakkına ve sandığın kutsallığına yapılmış açık bir saldırı olduğu belirtilerek, “Bu müdahaleleri kınıyoruz” ifadesiyle net bir tavır ortaya konuldu.

Yaşananlar, yalnızca bir hukuk skandalı değil; aynı zamanda İstanbul’un ruhuna, halkın özgür iradesine vurulmuş ağır bir darbe olarak kayıtlara geçti. Aralarında İSKİ Genel Müdürü Şafak Başa, İBB Genel Sekreter Yardımcısı Arif Gürkan Alpay, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yakın çalışma arkadaşları ve ailesinden isimlerin de bulunduğu 50’den fazla kişinin gözaltına alınması, bu operasyonun kişisel değil, kurumsal bir sindirme girişimi olduğunu gösterdi.

DEM Parti’nin bu çıkışı, muhalefetin yargının araçsallaştırılmasına karşı verdiği hayati önemin de altını çiziyordu. Bir kent, yalnızca caddeleri ve binalarıyla değil; özgür iradesi, adalete olan inancı ve halkının onuruyla yaşar. Şimdi, bu irade bir kez daha sınavdan geçiyor.

İstanbul’un suyu, toprağı ve geleceği için verilen bu mücadele, yalnızca İstanbul’un değil, tüm Türkiye’nin hikâyesidir. DEM Parti’nin sözlerinde yankılanan bu uyarı, yalnız bugüne değil, yarına da sesleniyor: “Adaletin susturulduğu yerde, halkın sesi daha gür çıkar.”

Ve İstanbul, bir kez daha kendi sesini bulacak.