Kibir, Kesinlikle En Gözde Günahımdır!

Başlıkta yazan Al Pacino’nun başrolde olduğu Şeytanın Avukatı filminden bir replik. Al Pacino bu filmde bir şeytan kılığında fakat orta çağ tasvirlerindeki gibi boynuzlu, cübbeli şeytanlara hiç benzemiyor: Bir avukat, şirket sahibi ve bu çağın kurucusu sayıyor kendini.

Bütün yıkımlar, savaşlar fakat aynı zamanda buluşlar ve yenilikler hepsi onun eseri: Hümanizm bile! Tanrıyı insana zıtlıklar vermekle suçluyor ki hiç de haksız sayılmaz, öyle değil mi? Gözleri açık, yüreği diri olan herkes hayatta yaşamayı zorlaştırmaya yarayan zıtlıklar bulunduğunun farkındadır. Örneğin yaşamanın vasıflarını taşıyıp yaşamın bazı unsurlarını kabullenememek en büyük zıtlıklardan biridir: Hissetmek ve acıdan hoşlanmamak.

O bir şeytan ama insanların eylemleri üzerinde bir gücü yok. Çünkü insan da daima faal olan bir hür irade vardır Bu demek oluyor ki, kimse yaptığı kötülüklerden onu mesul tutamaz. Şeytanın yolundan giden, kendi isteğiyle gider. Eğer kişi gaddarca yahut daha hafif tabirle incitici bir davranışta bulunmuşsa, son tahlilde bunun tek nedeni kendisidir. Çünkü en aptal insan bile eylemlerinin edimleşme sürecinin yalnızca kendi iradesine bağlı olduğunu anlamak yetisiyle donanmıştır.

Öte yandan ben şeytanın varlığına inanıyorum. Hatta bir değil, milyarlarca şeytanın varlığına inanıyorum. Öyle ki bu satırları okuyanın da tıpkı bu satırları yazan gibi bir şeytan olabileceğine inanıyorum. Bu durum, şeytanı semavi dinlerin bahsettikleri haliyle reddedip insana ait olan, biyolojik ya da kültürel şeylere indirgemem ve onlarla özdeşleştirmemden kaynaklanıyor.

Dünyamızda eski tablolardakilere benzeyen korkunç bir şeytan olmayabilir ama zararlı dini buyruklara, Eski Ahitte ve Kur’an-ı Kerim’de geçen öldür emrine bilinçsizce boyun büken, bunlara koşulsuz güvenen şeytanlar var. Tanrı’ya isyan eden ve Mikail’e karşı savaşıp yenilen bir şeytan olmayabilir ama cinsel dürtülerini kontrol edemeyen şeytanlar var.

Herkes içinde bu türden şeytanlıklar barındırır. Bazıları bunu bilir, bu yüzden onunla barışıktırlar ve biliyor olmaları sayesinde özgürdürler; bilmeleri kötücüllüğün boyunduruğuna girmekten kurtarır onları. Ama bazıları da bilmez, içlerindeki doğumlarından varolan ve kültürleriyle vargelen şeytanlardan habersizdirler ve işte bu sebeple olağan-bilinçsiz bir sürecin sonunda kararmaya yüz tutarlar. Çünkü kimse itkisi olan ancak bilmediği kötülüklere karşı direnemez.