ABD ve İngiltere’nin Yemen’deki Husi hedeflerine düzenlediği hava saldırıları, bölgedeki gerilimi tırmandıran ve yeni bir çatışma riski oluşturan bir gelişme oldu.
Saldırıların en önemli nedeni, Husilerin Kızıldeniz ve Aden Körfezi’nde uluslararası deniz taşımacılığını hedef alan eylemleriydi. Husiler, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına karşılık olarak bu bölgedeki ticari gemilere saldırarak, uluslararası toplumu İsrail’e karşı tepki vermeye çağırıyordu.
ABD ve İngiltere, Husilerin bu eylemlerini “uluslararası hukuku ihlal eden” ve “ticari seyrüsefer özgürlüğünü tehlikeye atan” bir tehdit olarak gördü. Bu nedenle, Husilerin saldırılarına misilleme olarak hava saldırıları düzenledi.
Saldırılar, Husiler tarafından sert bir şekilde kınandı. Husiler, ABD ve İngiltere’yi “Yemen’in egemenliğini ihlal etmekle” suçladı ve karşılık vereceğini söyledi.
İran ve Rusya da saldırıları kınadı. İran, saldırıları “keyfi” ve “uluslararası hukuka aykırı” olarak nitelendirirken, Rusya ise saldırıların “bölgedeki durumu tırmandırdığını” söyledi.
Çin ve Suudi Arabistan ise saldırılara ilişkin endişelerini dile getirdi. Çin, gerilimin tırmanmasından endişe duyduğunu belirterek, ilgili tarafları “itidalli davranmaya” çağırdı. Suudi Arabistan ise saldırıları “endişeyle takip ettiğini” belirterek, gerilimin tırmanmasından kaçınılması çağrısında bulundu.
Saldırıların bölgesel etkileri henüz net olarak bilinmiyor. Ancak, saldırıların Husilerin Kızıldeniz’deki eylemlerini durdurmayacağını ve hatta daha da tırmandırabileceğini söylemek mümkün. Bu durumda, bölgede yeni bir çatışma riski artabilir.
Saldırıların uluslararası toplumda da yarattığı bir rahatsızlık var. Birçok ülke, saldırıların bölgedeki gerilimi tırmandıracağı ve yeni bir çatışmaya yol açabileceği uyarısında bulundu. Bu nedenle, ABD ve İngiltere’nin saldırıların sonuçları konusunda dikkatli olması gerekiyor.