AB savunma gücü için ilk adım: ‘Stratejik Pusula’nın ilk taslak metni üzerinde anlaşma sağlandı

Rusya’nın Ukrayna ve Belarus üzerinden güç gösterisinde bulunduğu, Çin’in nükleer başlıklı füze test ettiği ve Amerika Birleşik Devletleri’nin ilgisini Asya-Pasifik bölgesine çevirdiği bir dönemde Avrupa Birliği (AB) kendi güvenlik ve savunma gücünü oluşturmak için arayışlarını sürdürüyor.

Brüksel’de biraraya gelen AB dışişleri ve savunma bakanları, ortak toplantısında birliğin önümüzdeki 5 ila 10 yıl içinde küresel bir güvenlik gücüne dönüşmesi için rehber niteliği taşıyacak AB Stratejik Pusulası’nın ilk taslağı üzerinde anlaştıklarını duyurdu.

Toplantı sonrasında Dış İlişkiler Konseyi’nden yapılan açıklamada Stratejik Pusula’nın kapsamlı bir tehdit anlayışı üzerine inşa edilerek somut önlemler ve eylem için zamanlı adımlar öngöreceği belirtildi. Belgede Birliğin Ortak Güvenlik ve Savunma politikası çerçevesinde siber ve hibrit tehditlerden dezenformasyona kadar geniş bir yelpazede kapasite geliştirme ve ortaklıklar kurulmasının amaçlandığı kaydedildi.

Kıtanın her zaman ABD’ye ya da NATO’ya sırtını dayayamayacağı gerçeğinin farkına varan AB, Stratejik Pusula çerçevesinde ilk defa birliğin askeri kapasitesini güçlendirmeye yönelik planlarını tartışmaya başladı.

AB uzun zamandır, özellikle Fransa’nın öncülüğünde, kendi savunma ve güvenlik blokunu kurması yönünde görüşleri tartışıyordu. Ancak ABD’nin Avrupalı müttefiklerin görüşünü almadan Afganistan’dan çekilmesi bu konudaki tartışmaları alevlendirdi. Şimdi AB’nin bu konuda ne derece iddialı girişimlerde bulunacağı merak konusu.

Stratejik Pusula’daki hedefler ne kadar gerçekçi?

“Stratejik Pusula” adıyla hazırlanan 28 sayfalık taslak belge, özellikle son dönemdeki büyük jeopolitik değişimler ve birliğin sınırları dışındaki sıcak noktalar göz önüne alındığında AB’nin amaçları ile gerçekleri arasındaki uçurumu gözler önüne seriyor.

Politico’ya göre en gerçekçi plan, 2025 yılı itibarıyla AB’nin çatışma bölgelerinde konuşlandırmak üzere 5 bin askere varan bir gücü sevketme kapasitesi. Ancak AB’nin 1999 yılında 60 bin askerlik güç kurma taahhüdünü yerine getirememesi ve birliğin uzun süredir savunma harcamalarını arttırma konusundaki ihtiyatlı tutumu hatırlatan bazı diplomatlara göre bu plan da oldukça uzak bir ihtimal olabilir.

Yine de belge Fransa gibi birliğin kilit üyelerinin güçlü desteğine sahip. 1 Ocak’ta AB Dönem Başkanlığı’nı devralacak olan Fransa belgeyi tamamlanması için bastırması bekleniyor. Pusula’nın önümüzdeki ay yapılacak toplantıda da değerlendirilmesi ve son şeklinin 2022 martında verilmesi hedefleniyor.

AB’nin kendi savunma ve güvenlik politikası kapsamında bir ordu kurması planlarına daha önce Hollanda ve Danimarka karşı çıkmıştı. Ancak Dış İlişkiler Konseyi’nden toplantı sonrasında yapılan açıklamada belgeye geniş bir desteğin olduğunun ve banakların çalışmaları ilerletme arzusu taşıdıklarının belirtilmesi dikkat çekti.

“Belgede Rusya ve Akdeniz için ince ayara gerek var”

AB İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ilk taslak metnin kabul edildiği toplanı sonrasında yaptığı açıklamada Pusula’nın yalnızca başka bir “belge” olmadığını, bir eylem rehberi olduğunu vurguladı.

AB Dönem Başkanlığı koltuğundaki Slovenya’nın Savunma Bakanı Matej Tonin de “Belgenin gerçekçi ve hatta iddialı olmasından dolayı mutluyuz” dedi, ancak bazı ince ayarların gerektiğine dikkat çekti. Tonin “Bunlardan biri Rusya, diğeri de Akdeniz’le ilgili konular” şeklinde açıklama yaptı.

Öte yandan Borrell, taslak belgede öngörülen AB’nin Hibrit Acil Müdahale Ekipleri’nin, tıpkı göçmen krizinde yaşanan sınır sorunlarında olduğu gibi geleneksel savaş ve barış kategorilerine sığmayan krizlere uygun bir çözüm sunabileceğini dile getirdi.

Bu girişim NATO’yu zayıflatır mı?

AB üyesi bazı ülkeler, özellikle Doğu Avrupalı üyeler, kıtanın ana savunma gücü NATO’yu zayıflatmasından dolayı endişeleri sebebiyle AB ordusu kurulmasına destek vermekte çekinceli davranıyor.

Ancak Borrell bu argümanlara karşı çıkarak “NATO’nun güçlü yapmak için AB’nin güçlendirilmesi” gerektiğini savunuyor. Buna örnek olarak da ABD Başkanı Joe Biden’ın AB’nin savunma kapasitesini güçlendirmesini desteklemesini gösteriyor.

NATO üyesi olan ve bu ittifaka Güney Kıbrıs’ın girmesini veto eden Türkiye’nin, NATO dışında kendisini Avrupa’da dışlayacak bir doktrine sıcak bakmadığı ve bunu her fırsatta dile getirdiği biliniyor.