Yönetim bilim mi, sanat mı?

Haftalardır yapay zekâ gündemine kapılmış gidiyorum. Bu teknoloji öyle büyük bir süratle gelişiyor ve akıl almaz kullanım alanları buluyor ki, insan duyduğu her haberden sonra artık başka bir şeye şaşırmayacağını düşünüyor. Birkaç gün sonra işittiği haberler karşısında ise yeniden şaşkınlık içerisinde kalıyor.

Her ne kadar şaşırtıcı ve çekici bir alan olsa da, bu hafta yapay zekâ ile ilgili yazmayacağıma kendi kendime söz verdim. Bu durum da, beni konu bulmakta bayağı bir zorladı. Bu sabah, alışveriş yaptığım bir AVM’den çıkarken duyduğum bir anons olmasa, ne yazacağım diye dolaşıp duracaktım ortada. Fakat işte o anons, beni yapay zekâdan uzaklaştırdı ve başlıkta gördüğünüz konuyu yazmaya itti.

Yönetim bir bilim mi, yoksa sanat mı?

Tamam, daha fazla uzatmayacak ve anonsun ne olduğunu anlatacağım. AVM’nin çıkış kapısının  yanında bir güvenlik elemanı duruyordu. Ben tam yanından geçerken telsizinden amirinin sesi duyuldu. Amir, istediği işin, istediği şekilde yapılmaması halinde hepsini “çok fena yapacağını” ilan ediyordu. Topluca ve telsizden… Bunun üzerine, aklıma yazının başlığı geldi.

Herkes, yönetimi rakamlara dayalı, insanları motive ederek halledilen, sopalı insanların pek de harika hallettikleri bilimsel bir konu olarak sunma gayretinde. Smart (belirgin, ölçülebilir, ulaşılabilir, amaca uygun ve zamanlı) hedefler koy, ulaşıp ulaşılamadığını takip et, ulaşıldıysa takdir et, ulaşılmadıysa kov gitsin tarzı işler yapmayı yönetim zannediyorlar.

Yönetim dediğimiz şey insanların duygularıyla alakalı. İnsanlar duygularıyla hareket ediyorlar. Evet, birçok araştırma da duygularımızla karar verdiğimizi, daha sonra mantıkla verdiğimiz kararı doğrulamaya çalıştığımızı gösteriyor. Örnek vermek gerekirse, askeri alanda da yöneticilik, ya da hatta biraz ileri götürelim liderlik, tamamen duygular üzerine kurulu bir alan değil mi? Bir insanı ölüme, motivasyonla mı, duygularına hitap ederek mi gönderebilirsiniz? Yanıt belli: Duygularına hitap etmeniz gerekiyor. İnsanların gönüllerini fethetmeliyiz. Onların bize gönülden bağlanmasını sağlamalıyız. Ancak böyle ekip olabilir, uzun saatler bir arada hiç sıkılmadan ve büyük bir ortak amaç uğruna çalışabilir, hedefleri belirleyip kovalayabilir ve başarıyı yakalayabiliriz.

Dolayısıyla, tüm yönetici dostlarıma özellikle şunu bir kere daha aktarmak istiyorum. Emrinizde çalışanların duygularını görmezden gelmeyin. Özel hayat, iş dengesini kurmaya çalıştıklarında onları küçümsemeyin, umursamaz şekilde yaklaşmayın. Sevdikleri birisi hasta olduğu zaman onlara hoşgörüyle yaklaşın, sık sık sağlık durumlarını sorun. Karşınızdaki buradan tek mesaj alacaktır: Yöneticim beni önemsiyor… İşte o andan sonra rakamlar ve hedefler konusunda endişelenmenize gerek kalmayacak. Dolayısıyla, kimseye “çok fena yapacağınızı“ söyleme ihtiyacı da duymayacaksınız.

Duygular bu kadar işin içindeyken, yönetimi bir bilim olarak tanımlamak zor. Dolayısıyla ben daha çok sanat olduğu düşüncesindeyim.

Muhtemelen, sabah duyduğum güvenlik amirinin o AVM’deki çalışma hayatı, çok uzun ömürlü değil. Belki bir sonraki işinde telsizden çalışanlarının duygularına hitap edebilen, onları önemsediğini gösteren anonslar yapabilir ve işini olması gerektiği gibi idare edebilir. Tabii, ders almayı başarıyorsa…

Bir sonraki yazıda görüşene kadar, sağlıcakla kalın.

Özgün ÇINAR
Latest posts by Özgün ÇINAR (see all)