Kulluk Değil Yurttaşlık

14 Mayıs seçimlerine sayılı günler kaldı. Son bir hafta daha stresli geçecek gibi. Bu arada onlarca tartışma ve badireden geçti muhalefet. Gelinen aşamada Kemal Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanı adayı olarak toplumun tüm kesimlerinden onay alıyor.

Muhalefet bölüklerinde yer yer yıpratıcı

tartışmalar yaÅŸandı. TÄ°P ile YeÅŸil Sol üzerinden yapılan tartışmalardan bahsediyorum. Aslında 14 Mayıs’a kadar muhalefeti eleÅŸtirmeme kararı almıştım hallimce… Bu yüzden sosyal medyada dahil yazılarımda hep dikkat etmeye çalıştım.

Öncelikle belirteyim, ben de “mevcut siyasal islam hükümetinin deÄŸiÅŸmesiyle ülke bir nefes alır” diyenlerdenim. Bunu demekle beraber her ÅŸeyin çok güzel olmayacağının bilincindeyim elbet. Masal dünyasında yaÅŸamıyoruz. Kaldı ki bu kliÅŸe sözün altını deÅŸip masallar dünyasına insek bile, masallar aleminde de kötüler, iyilerin yakasından düşmez bir türlü. Sürekli bir mücadele vardır. Åžirinler köyünün kötü karakteri Gargamel, ÅŸirinlerin peÅŸini bir türlü bırakmaz. Lakin, ÅŸirinler Gargamel’in kötülüklerine karşı birlikte hareket ederler. Her biri farklı bir karakterde olan Åžirinler, mesele Gargamel’in kötülüklerine gelince, tartışmayı

bırakıp birleşirler. Genelde tüm masal ve hikayelerde benzer temalar vardır aslında.

Åžirinler’den baÅŸladım, baÅŸka masallara girmeden oradan devam edeyim. Gargamel, sistemi temsil eder orada. Kötülükler üreten bir sistemi. Åžirinler ise her bir karakterin kendi özelliÄŸiyle yaÅŸadığı, ötekileÅŸtirilmediÄŸi ortakça bir yaÅŸamı simgeler. Kötülükler üreten sistem ile Åžirinler arasında sürekli bir mücadele vardır. Bu mücadele daimidir. Belki de dünya kurulduÄŸundan bu yana…

20 yıllık siyasal islam iktidarının toplumu

kutuplaÅŸtıran, nefret üreten yönetim anlayışı yaÅŸanan ağır travmatik olaylarla birlikte, insanlarda bıkkınlık yarattı. Bu bıkkınlık hali yer yer umutsuzluk üretse de korku duvarları birer birer yıkıldı ve yıkılmaya devam ediyor. “Silivri soÄŸuktur” kliÅŸesi yerini ” isterse tutuklanayım ama konuÅŸacağım” sözüne bıraktı.

DeÄŸiÅŸim vakti geldi mi onu hangi güç durdurabilir? Toplum, laik, demokratik, adalet ve sosyal devlet anlayışının olduÄŸu bir yönetim istiyor. Kulluk deÄŸil yurttaÅŸlık istiyor. YurttaÅŸlık bilincinin geliÅŸtiÄŸi toplumlar, kendilerine bir kurtarıcı aramaz. Birlikte hareket etmeleri gerektiÄŸinin bilincindedirler. Haklarına sahip çıkıp, mevcut haklarını korumak ve yeni haklar elde etmek için çeÅŸitli örgütlenmelere ihtiyaç duyarlar. Sendikalar, demokratik kitle örgütleri… En önemlisi ise yurttaÅŸlık bilincinin geliÅŸtirilmesidir.

İktidara gelen partiler ve onların siyasal yaklaşımları değişebilir ama yurttaşlık bilinci bakidir. Yurttaşlık bilinci yaşamın nesnesi değil öznesi olmayı hedefler. İktidarın gücünü kutsamaz, iktidarın eksiğini, hatalarını, yönetim anlayışını eleştirir.

Bir yurttaş bilmelidir ki, tüm iktidarların

statükoculaşma riski vardır. Özgürlükçü, eşitlikçi söylemlerle iktidara gelen yönetimler bir süre sonra muhafazakarlaşmaya başlar. İktidar, güç zehirinden nasibini alır. Bunun panzehiri ise yurttaşlık bilincidir.

Demem o ki, 14 Mayıs sonrası da zorlu günler olacak elbet. Ve biz yine eleştirmeye devam edeceğiz.

Gündüz Vasaf’ın,”Cehenneme Övgü” kitabından bir alıntı ile bitireyim bu yazıyı.

“Özgürlük, uyuÅŸmazlığın bir fonksiyonudur. Hiçbir zaman uyuÅŸmak zorunda kalmama sürecidir özgürlük.”