Türkiye siyasetinin sahnesinde her gün farklı çatışmalar sergileniyor. Televizyon ekranlarında, sosyal medya akışlarında ve Meclis oturumlarında sert söylemler, ateşli tartışmalar ve gürültü eksik olmuyor. Ancak bu sahnede bir şey hep eksik: Gerçek toplumsal sorunların çözümüne dair somut bir adım. İşin acı tarafı ise, bu sahte çatışmaların altında ezilen insanların varlığı; Soma’dan Ankara’ya yürümek zorunda kalan Fernas Madencilik işçileri gibi…
Bir yanda hakları için yalın ayak yola çıkan maden işçileri, diğer yanda onları durdurmak için polis ve jandarma barikatları. İşçiler açlıklarını, ödenmeyen tazminatlarını haykırırken, TBMM’de sabah grup toplantısında sert rüzgarlar estiren Devlet Bahçeli akşam muhalefet lideri Özel ile resepsiyonda sakin ve nazik bir sohbetin içinde. Parlamentodaki bu gürültüye bakıldığında, ülkede her şeyin yolunda olmadığı izlenimi ortaya çıkıyor; fakat bu çatışmaların hiçbiri, işçilerin somut taleplerini dile getirdiği mücadeleler kadar gerçek değil.
Yalın Ayak Yürüyenlerin Sesi, Parlamentodaki Gürültüye Karşı
Parlamenter siyasetin yüzeyselliği burada kendini gösteriyor. Halkın haklarını savunması gereken sistem, çoğunlukla sermaye sınıfının çıkarlarını koruma görevini üstleniyor. Soma’dan Ankara’ya yürüyen işçiler, haftalarca emeklerinin karşılığını almak için mücadele ederken, onların karşısına devletin güvenlik güçleri çıkıyor. Polis ve jandarma engelleri, halkın taleplerinin ne kadar görünmez kılınmak istendiğinin bir göstergesi. Yalın ayak yürüyen işçilerin hak arayışı, Meclis’te esip gürleyen siyasi çatışmaların gölgesinde kalıyor.
Bu sahneler, parlamenter sistemin gerçekte neyi koruduğunu açıkça ortaya koyuyor. Fernas Madencilik işçileri gibi emekçilerin karşılaştığı engeller, sermaye düzenine hizmet eden bir sistemin kimin yanında durduğunu gösteriyor. Siyaset sahnesinde sert sözlerle birbirine yüklenen politikacılar, sahte bir çatışmanın parçası.
Sistemin Gerçek Yüzü: Kimin Yanında Duruyor?
Siyasette sahnelenen bu sahte çatışmalar, halkın gözünde sistemin tarafsız olduğu algısını yaratmaya çalışıyor. Ancak gerçek, yalın ayak yürüyen işçilerin mücadelesinde ortaya çıkıyor. Polis ve jandarma, sermaye düzenini korumak için işçilerin karşısına dikiliyor. Devletin güvenlik güçlerinin kimin yanında durduğunu anlamak için sadece bu barikatlara bakmak yeterli. Çünkü gerçek çatışma, işçi ve emekçi sınıfı ile sermaye düzeni arasında yaşanıyor. Siyaset sahnesinde estirilen gürültü, bu gerçeği perdelemekten başka bir işlev görmüyor.
Soma işçileri, hakları için yürürken karşılarına çıkarılan engeller, sistemin gerçek yüzünü açığa çıkarıyor. Siyasetin sahte çatışmaları ise bu gerçeği gözlerden saklamak için birer perde görevi görüyor. Oysa ne kadar gürültü koparılırsa koparılsın, halkın talepleri bu sahte çatışmaların ötesine geçecek bir güce sahip.
- Grev Yasağı: İşçi Haklarının Çiğnenmesi ve Demokrasi Üzerindeki Etkileri - 16 Aralık 2024
- Erdal Eren’: 12 Eylül FaÅŸizminin Gölgesinde Bir KuÅŸağın Kaybı - 13 Aralık 2024
- Rusya ve Putin Suriye’de Kaybedenler Listesinde mi? - 11 Aralık 2024