Türkiye ekonomisi son yıllarda büyük zorluklarla karşı karşıya. Özellikle enflasyon, döviz kuru ve faiz oranlarındaki yükseliş, emekçilerin alım gücünü ve yaşam kalitesini düşürüyor. Bu durumun en somut göstergesi ise gıda fiyatlarındaki fahiş artış. Gıda enflasyonu, yılın ilk 11 ayında %72.86’ya ulaştı. Bu, emekçilerin en temel ihtiyacı olan beslenmeyi bile karşılayamaz hale geldikleri anlamına geliyor.
Gıda fiyatlarındaki artışın nedenleri arasında, kuraklık, üretim maliyetleri, arz-talep dengesizliği, spekülasyon ve ithalat bağımlılığı sayılabilir. Ancak bunların hiçbiri, hükümetin ekonomik politikalarının sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Hükümet, gıda fiyatlarını kontrol altına almak için etkili bir müdahalede bulunmamış, aksine piyasayı serbest bırakarak fiyat istikrarını sağlamakla yükümlü olan kurumları zayıflatmıştır. Ayrıca, hükümetin büyüme odaklı politikaları, çevreyi ve doğal kaynakları tahrip ederek tarım sektörünün sürdürülebilirliğini tehlikeye atmıştır.
Gıda fiyatlarındaki artış, emekçilerin gelir dağılımındaki adaletsizliği daha da derinleştiriyor. Gelirin büyük bir kısmını gıdaya harcamak zorunda kalan emekçiler, diğer temel ihtiyaçlardan vazgeçmek veya borçlanmak durumunda kalıyorlar. Bu da yoksulluğu ve eşitsizliği artırıyor.
Gıda fiyatlarındaki artış aynı zamanda sağlık sorunlarını da beraberinde getiriyor. Emekçiler, ucuz ama sağlıksız gıdalara yönelmek veya yeterli ve dengeli beslenememek nedeniyle obezite, diyabet, kalp-damar hastalıkları gibi kronik rahatsızlıklara daha fazla maruz kalıyorlar.
Gıda fiyatlarındaki artışın emekçiler açısından olumsuz etkilerini azaltmak için neler yapılabilir? Bir Gün Gazetesi’nden Hayri Kozanoğlu‘nun köşe yazısında önerdiği gibi, öncelikle gıda güvenliği ve egemenliği sağlanmalıdır. Bu, yerel üretimi desteklemek, tarım arazilerini korumak, ithalata bağımlılığı azaltmak ve gıda stoklarını yönetmek anlamına gelir. İkinci olarak, gıda fiyatlarını denetlemek için etkin bir mekanizma kurulmalıdır. Bu, tarladan sofraya kadar tüm zincirdeki aracı sayısını azaltmak, spekülasyonu önlemek ve tüketici haklarını korumak anlamına gelir. Üçüncü olarak, emekçilerin gelirlerini artırmak için asgari ücret, memur maaşı ve emekli aylığı gibi sosyal transferlerde iyileştirme yapılmalıdır. Bu da enflasyon oranının üzerinde bir zam yapmak ve vergi adaletini sağlamak anlamına gelir.
Gıda fiyatlarındaki artış sadece bir ekonomik sorun değil, aynı zamanda bir insan hakları sorunudur. Emekçilerin sağlıklı ve yeterli beslenme hakkını korumak için gerekli adımlar atılmalıdır. Aksi takdirde, emekçilerin yaşam koşulları daha da kötüleşecektir.
NHY /Ekonomi
- Talihsiz Anjel Hala ve Edirne Kuşatması Günleri - 29 Ocak 2025
- Bilim İnsanları, Bazı Kişilerin Neden Covid Olmadığını Buldu - 21 Haziran 2024
- Tüketicinin İyimserliği Azalıyor - 21 Haziran 2024