Türkiye’de ekonomi tartışmalarının şekli uzun zamandır değişmiyor: Rakamlar ve istatistikler havada uçuşuyor, hükümet kanadı “başarı hikâyeleri” anlatıyor, muhalefet ise “gerçeklerle yüzleşelim” çağrısı yapıyor. Peki, bu tartışmalarda kim haklı? Aslında mesele haklılık meselesi değil; asıl sorun, ekonomi konuşulurken gerçek dinamiklerin sürekli göz ardı edilmesi.
Son günlerde enflasyon, faiz ve döviz kuru arasındaki ilişki üzerine dönen tartışmalar, yine aynı ezberlerin tekrarlanmasına sahne oluyor. TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranları ile halkın çarşı-pazarda hissettiği enflasyon arasındaki uçurum, artık bir klasik haline geldi. İnsanlar, TÜİK’in verilerine neden inanmıyor? Çünkü maaşlar artarken alım gücü düşüyor. Fiyatlar “yavaş artıyor” denirken temel gıda ve barınma giderleri katlanarak yükseliyor. Burada esas mesele, enflasyonun sadece rakamlarla açıklanamaması.
Daha da vahimi, ekonomik sorunların sanki sadece sayısal göstergelerle ilgiliymiş gibi ele alınması. Oysa ekonomi bir bilim olduğu kadar, sosyal ve politik bir mesele de. Örneğin, kredi faizlerinin düşmesiyle yatırım ortamının iyileşeceği söyleniyor, ancak asıl yatırımcı güven arıyor. Hukukun üstünlüğü, adaletin sağlanması ve öngörülebilir bir ekonomi politikası olmadan kimse uzun vadeli yatırım yapmaz. Ama bu nokta pek tartışılmıyor.
Ekonomik krizlerin yarattığı toplumsal sorunlar da gündemin dışında bırakılıyor. Bugün barınma krizi yaşayan milyonlarca insan var. Gençler, çalışarak kendi evini geçindiremeyeceklerini kabullenmiş durumda. Gıda fiyatlarıyla mücadele etmek için çeşitli “tasarruf yöntemleri” paylaşılırken, kimse bu insanların neden tasarrufa mecbur kaldığını konuşmuyor.
Türkiye’de ekonomi tartışmalarını verimsiz kılan şey tam da bu: Ekonomi, halkın yaşamına dair en temel gerçekleri yansıtan bir alan olmasına rağmen, teknik terimlerle boğuluyor ve asıl sorunlar göz ardı ediliyor. Hükümet “başarı hikâyesi” anlatıyor, muhalefet “gerçekleri söyleyelim” diyor ama kimse “bu düzen nasıl değişecek?” sorusuna yanıt vermiyor. Asıl tartışmamız gereken mesele bu değil mi?
- Çocuk Yoksulluğu Küresel Bir Kriz: Almanya ve Türkiye’de Derinleşen Sorun - 19 Şubat 2025
- Türkiye’de Ekonomi Tartışmaları: Gerçekler ve Söylemler Arasında - 16 Şubat 2025
- Büyüme ve Güç Takıntısı: Mutluluğun Kaçtığı Yarış - 13 Şubat 2025