Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz gün Ulusal Muhafızlara, Los Angeles’ta göçmen karşıtı politikalara yönelik protestoları bastırma emri verdi. Savunma Bakanı Pete Hegseth’in, ABD Deniz Piyadelerini de göreve hazır hale getirdiğini açıklaması, federal müdahalenin boyutuna dikkat çekerken, anayasal sınırların aşıldığı yönünde ciddi eleştiriler gündeme geldi.
Kaliforniya eyaleti, halihazırda 75 binden fazla üniformalı kolluk gücüne sahip. Sadece Los Angeles Polis Departmanı’nda yaklaşık 9 bin polis görev yapıyor. Bu güçler, havai fişek atan ya da araç trafiğini engelleyen küçük protestocu grupları kontrol altına almak için yeterli kapasiteye sahip. Bu nedenle, Trump yönetiminin şehir ve eyalet yetkililerinin talebi olmaksızın askeri müdahalede bulunması, kamu düzenini sağlama amacıyla değil, federal otoritenin yerel yönetime karşı üstünlüğünü sergileme niyetiyle okunuyor.
Politik Bir Strateji Olarak Acil Durum Planı
The Atlantic yazarı David Frum’a göre, Trump’ın bu adımı salt bir güvenlik önlemi değil; aynı zamanda önümüzdeki 2026 ara seçimleri öncesinde uygulanabilecek otoriter bir planın provası olabilir. Frum’un analizine göre bu plan üç aşamadan oluşuyor:
-
Federal güçlerin müdahalesini gerektirecek bir kargaşa ortamı yaratmak.
-
Bu kargaşayı gerekçe göstererek olağanüstü hal ilan edip federal birlikleri devreye sokmak.
-
Yerel yönetimlerin yetkilerini askıya alarak, Haziran 2025’te polis operasyonlarını, Kasım 2026’da ise seçim sürecini doğrudan kontrol etmek.
2020 seçimlerinde benzer bir plan, oylar sayıldıktan sonra devreye sokulmaya çalışılmış; Trump, orduyu seçim sonuçlarını tersine çevirmek için kullanamamıştı. Ancak Frum, bu kez sürecin çok daha erken başlatıldığını ve askeri yapının Trump’a daha sadık figürlerle donatıldığını vurguluyor.
Ordu ve Emniyette Radikal Değişim
Trump’ın ikinci döneminde atadığı isimler, anayasal sınırlara daha az saygı gösteren, Trump’a şahsi sadakatle bağlı kişilerden oluşuyor. Savunma Bakanı Pete Hegseth’in, daha önce televizyon yorumculuğu yapmış ve hakkında cinsel taciz ile alkol bağımlılığı iddiaları gündeme gelmiş olması (iddiaları reddetmektedir), askeri komuta zincirinin nasıl bir dönüşüm geçirdiğini gösteriyor. İç Güvenlik Bakanlığı ve FBI gibi kurumların da benzer şekilde partizan kadrolarla dolduğu iddia ediliyor.
Frum’un aktardığına göre, Trump yönetimi şu anda bile 1798 tarihli bir yasayı kullanarak –ki bu yasa devrimci Fransa’nın işgaline karşı savunma amacıyla çıkarılmıştı– maske takmış ajanları sokaklara sürüyor ve bazı protestocuları duruşma olmaksızın El Salvador’daki bir hapishaneye gönderebiliyor.
Geçmişteki Örnekler: 1871 ve 2018
ABD tarihinde federal hükümetin olağanüstü yetkileri kullanarak yerel yönetimlere müdahale ettiği örnekler mevcut. 1871 yılında Başkan Ulysses S. Grant, Güney Carolina’daki Ku Klux Klan saldırılarını bastırmak amacıyla sıkıyönetim ilan etmişti. 2018 yılında ise Kuzey Mariana Adaları’ndaki seçimler, bir süper tayfunun ardından vali tarafından ertelenmişti.
Trump da 2018’de ABD sınırına doğru ilerleyen göçmen kafilesini “ulusal tehdit” ilan ederek askeri müdahale gerekçesi olarak sunmuştu.
Trump’ın Korkusu Seçim mi? Yargı mı?
David Frum’a göre, Trump’ın 2026 seçimlerine yönelik tavrı çelişkili görünebilir: Bir yandan partisi Kongre’de çoğunluğu kaybederse ciddi hukuki risklerle karşı karşıya kalacak, diğer yandan aldığı aşırı ve popüler olmayan kararlarla bu çoğunluğu riske atıyor gibi görünüyor. Ancak, Los Angeles’a yönelik askeri müdahale, Trump’ın seçimleri kaybetme ihtimaline karşı nasıl bir savunma stratejisi geliştirdiğini ortaya koyuyor: seçimleri ertelemek, iptal etmek ya da federal kontrolle yönlendirmek.
Frum, Trump’ın bu yöntemle mavi eyaletlerde (Demokratların güçlü olduğu bölgelerde) seçim sürecini etkisizleştirerek, Temsilciler Meclisi’ndeki dengeyi lehine korumayı hedeflediğini öne sürüyor.
Demokrasi İçin Alarm Zilleri Çalıyor
Trump yönetiminin son uygulamaları, yalnızca yasal sınırların aşılması değil; aynı zamanda 2026 seçimlerinin meşruiyetine yönelik doğrudan bir tehdit olarak yorumlanıyor. David Frum’un analizine göre, Trump şu anda yalnızca yargıdan korunmayı değil, aynı zamanda anayasal demokrasinin çerçevesini yeniden şekillendirmeyi hedefleyen bir otoriter planı uygulamaya koymuş durumda. Bu da sadece ABD değil, tüm demokratik dünyada alarm zillerinin çalmasına neden oluyor.
Not: Bu haber, The Atlantic’te David Frum tarafından 3 Haziran 2025 tarihinde yayımlanan “For Trump, This Was a Dress Rehearsal” başlıklı makaleye dayanmaktadır.
- Göbekli Tepe: Uygarlık Anlayışını Sarsan 12.000 Yıllık Anıt - 12 Haziran 2025
- Trump’ın Los Angeles’a Gönderilen Ulusal Muhafızları: Bir Tatbikat mı? - 8 Haziran 2025
- Doğurganlığın Düşüşü ve Gerçek Tehdit: Erdoğan Neden Ekonomiyi Görmek İstemiyor? - 24 Mayıs 2025