Sokaktaki Enflasyon Gerçeği: İstatistiklerle Uyuşmayan Bir Hayat

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı yüzde 47,09’luk yıllık enflasyon verileri halktan tepki topladı. Sokakta ve pazarda yaşanan hayat pahalılığı, resmi verilerin gerçeği yansıtmadığına dair yaygın bir inanç oluşturdu. Yurttaşlar, günlük yaşamlarında karşılaştıkları fiyat artışlarının TÜİK’in açıkladığı oranların çok ötesinde olduğunu söylüyor.

Birçok vatandaş, temel gıda maddelerinin fiyatlarının son bir yılda iki katına çıktığını belirterek, alım gücünün düştüğünü ve temel ihtiyaçlarını bile karşılamanın imkânsız hale geldiğini ifade ediyor.

Cüzdandaki Enflasyon Yüzde 100

Pazarda alışveriş yapan Erbay Kara, artan fiyatlar karşısında çaresizliğini şu sözlerle ifade etti:

“Bir ay önce alabildiğim ürünleri şimdi alamıyorum. Geçen yıl biber ve yumurta alırken ödediğim parayla artık sadece birini alabiliyorum. Yumurtanın fiyatı 200 lirayı geçti. Bu koşullarda enflasyonun yüzde 47 olduğu iddiası gerçeklerle örtüşmüyor.”

Benzer bir şekilde, emekli maaşıyla geçinmeye çalışan Sürmeli Taşdemir de pazardaki artışları anlatırken, geçen yıl 25 liraya aldığı soğan ve patatesi bu yıl 50 liraya almak zorunda kaldığını belirtti. Üstelik pazar arabasını doldurmanın artık 2 bin lirayı bulduğunu söyledi:

“Eskiden 50-100 liraya pazardan elimiz dolu çıkardık. Şimdi bu miktar neredeyse komik bir rakam gibi kaldı.”

Tasarruf Halktan, Saltanat Devletten

Cemile Yaşık isimli bir vatandaş, iktidarın “itibardan tasarruf olmaz” söylemine gönderme yaparak şu ifadeleri kullandı:

“Bir karnabahar, biraz zeytin, meyve aldım, cebimden bin lira gitti. Çantam dolmadı bile. Geçen yıl bu çantayı 500 liraya dolduruyordum. Dul maaşı alıyorum, 10 bin lirayla nasıl geçineyim? Ürünler yüzde 100 zamlandı, ama maaşlarımız yerinde sayıyor.”

77 yaşındaki Türkan Kirişçi ise yıllarca çalıştıktan sonra aldığı 14 bin 700 lira maaşın yetmediğini vurguladı:

“Biz yiyeceklerden tasarruf ederken devlet saltanatından tasarruf etmiyor. Bu adalet mi?”

Esnafın Durumu Daha Zor

Pazar esnafı da artan fiyatlar nedeniyle işlerinin düştüğünü belirtiyor. Yunus Emre Özkaya, geçen yıl 200 karnabahar satarken, bu yıl sadece 50 tane satabildiğini söyledi:

“Fiyatlar müşterilere pahalı geliyor. Pazarda eskiden beş çuval ürün sererken şimdi bir çuval bile koyamıyoruz.”

Beytullah Karataş da enflasyon hesaplamalarında halkın temel ihtiyaçlarının dikkate alınması gerektiğini belirtti:

“Patates, soğan, ekmek gibi zaruri ihtiyaçlar enflasyonun göstergesi olmalı. Çünkü cepte hissedilen enflasyon yüzde 100’ün üzerinde.”

Sisteme Güvensizlik Artıyor

TÜİK’in enflasyon oranını belirlemede kullandığı “sepet” yöntemi halkın ihtiyaçlarını yansıtmadığı gerekçesiyle eleştiriliyor. Resmi rakamlar, halkın gündelik deneyiminden kopuk görünüyor ve bu durum ekonomik politikalara olan güveni daha da zedeliyor.

Halkın alım gücü düşerken, enflasyonun doğru ölçülmesi sadece ekonomik değil, aynı zamanda toplumsal bir adalet meselesi olarak karşımıza çıkıyor. Resmi makamlar ile halkın yaşadığı gerçeklik arasındaki bu uçurumun kapanması, ekonomik sorunların çözümünde bir başlangıç olabilir mi? Bu sorunun cevabı, hükümetin şeffaflık ve çözüm odaklı politikalar üretmesinde saklı.

Bu haberi ANKA Haber Ajansı’nın haberinden yararlanarak oluşturduk…