Sinop’ta Nükleer Santral Israrı Ekolojik Yıkım Tehlikesi Yaratıyor

Türkiye’nin ikinci nükleer santrali olarak planlanan Sinop Nükleer Güç Santrali projesi, doğa savunucuları, hukukçular ve yöre halkının tüm itirazlarına rağmen ilerletilmeye çalışılıyor. İnceburun Yarımadası’nda yapılması planlanan santral için ikinci kez Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreci başlatıldı. Bu süreçte mahkeme ve bilirkişi heyetinin bölgede yaptığı yeni incelemeler, projenin yaratacağı potansiyel ekolojik tahribatı bir kez daha gözler önüne serdi.

Avukat Horuş: “Bu sadece bir kaza riski meselesi değil, yapısal bir ekolojik tehdit”

Sinop Nükleer Karşıtı Platform’un avukatı Mehmet Horuş, Evrensel’e yaptığı açıklamada, kamuoyunun dikkatini yalnızca olası kazalara değil, projenin inşaat aşamasından itibaren yaratacağı sistematik doğa tahribatına çekti. Horuş’a göre, daha önce reddedilen bilirkişi raporuna rağmen mahkemenin yeni bir keşif istemesi, siyasi ve bürokratik baskının etkisini gösteriyor. Ancak bu kez heyet, yalnızca santral sahasını değil, çevresindeki geniş doğal alanları da inceledi.

“Santralin kurulacağı bin hektarlık alanın dışında kalan İnceburun, Akliman, Hamsilos, Aksaz, Sarıkum gibi bölgelerde yapılan gözlemler, buranın ne denli zengin ve hassas bir ekosisteme sahip olduğunu bir kez daha ortaya koydu,” diyen Horuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu alanlar, sadece Türkiye için değil, Karadeniz havzası için önemli bir biyolojik çeşitlilik koruma alanıdır. Soğutma suyu kullanımıyla deniz suyunda yaşanacak sıcaklık değişimleri, sazlıkları ve sulak alanları geri dönülmez biçimde etkileyecek. Bunlar korunması gereken alanlar. Yalnızca teknik değil, etik ve hukuki olarak da bu projeden vazgeçilmelidir.”

Nükleere karşı güçlü yerel direniş: “Sadece doğamızı değil geleceğimizi savunuyoruz”

Sinop’ta halkın büyük bölümü projeye tepkili. 2018 yılında yapılan referandum niteliğindeki halk yoklamasında bölge halkının büyük çoğunluğu projeye “hayır” demişti. Ancak bu itirazlar hükümet nezdinde karşılık bulmadı. Türkiye, Rusya ortaklığıyla inşa edilen Mersin Akkuyu Nükleer Santrali’nin ardından benzer bir modeli Sinop’ta da hayata geçirmeye çalışıyor. Bu süreçte halkın rızası, şeffaflık ve ekolojik duyarlılık göz ardı ediliyor.

Sinop Nükleer Karşıtı Platform, bölgedeki çevre örgütleriyle birlikte uzun süredir kampanyalar yürütüyor. Bu kampanyalarda yer alan aktivistlerden biri, “Çocuklarımıza beton değil, yaşam bırakmak istiyoruz,” diyerek bu mücadelenin yalnızca bugünü değil, kuşaklar arası adaleti de içerdiğini vurguluyor.

Yargı süreci ve teknik çelişkiler: Samsun İdare Mahkemesi neden ısrarcı?

İlk ÇED davasında bilirkişi raporları santralin yer seçiminin yanlış olduğunu, çevresel etkilerinin ağır olacağını ortaya koymuştu. Ancak Samsun İdare Mahkemesi bu raporu dikkate almayarak projeyi onayladı. Yeni rapor için oluşturulan 15 kişilik bilirkişi heyetinin bu kez çok daha kapsamlı bir değerlendirme yaptığı belirtiliyor.

Horuş, “Yargının daha önceki bilimsel raporları reddetmesi hukuk adına utanç vericidir. Bu dava bilimle değil siyasetle yönetiliyor. Ancak biz geri adım atmayacağız,” diyerek hukuki mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceklerini belirtti.

Ekolojik kriz çağında nükleer ısrar: Alternatifsiz miyiz?

Türkiye’nin enerji politikası son yıllarda fosil yakıtlar ve nükleer üzerine kurulu. Ancak uzmanlar, Türkiye’nin güneş ve rüzgar enerjisinde büyük potansiyel taşıdığını ve bu alanda yapılacak yatırımların hem çevresel riskleri ortadan kaldıracağını hem de daha ekonomik olduğunu belirtiyor.

Sinop gibi doğa harikası bir bölgede, koruma altındaki alanlara bu kadar yakın bir yerde nükleer santral kurulması, çevre hukuku ve iklim politikaları açısından büyük bir çelişkiyi temsil ediyor.İstersen bu haberi video haber haline de getirebilirim. Görsel unsurlar, röportaj kesitleri ve haritalarla destekleyerek etkileyici bir içerik hazırlayabilirim. İlgini çeker mi?

  • NHY / ANKA Haber Ajansı