Neolitik çağda, artı değerin ve giyecek vb. eşyalar dışında özel mülkiyetin olmadığı, ortak alanlarda sınıfsız-devletsiz-savaşsız yaşayan herkesin avcı-toplayıcı olarak tek görevinin yiyecek bulmak olduğu ilkel komünal toplum, tarımsal üretim yapabilmek için yerleşik hayata geçti. Geçiş sürecinde, kimi avcı-toplayıcı insanlar erzak depoladı ve üretim araçları üzerinde egemenlik kurdu. Bu egemenlik, insanın insana yabancılaştığı tür içi egemenliği beraberinde getirdi ve ilk sınıflı toplum oluştu. Altyapısını üretim biçimi oluşturan sınıflı toplumda, efendiler yaptırım gücünü zor tekeliyle elde etti. Bilinmezlikten güç alan din, efendilerin çıkarları için ahlakta, hukukta, gelenekte ve kültürde belirleyici oldu. Zor tekelinin varlığı, din aracılığıyla köleler tarafından yeterince onandığında, köleci toplumun üstyapısı oluştu.
Sınıflı topluma geçiş sürecinde, sınıfsız toplumun varlığını sürdürdüğü arkeolojik bulgulara dayanmakta. Tarih, yabancılaşan insanın özüne karşı hareketiyle başladı. Sermaye birikimi ve üretim araçlarının özel mülkiyeti, yapısını üretim ilişkilerinin belirlediği efendi ve köle sınıflarının köleci toplumunu ortaya çıkardı. Üretim biçimi, üretim ilişkilerini değiştirirken toplum yapısını da değiştirdiği için köleci toplumdan derebeyi ve serf dediğimiz sınıfların feodal toplumu ve yeniden üretim biçiminin değişimiyle burjuvazi ve proletarya dediğimiz sınıfların kapitalist toplumu oluştu. Sınıflı toplumun görüngüsünü belirleyen itici güç, kaynağı maddi ekonomik yapı olan toplum yapısına bağlı sınıflar arasındaki savaşımdır. Sınıf savaşımı, sınıflar arasındaki ilişkilerde anlık olmayan egemen süreçtir ve tarihi yaratır. Tarih, sınıf savaşımları tarihidir.
Emek, insan-insan ve insan-doğa arasında süren ilişki ve eylemdir. Kapitalizmde emek, insanın kendini ve insanı proletere dönüştürme sürecidir. İnsan, emek sürecine girmezse asalak yaşar. Kapitalizmde görüngü, proletaryanın emeğiyle birikerek proletaryayı ezen, gelişim veya yeniden üretim denilen artı değerdir. Burjuvazi, proletaryanın artı değerini sömürebilmek için insan emeğiyle oluşan görüngünün karşılığı olarak ücret verir. Kapitalizmi çözümlemek için emeğe karşılık olarak ücretin kabulü sorgulanmalıdır.
Kapitalist toplum oluÅŸana kadar, her ilerici sınıf gibi burjuvazi de feodalizmi yıkarken devrimciydi. Uyanık burjuvazi, kapitalizmin özümsenmesi için propagandasını “sınıf ve mülkiyet iliÅŸkileri hep böyleydi” varsayımını dayatarak yaptı. Egemenlik çıkarı, kapitalizmi korumak ve varlığını sürdürmek olduÄŸu için gericileÅŸti. Ancak emek ve sermaye arasındaki yapısal karşıtlığın var ettiÄŸi potansiyel sürekli çatışma, proletaryayı kapitalizmi yıkmaya zorlayacak. Üstelik kapitalizmi yıkarken ilerici olan devrimci proletarya, sınıfsız toplumu kurarken burjuvaziyle birlikte kendi sınıf varlığına da son vereceÄŸi için gerici olamaz.
Maddi toplumsal koÅŸullar oluÅŸmadığı sürece, proletaryada kendiliÄŸinden sınıf bilinci oluÅŸmaz. Sınıf bilinci olmadan sömürüyü kanıksamış proletaryanın varlığı “kendinde sınıftır” ve sınıf olarak kendinin farkında deÄŸildir. Sınıf bilinci, toplumsal niteliÄŸi olan emeÄŸi kavratır ve çıkarlarını öğrenen entelektüel proletarya “kendisi için sınıf” olur. Proletarya “kendisi için sınıf” olduÄŸunda, artık sınıf bilincini “kendinde sınıfa” taşıyan öncü harekettir. Süreci hızlandıran öncü hareket, maddi toplumsal koÅŸulların deÄŸiÅŸmesiyle kendiliÄŸinden oluÅŸacak bir sınıf bilincini beklemez. Bu hareket, sınıfsız toplumu kurmak için gerekli hazır kuvvete dönüşen öncü birliktir. Hazır kuvvet, praksis ile kuracağı sınıfsız toplumun nesnel çıkarlarını saÄŸlamaya da hazır olacaktır.
Sınıf analizi yaparken sınıf bölünmesini, sınıfların egemen-ezilen konumlarını çoÄŸunluk, yetenek, gelir düzeyi veya entelektüel düzey belirlemez. Temel olarak sınıfları, statüleri ve katmanları aÅŸan üretim araçlarının özel mülkiyeti ve üretim araçlarına yabancılaÅŸma belirler. Burjuvazi, “kendisi için sınıf” olmayı baÅŸarmış bir proletarya istemez ve proletaryayı birleÅŸtiren ortak özellikleri çeÅŸitli yöntemlerle gizler, proletaryayı ücretli kategorilere böler ve aralarındaki ayrımı abartır, proletaryayı küçük bir sınıfa indirger ve proletaryaya küçük burjuva ideolojisini dayatır. Sınıf analizi, insanlığa deÄŸiÅŸtirme yeteneÄŸi kazandıran bir yöntem olarak, artı deÄŸer sömürüsü sürdükçe güncel olacaktır.
Proletarya, her geçen gün çoÄŸalan “kendinde sınıf” olarak dünya nüfusunun çoÄŸunluÄŸunu oluÅŸturuyor. Burjuvazi, az ve azalan nüfusuyla, asalak bir sınıf olarak, proletaryaya karşı birlikte hareket ediyor. Burjuvazi ve kapitalizme karşı hareket, proletaryaya sınıf bilinci taşımaktır.
Komünist Manifesto’dan (dipnottan) alıntı:
– Burjuvazi, deyince, toplumsal üretim araçlarının mülkiyetini elinde bulunduran ve ücretli emeÄŸi sömüren modern kapitalistler sınıfını anlıyoruz. Proletarya, deyince ise, kendi mülkiyetinde üretim aracı bulunmadığından, yaÅŸayabilmek için iÅŸ gücünü satmak zorunda olan modern ücretli işçiler sınıfını anlıyoruz.
Şimdi dünyaya baktığında ne gördüğünü hangi sınıf belirliyor?

















