Sefalet Endeksinde Türkiye Zirvede: Ekonomik Kriz Derinleşiyor

2024 yılı itibarıyla Türkiye, küresel sefalet endeksi sıralamasında en kötü performans gösteren ülkeler arasında yer almaya devam ediyor. Bu endeks, işsizlik ve enflasyon oranlarının toplamını temel alarak, bir ülkedeki ekonomik sıkıntıları doğrudan ölçen bir araç olarak biliniyor. Türkiye’deki yüksek enflasyon ve işsizlik oranları, halkın yaşam kalitesini ciddi biçimde olumsuz etkiliyor ve sefalet endeksinin tehlikeli seviyelere çıkmasına neden oluyor. 2024 yılında enflasyonun %60’lara dayanması ve işsizliğin istikrarlı bir şekilde iyileşememesi, bu ekonomik göstergeleri daha da kötüleştiriyor.

Sefalet endeksi, 1970’lerde ekonomist Arthur Okun tarafından geliştirilen bir makroekonomik ölçüt olup, bir ülkenin ekonomik sorunlarının doğrudan bir yansımasını sunuyor. Trading Economics ve Bloomberg gibi kaynaklara göre, 2023-2024 yılları arasında küresel düzeyde birçok ülke pandemi, enerji krizi ve tedarik zinciri sorunları nedeniyle sefalet endeksinde artış yaşadı. Ancak Türkiye, uzun süredir devam eden yüksek enflasyon ve işsizlik gibi yapısal sorunları nedeniyle bu endekste dünya genelinde en üst sıralarda yer alıyor.

Türkiye’de Krizin Derinleşen Etkileri

Türkiye’deki sefalet endeksinin yükselmesinin ardında, özellikle gıda ve enerji fiyatlarındaki keskin artışlar yatıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Dünya Bankası verilerine göre, 2024 yılı itibarıyla gıda enflasyonu, düşük ve orta gelirli ailelerin satın alma gücünü ciddi şekilde zayıflatmış durumda. Gıda fiyatlarının yanı sıra enerji maliyetleri de artarak yaşam maliyetlerini daha da yükseltti. Ayrıca, işsizlik oranı, özellikle genç nüfus ve kadınlar arasında ciddi bir sorun olarak devam ediyor. Genç işsizlik oranı %25’in üzerine çıkarak toplumsal huzursuzlukları tetikleyen önemli bir faktör haline geldi.

Ekonomistlerin değerlendirmelerine göre, Türkiye’nin sefalet endeksini düşürebilmesi için enflasyonla daha güçlü bir mücadele yürütmesi, üretkenliği artıracak ekonomik reformlar yapması ve istihdamı artıracak yapısal politikalar geliştirmesi gerekiyor. Ancak, mevcut ekonomik zorluklar ve siyasi belirsizlikler, bu hedeflerin gerçekleştirilmesini zorlaştırıyor. 2024 seçimleri sonrasında hükümetin aldığı ekonomik kararlar ise beklenen düzeyde iyileşme sağlamadı.

Dünya Genelinde Sefalet Endeksi: Türkiye ile Benzer Durumda Olan Ülkeler

Dünya genelinde, Türkiye ile benzer ekonomik sorunlar yaşayan birkaç ülke daha bulunuyor. 2024 yılı itibarıyla, Arjantin, Venezuela, Güney Afrika gibi ülkeler de Türkiye gibi sefalet endeksinde yüksek sıralarda yer alıyor. Venezuela, yıllık %300’ü aşan enflasyon oranlarıyla en kötü performans gösteren ülkelerden biri olurken, Arjantin’de ise yıllık enflasyon %120 seviyelerini aştı ve ülkenin ekonomik çöküşünü daha da derinleştirdi. Bu ülkelerdeki hiper enflasyon ve işsizlik oranları, halkın yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürürken, toplumsal huzursuzlukların artmasına neden oldu.

Buna karşın, gelişmiş ekonomilerde durum daha kontrol altındayken, enerji krizine bağlı enflasyon baskısı özellikle Almanya ve Fransa gibi ülkelerde sefalet endekslerinin yükselmesine yol açtı. ABD ise istihdam artışına rağmen yüksek enflasyonla mücadele etmekte zorlanıyor.

Sefalet Endeksi ve Toplumsal Gerilimler

Küresel olarak sefalet endeksinde üst sıralarda yer alan ülkelerde, siyasi istikrarsızlık ve toplumsal gerilimlerin arttığı gözlemleniyor. Yüksek enflasyon ve işsizlik, halkın alım gücünü düşürerek refah seviyesini olumsuz etkiliyor. Türkiye’de de artan geçim sıkıntıları, özellikle işçi ve memur sendikalarının hükümete karşı taleplerini artırmış durumda. DİSK ve KESK gibi işçi sendikaları, yaşam maliyetlerindeki artışa tepki göstererek sık sık protestolar düzenliyor ve maaşlarda ciddi artışlar talep ediyor.

Sonuç olarak, Türkiye’nin sefalet endeksi sıralamasındaki durumu, makroekonomik göstergelerdeki kırılganlıkları gözler önüne seriyor. Küresel ekonomi uzmanları, Türkiye’nin ve diğer yüksek sefalet endeksine sahip ülkelerin uzun vadeli ekonomik ve sosyal reformlarla bu krizden çıkabileceğini belirtiyor. Ancak bu süreç, kararlı politikalar ve uluslararası iş birliği gerektiriyor.