Sanal hilafet yolunda…

Tartışma Gerçek Hayat dergisinin hilafet meselesini kapak konusu yapmasıyla baÅŸladı. Dergideki makalelerde, İsmet İnönü’nün İngiltere ile gizli olarak imzaladığı iddia edilen, hilafetin kaldırılmasını kabul eden anlaÅŸmanın açıklanması talep ediliyor ve özetle, Ayasofya’nın camiye dönüşmesiyle beraber hilafet üzerine de düşünülmeli deniyor. Abdurrahman Dilipak’ın derginin kapağını Twitter’da paylaÅŸmasıyla tartışma büyüdü. Ayasofya’nın minberine fetih kılıcını çıkaran bu iktidarın bir tür hilafet yolunda ilerlediÄŸi endiÅŸesi de bu yüzden canlandı.

Kadınları evlilik içinde ÅŸiddetten koruyan ve toplumsal cinsiyet eÅŸitliÄŸinden söz edilen İstanbul SözleÅŸmesi’nden çekilme baskıları ve buna eÅŸlik eden argümanlar, ErdoÄŸan’ın parti yönetiminden bu konunun araÅŸtırılmasını istemesi, Ermeni Kilisesi’nin haçını söküp kıran kiÅŸiye verilen cezanın gerekçesinde En’am Suresi’ne atıfta bulunulması, dini referansların hayata her gün daha fazla sokulması… Hepsi Türkiye’deki seküler kesimin gidiÅŸata dair endiÅŸelerini artırdı. Yetmedi, CumhurbaÅŸkanlığı’na baÄŸlı bir memur olan Diyanet İşleri BaÅŸkanı Ali ErbaÅŸ bayram hutbesini de yine elinde kılıçla okudu.

Yanlış bilmiyorsam Cumhuriyet tarihinde “Hilafet geri mi gelecek?” tartışması ve endiÅŸesi hiç bugünkü kadar canlı olmamıştı. Hilafet gelmeyecek de olsa, CumhurbaÅŸkanı’nın bu tartışmadan dolayı gururunun okÅŸandığı fikrindeyim. Adı öyle konmasa da, ErdoÄŸan çok uzun zamandır bir nevi halife rolü üstlenmeye çalışıyor. Kazandığı her seçimden sonra balkona çıkıp, UzakdoÄŸu’dan Balkanlar’a ve Afrika’ya uzanan bir coÄŸrafyadaki Müslümanlar’a sesleniyor. Dini referanslı her hamlesinde İslam dünyasına bir selam gönderiyor. Bu tavırla memlekette seçmenden puan topluyor her ÅŸeyden önce.

Dünyanın dört bir yanında inşa edilen camiler

Türkiye Cumhuriyeti vatandaÅŸlarının da vergilerini kullanan Diyanet İşleri BaÅŸkanlığı ile ona destek amaçlı kurulduÄŸu belirtilen Türkiye Diyanet Vakfı’nın (TDV) dünyanın çeÅŸitli yerlerinde cami yaptırması da bundan. Kırgızistan’da BiÅŸkek Cumhuriyet Merkez İmam Serahsi Camii var mesela. ErdoÄŸan’ın talimatıyla yapılmış, Orta Asya’nın en büyük camii unvanını taşıyor. Bu caminin yapım maliyetini hatırlıyor musunuz? Eski büyükelçi oradaki yetkilileri, açılışa Gülen’in adamlarını davet ettikleri için fırçalarken ifÅŸa etmiÅŸti: 35 milyon dolar!

Sonra ErdoÄŸan’ın açılışında Kuran-ı Kerim okuduÄŸu Cambridge Merkez Camii var: Reuters haberine göre bu caminin maliyeti de 30 milyon dolar.

Büyük ölçüde bağışlarla finanse edildiÄŸi söylenen Diyanet Vakfı’nın ayak basmadığı, inÅŸaat yapmadığı kıta yok gibi. Amerika BirleÅŸik Devletleri’nden Rusya’ya, Haiti’den Filipinler’e, Filistin’den Balkanlar’a, Kazakistan’dan Cibuti’ye camiler yaptırılmış, aynı zamanda Müslüman toplulukların temel ihtiyaçlarına yönelik altyapı çalışmaları da yapıyor TDV. (Bu konuda BBC Türkçe’de 23 Mayıs 2019’da çıkan Özge Özdemir’İn ayrıntılı haberine bakabilirsiniz.)

Yani Diyanet Vakfı’nın çalıştığı her ülkeye ErdoÄŸan’ın eli deÄŸmiÅŸ oluyor. Buralardaki Gülenci izleri tamamen silmek, onun yerine kendi imzasını bırakmak istiyor. Bu icraatini Türkiye’deki seçmenlerine ve potansiyel seçmen olarak gözüne kestirdiÄŸi kitlelere de yansıtıyor. Hatta onun projeksiyonundan çıkan görüntü, gerçekte olandan çok daha büyük yansıyor duvara. Ayasofya’nın açılışında olduÄŸu gibi.

Sekiz dilde Ayasofya şarkısı

Ayasofya’nın yeniden camiye çevrilmesinin ardından Twitter’da paylaÅŸtığı ÅŸarkı klibine bakın. Sözü ve müziÄŸi Yücel Arzen’e ait olan dokunaklı Ayasofya ÅŸarkısı bu klipte sekiz dilde söyleniyor. Kırgızca, BoÅŸnakça, Arnavutça, Azerice, Kürtçe, Swahili, Arapça, Bengalce ve Türkçe. Bu klibi izleyen bir kiÅŸi Ayasofya’nın açılışının tüm Müslüman toplumlarının gündeminde ilk sırada olduÄŸunu düşünebilir. Ne var ki bu doÄŸru deÄŸil. Müslüman toplumların gündemine daha çok hakim olan baskılar, hak ihlalleri, savaÅŸ ve ölümler.

Suriye’ye bakın. Türkiye Ayasofya meselesini tartışırken, temmuz ayında, sadece bir ayda 106 sivil hayatını kaybetti Suriye’de. Suriye İnsan hakları Gözlemevi rakamlarına göre, bu sivillerden 6’sı TSK bombardımanında yaÅŸamını yitirdi. Çin’de Uygurlar’a yönelik baskılar ve dehÅŸet veren insan hakları ihlalleri devam ederken, Türkiye’nin neden yeterince ses çıkarmadığı sıkça konuÅŸuldu. İran ile Suudi Arabistan arasında sıkışıp kalan Yemen var sonra. Türkiye 2015’te savaÅŸ baÅŸlarken Suudi Arabistan’ın öncülüğündeki koalisyona desteÄŸini açıklamıştı. Suudi koalisyonunun füzeleriyle can veren çocukların sayısı hesaplanamıyor.

Save the Children (Çocukları Kurtarın) Örgütü 2018’de, Yemen’deki savaÅŸ sırasında açlık nedeniyle 85 bin Yemenli çocuÄŸun öldüğünü duyurmuÅŸtu, aradan 2 yıl geçti. Türkiye’nin her ÅŸeyden önce savaşı desteklememesi gerektiÄŸini unutup, “Diyanet Vakfı, Kızılay vs. Yemen’e insani yardım yapıyor ama” diyenler çıkabilir elbette. Ankara’nın Yemen gündemini daha ziyade oradaki güç dengeleri belirliyor. Mısır hükümeti de agresif bir dış politika güden Türkiye’ye bölgede bir rakip olarak bakıyor.

ErdoÄŸan dış politikada sabık dışiÅŸleri bakanı ve baÅŸbakanı DavutoÄŸlu’nun çizdiÄŸi Yeni Osmanlıcı politikayı, kendi kimliÄŸine devÅŸirmekle meÅŸgul. Ümmet olma halini vurgulayan mesajlarının ardında kendinden menkul bir İslam dünyası liderliÄŸi kabulü var. Hayal edilen bu liderliÄŸin bu koÅŸullarda, ulus devletlerin ve küresel güç koalisyonlarının çıkar çatışmalarına dayalı bu düzende hayata geçmesi imkansız. Yine de bir nevi post-modern halifelik iddiası sürüyor. ErdoÄŸan doÄŸrudan adını koymadığı bu iddiayı canlı tutarak dikkatleri ekonominin tepetaklak gidiÅŸatından, TL’nin deÄŸer kaybından, yoksulluktan, sonu gelmeyen insan hakkı ihlallerinden çelmek istiyor. Umudu, etrafında yaratılan sanal sancağın, kaybettiÄŸi ve kaybedeceÄŸi oyları ona geri getirmesi.

Banu GÜVEN