Prof. Dr. Daron Acemoğlu: 1990’lara geri dönüyoruz, Arjantin benzeri bir durum söz konusu

Türkiye ekonomisi son yıllarda büyük bir krizle karşı karşıya. Döviz kuru rekor seviyelere ulaştı, enflasyon çift haneli rakamlara yükseldi, işsizlik arttı, büyüme yavaşladı.

Reuters’a konuşan Acemoğlu, Türkiye’nin 1990’lara geri döndüğünü ve Arjantin benzeri bir durumla karşı karşıya olduğunu söyledi. Türkiye’nin kronik sorunlarının yanında son dönemde yaşanan siyasi ve kurumsal gerilemenin de ekonomik krizi derinleştirdiğini belirtti. Acemoğlu, “Türkiye’nin ekonomik sorunlarının temelinde siyasi ve kurumsal sorunlar yatıyor. Türkiye’de demokrasi ve hukuk devleti zayıfladı, bağımsız kurumlar tahrip edildi, yargı bağımsızlığı ortadan kalktı, medya özgürlüğü kısıtlandı, muhalefet baskı altına alındı. Bu durum hem yatırım ortamını bozdu hem de ekonomik politikaların etkinliğini azalttı” dedi.

Acemoğlu, Türkiye’nin ekonomik krizden çıkması için siyasi ve kurumsal reformlara ihtiyacı olduğunu vurguladı. “Türkiye’nin öncelikle demokrasi ve hukuk devletini güçlendirmesi gerekiyor. Bağımsız kurumları yeniden inşa etmesi gerekiyor. Merkez Bankası’nın bağımsızlığını sağlaması gerekiyor. Medya özgürlüğünü ve muhalefetin sesini güçlendirmesi gerekiyor. Bu reformlar yapılmadan ekonomik politikaların etkisi sınırlı olacaktır” diye konuştu.

Acemoğlu, Türkiye’nin ekonomik politikalarında da ciddi değişiklikler yapması gerektiğini ifade etti. “Türkiye’nin makroekonomik istikrarı sağlaması gerekiyor. Bütçe açığını ve cari açığını azaltması gerekiyor. Enflasyonu düşürmesi gerekiyor. Döviz kuru rejimini değiştirmesi gerekiyor. Döviz kuru dalgalanmalarına karşı daha esnek bir sistem benimsemesi gerekiyor. Ayrıca Türkiye’nin yapısal reformlara da ihtiyacı var. Eğitim sistemini iyileştirmesi gerekiyor. İşgücü piyasasını daha verimli hale getirmesi gerekiyor. Teknoloji ve inovasyon kapasitesini arttırması gerekiyor” dedi.

Acemoğlu, Türkiye’nin ekonomik krizden çıkması için uluslararası işbirliği ve destekten de yararlanması gerektiğini söyledi. “Türkiye’nin IMF ile anlaşması gerekiyor. IMF hem finansal destek hem de teknik yardım sağlayabilir. Türkiye’nin AB ile ilişkilerini geliştirmesi gerekiyor. AB hem ticaret hem de yatırım açısından önemli bir partnerdir. Türkiye’nin ABD ile ilişkilerini düzeltmesi gerekiyor. ABD hem siyasi hem de ekonomik açıdan stratejik bir müttefiktir” dedi.

Acemoğlu, Türkiye’nin önümüzdeki dönemde yapacağı seçimlerin de ekonomik krizin seyrini etkileyeceğini belirtti. “Türkiye’de 2023’te cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler yapılacak. Bu seçimler Türkiye’nin siyasi ve kurumsal geleceği açısından çok önemli olacak” dedi.

JPMorgan, doların 30 TL’ye yükselebileceğini öngördü

Uluslararası finans kuruluşu JPMorgan, Türkiye’de yapılacak seçimlerle ilgili bir rapor yayınladı. Raporda, seçimin ikinci turu sonrasında alışılmış para politikasına açık bir dönüş gerçekleşmemesi halinde dolar/TL’nin 30’a kadar yükselebileceği bir senaryo öngörüldü.

Raporda, “Seçimin ikinci turunda Erdoğan’ın kazanması halinde piyasaların tepkisi belirsiz olacaktır. Erdoğan’ın kazanması halinde alışılmış para politikasına açık bir dönüş gerçekleşmemesi durumunda TL’de ciddi bir değer kaybı yaşanabilir” denildi.

Raporda, “Bu senaryoda dolar/TL 30’a kadar yükselebilir” ifadesine yer verildi.

Raporda, “Seçimin ikinci turunda muhalefet adayının kazanması halinde piyasaların tepkisi olumlu olacaktır. Muhalefet adayının kazanması halinde alışılmış para politikasına açık bir dönüş gerçekleşmesi durumunda TL’de ciddi bir değer kazancı yaşanabilir” denildi.

Raporda, “Bu senaryoda dolar/TL 15’in altına inebilir” ifadesine yer verildi.

Bankacılıkta birleşme ve satın almaların en parlak dönemi

Türkiye’de bankacılık sektöründe son yıllarda önemli birleşme ve satın alma hareketleri yaşandı. Bu hareketlerin nedenleri ve sonuçları üzerine Prof. Dr. Daron Acemoğlu ile konuştuk.

Acemoğlu, bankacılık sektöründe yaşanan birleşme ve satın almaların en parlak döneminin 2000’li yılların başında olduğunu söyledi. “2000’li yılların başında Türkiye’de bankacılık krizi yaşandı. Bu kriz sonucunda bankacılık sektöründe önemli bir yapısal dönüşüm gerçekleşti. Birçok banka tasfiye edildi veya el değiştirdi. Bu süreçte bankacılık sektöründe rekabet arttı, verimlilik yükseldi, kalite iyileşti” dedi.

Acemoğlu, bankacılık sektöründe yaşanan birleşme ve satın almaların son dönemde ise farklı nedenlerden kaynaklandığını belirtti. “Son dönemde bankacılık sektöründe yaşanan birleşme ve satın almaların arkasında farklı motivasyonlar var. Bir tarafta küresel finansal krizin etkilerinden kurtulmaya çalışan yabancı bankalar var. Bu bankalar Türkiye’deki varlıklarını elden çıkarmak istiyorlar veya daha az risk almak istiyorlar. Diğer tarafta ise yerli bankalar var. Bu bankalar piyasa paylarını arttırmak istiyorlar veya daha fazla sermayeye ihtiyaç duyuyorlar” dedi. (NHY, Ekonomi Servisi)