Pınar Selek Davası: 26 Yıllık Hukuk Garabeti Bir Kez Daha Ertelendi

Sosyolog Pınar Selek’in, 1998 yılında İstanbul Eminönü’ndeki Mısır Çarşısı’nda meydana gelen patlamaya ilişkin yargılandığı dava, bir kez daha ertelendi. İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 4’üncü duruşmada mahkeme heyeti, Selek’in ifadesinin alınması için Fransa’daki adli makamlarla yapılan yazışmaların sonucunun beklenmesine ve eksik hususların tamamlanmasına karar vererek duruşmayı 25 Nisan’a erteledi.

26 Yıldır Bitmeyen Hukuk Zulmü

Pınar Selek, tam 26 yıldır hukuki bir çıkmazın içinde tutuluyor. Bu süre boyunca Selek hakkında tam dört kez beraat kararı verilmesine rağmen, kararlar sürekli bozuldu ve dava yeniden açıldı. Türkiye’de yargının siyasallaşmasının ve hukukun bir cezalandırma aracı olarak kullanılmasının en çarpıcı örneklerinden biri olan bu dava, Selek’in hayatını karartmaya devam ediyor.

Selek’in ilk beraatini veren mahkeme, davada somut bir delil olmadığını, patlamanın bombadan değil, gaz sıkışmasından kaynaklandığını tespit etmişti. Ancak, Selek’in düşünsel duruşu ve akademik çalışmaları nedeniyle hedef alındığı yönündeki görüşler, yıllardır hukuk çevrelerinde ve insan hakları örgütlerinde dile getiriliyor.

Yargının Kendi Kararlarını Tanımadığı Bir Süreç

Duruşmada sanıklardan Abdülmecit Öztürk’ün avukatı, müvekkilinin 9 yıl 2 aylık süresini cezaevinde geçirdiğini ve hakkındaki cezaya yönelik bir itiraz olmadığını belirterek yakalama kararının kaldırılmasını talep etti. Avukat Bahri Belen ise İçişleri Bakanlığı’nın gönderdiği yazıya ilişkin önceki duruşmadaki açıklamalarının ve detaylı dilekçelerinin UYAP sistemine işlenmediğine dikkat çekti.

Savcı, eksik hususların giderilmesi gerektiğini ve yakalama kararının infazının beklenmesini talep etti. Mahkeme de süreci uzatma yoluna giderek, Selek’in ifadesinin alınması için Fransa’daki adli makamlarla yazışmaların sonucunun beklenmesine ve Adalet Bakanlığı’na müzekkere yazılmasına karar verdi.

Hukuki Olmayan Bir Sürecin Uzatılması

Selek’in yıllardır maruz kaldığı bu dava süreci, Türkiye’de hukukun ne denli siyasi baskı altında olduğunu gözler önüne seriyor. Uluslararası hukuk çevreleri ve insan hakları örgütleri tarafından “yargısal taciz” olarak nitelendirilen bu dava, Selek’in yalnızca akademik çalışmalarından ve kimlik mücadelesinden ötürü cezalandırılmaya çalışıldığını ortaya koyuyor.

Davanın her defasında yeni gerekçelerle uzatılması, Pınar Selek’in yurtdışında sürgün hayatı yaşamasına neden oldu. Türkiye’ye dönmesi, adil bir yargılama yapılmadan neredeyse imkânsız hale getirildi.

Ne Zaman Son Bulacak?

Mahkemenin 25 Nisan’a ertelediği duruşma, Pınar Selek için yeni bir belirsizlik sürecinin başlangıcı anlamına geliyor. Ancak, bugüne kadar yaşananlara bakıldığında, bu tarihte de bir çözüme ulaşılması oldukça zor görünüyor.

26 yıldır süren bu dava, yalnızca Selek’i değil, Türkiye’de hukuk devleti ilkesine inanan herkesi doğrudan ilgilendiriyor. Yargının bağımsızlığını yitirdiği, siyasi kararlarla insanların hayatlarının karartıldığı bir sistemde, adaletin tecelli etmesi her geçen gün daha da zorlaşıyor.

Pınar Selek davası, Türkiye’de hukukun ne denli siyasallaştığının en çarpıcı örneklerinden biri olarak tarihe geçmeye devam ediyor.