Çocuk işçi yasalar veya gelenekler açısından belirlenmiş bir yaşın altında olan ve çalıştırılan çocukları ifade eder. Bu uygulama birçok ülke ve uluslararası yapı tarafından insani sömürü olarak kabul edilmektedir. Tarih boyunca çocuk işçiler değişik sınırlar içerisinde kullanılmıştır ancak evrensel okullaşmanın başlaması, sanayileşme döneminde çalışma koşullarındaki değişiklikler, işçi kavramının ve çocuk haklarının ortaya çıkması ile kamuoyunun tepkisini çekmiştir. Çocuk işçiler bazı yerlerde hala yoğun bir şekilde çalıştırılmaktadır.
Çocuk işçi olgusu, üretimin emek yoğun biçimde gerçekleştiği sektörlerde kayıt dışı istihdam ve fason üretimin parça başı emek karşılığı ücret biçiminde gerçekleşmesi ile bir bütündür. Bunda çalışabilecek çağda olan nüfus yerine çocuk işçi kullanımı, işgücü maliyetlerinin en düşük seviyeye indirilmesinin bir aracısıdır. Bunlarla beraber ekonomik anlamda elde edilmesi beklenen karın çoğaltılması için sektörün esnek iç gücü talebi göstermesi de çalışamayacak yaştaki nüfusun işgücü olarak kullanılması tercihini tetiklemektedir.
Koronavirüs (Kovid-19) salgını sürecindeki yasak ve kısıtlamaların toplumu hem ruhen hem de ekonomik olarak olumsuz etkiledi. Kısıtlamalar nedeniyle çocuklar birçok alanda hak ihlaline maruz kalmaktadır. Yaşanan hak ihlallerin başında ise çocuk işçiliği gelmektedir. Kısıtlama kapsamında okulların kapatılması çocukların istihdam alanlarına yönelmelerine neden olmuştur.
Çalışan çocukların ebeveynlerinin hangi motivasyonla çocuklarını çalıştırdıklarını ve çalışırken ne gibi zorluklar yaşadıklarını bilmek gerekir. Sosyoekonomik koşulları nedeniyle çocuklar, uzaktan eğitime bağlanabilecekleri araçlardan yoksun oldukları için eğitim hakkına erişememişlerdir.
Bu durumu yaşayan çocukların büyük bir kısmı pandemi bitse bile okula geri dönmeyeceklerdir. Okula devam edecek olan çocuklarda artık istenilen başarıyı gerçekleştirebilecek durumda değildir. Okuldan uzak kaldıkça eğitimden ve öğrencilik psikolojisinden uzaklaştılar. Okula devam eden çalışan çocuklar, öğretmenlerine “öğretmenim yerine usta” demektedirler.
Çalışan çocukların büyük bir çoğunluğu çalışma nedenini, ailesine ekonomik destekte bulunmak olduğunu belirtmektedirler. Bu süreçte çocukların büyük bir kısmı atık toplama ve sanayi iş kollarına yönelmişlerdir. Çocuklar bu süreçte 7 saatten fazla çalışmakta, bir kısmı iş kazası geçirdikleri halde çalışmaya devam etmektedirler.
Çalışan çocukların ihtiyaçları işverenler ve devlet tarafından görmezden gelinmektedir. Bu çocuklar çocukluklarını yaşayamamakta ve gelecekteki bütün yaşamları bu sürece göre belirlenmektedir. Bu çocukların bir kısmı uyuşturucu madde kullanmakta, büyük bir çoğunluğu sigara bağımlısıdır. Büyük bir çoğunluğunun psikolojik ve fizyolojik rahatsızlıkları vardır.
Sokaklarda her geçen gün artan, buna karşın daha da görünmez hale gelen çocuk işçiliğine alışmak istemiyoruz. Çocukların çalışırken maruz kaldıkları ihlallerin ciddiyetini ve bu ihlallerle ilgili doğrudan sorumlu olan kurum ve kuruluşların bir an önce harekete geçmesi gerekir.
Çocuk koruma ile ilgili kurumlar arası koordinasyonu sağlamak ile ilgili birincil yükümlülüğe sahip kurum olan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığıdır. Eğitimleriyle ilgili bakanlık Milli Eğitim Bakanlığıdır. Bir an önce bu bakanlıkların toplumun geleceği için harekete geçmeleri gerekir. Unutmayalım ki bu çocuklar bizim ve bizim geleceğimizdir.
- Mizojinin Tarihsel ve Sosyolojik Temelleri - 19 Kasım 2024
- Teknolojinin Yetiştirdiği Kuşak: Z Kuşağının Sosyal ve Kültürel Profili - 12 Kasım 2024
- Türkiye’de Sosyoloji ve Türk Milliyetçiliği İlişkisi - 6 Kasım 2024