Pandemide Çocuk İşçiliği arttı

Toplumumuzun temel sorunlarından biri olan çalışan çocuklardır. Merdiven altı işlerde, sokakta, tarımda herhangi bir güvencesi olmadan çalışan on binlerce çocuk vardır. Bu çocukların bir kısmı ful time (tam zamanlı) çalışırken, bir kısmı ise Part time (yarı zamanlı) çalışmaktadır. Full time çalışan çocukların büyük bir çoğunluğu zaten okula gidememektedir. Part time çalışanlar ise yarı dönemli çalışan çocuklardır(Pandemi sürecinde bu çocukların çoğu Full time çalışmaya başladılar). Bu çocuklar bir dönem okula giderken, bir dönem de çalışmaktadırlar. Eğitim yılı içinde de çalıştıkları için pek dinlenme olanağı bulamamaktadırlar. Bu çocuklar için okulun tatile girmesi ise daha çok çalışmak anlamına gelmektedir. Bu çocuklar için tatil, bayram, seyran bir şey ifade etmemektedir. Çocuk olmak, Çocuk Hakları Sözleşmesi, ILO Sözleşmeleri hiçbir şey fark etmiyor. Biz uyurken uyananlar onlar. Çünkü ekmek diye bir şey var.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) dünyada 15 yaşından küçüklerin çalışmasını yasakladığı ve çocuk işçiliğinin kötü koşullarını ortadan kaldırmaya dönük olarak hazırladığı Çocuk Hakları Sözleşmesine rağmen, çalışan çocuk sayısı gün geçtikçe artmaktadır. 

BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre; Çocuğun, ekonomik sömürge ve her türlü tehlikeli işte ya da eğitimine zarar verecek ya da sağlığı veya bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaksal ya da toplumsal gelişmesi için zararlı olabilecek nitelikte çalıştırılmasına karşı korunma hakkı vardır. Sözleşmeye imza atan taraf devletlerin bu maddenin uygulamaya konulmasını sağlamak için yasal, idari, toplumsal ve eğitsel her önlemi alma zorunlulukları vardır. Bunun için asgari bir yaş sınırı tespit eder, çalışmanın saat olarak süresi ve koşullarına ilişkin uygun düzenlemeleri yaparlar. Bunun için de ceza veya uygun yaptırımlar öngörürler. 

Çocuk Hakları Sözleşmesi ayrıca çocuğun dinlenme, boş zaman değerlendirme, oynama ve yaşına göre eğlence (etkinliklerde) bulunma ve kültürel-sanatsal yaşama serbestçe katılma hakkını tanır. Çocuğun kültürel ve sanatsal yaşama serbestçe katılma hakkına saygı duyarak tanınması gerektiğini ve çocuklar için boş zamanı değerlendirmeye, dinlenmeye, sanata ve kültüre ilişkin etkinlikler konusunda uygun ve eşit fırsatların sağlanması için teşviklerin geliştirilmesi gereğini ifade eder. Türkiye Cumhuriyeti devleti bu sözleşmeye imza atan taraf bir devlet olmasına rağmen bu önlemlerin alınmasında maalesef yetersiz kalmaktadır.

Özellikle araba camlarını silmeye çalışan, su, simit, peçete satan, tamircilerin yanında çırak olarak çalışan… Vb. binlerce çocuk için bu haklar bir şey ifade etmemektedir. Bu haklar genellikle belli bir yaşam tarzı olan orta ve üst sınıf çocukları için geçerli olan haklar gibi görünmektedir. Oysa BM Çocuk Hakları Sözleşmesi istisna görmemektedir. Dünyadaki bütün çocukların sadece çocuk oldukları için sahip olduğu haklar olarak görmektedir.

Ekmek için çalışıp erkenden büyüyüp yaşlanan ve hatta birçoğu güvencesiz koşullarda çalışan bu çocukları yaşadığı bütün olumsuzluklardan herkes kendini sorumlu gördüğü çerçevede sorunun çözümüne bir nebze de olsa katkı sunacaktır. 

“Hiçbir zaman tatil olmadı ki” diyen bu çocuklar Pandemi sürecinde okula gitmedikleri için daha fazla çalışmak zorunda kaldılar. Maalesef bu süreçte sayıları arttı, artmaktadır. Okulların açılış süreci geciktikçe de bu çocukların çocuklukları yok olup gitmekte, ağır yaşam koşullarına mahkûm kalmaktadırlar. Birçoğu için okul artık bir hayal gibi görünmekte, bu süreç bittiğinde okula dönseler bile başarmaları mümkün gibi görünmemektedir. Bu çocuklar için online eğitim koşullarıda yoktur. Okulların açılmama süreci uzadıkça bu çocuklar kölecil bir yaşama mahkûm kalmaya devam etmektedirler. Özellikle çocuk işçiler için bir an önce farklı bir çözüm yolu bulunabilir. Bir an önce bu çocuklar kötü çalışma koşullarından kurtarılıp okullarına dönmeleri sağlanabilir.

Arslan ÖZDEMİR