Yoldaşlarımın katledilmelerinin üstünden neredeyse yarım asır geçti. Önce şunu belirtmeliyim: Bugünden bakıp o günleri yaşamayan birisi için değerlendirmek çok zordur. Bugünden bakıldığında yirmi-otuz gencin dağa çıkıp gerilla mücadelesine karar vermesi anlaşılmıyabilir. Hatta bazıların kasıtlı olarak dillendirdiği gibi anarşistlik, maceracılık olarak değerlendirilebilir.
Bu nedenle ben bugün çok kısa olarak 1970’lerin dünyasını ve Türkiyesini özetleyerek yazmaya başlayacağım. Böylece bizlerin-onların- ne yapmaya çalıştığı daha iyi anlaşılacaktır.
1970lere gelindiğinde emperyalist metropollerde, 1968’de gençler isyan etmişti. Bu isyana Fransa, İtalya gibi birçok ülkede işçiler de fabrikaları işgal ederek katılmıştı.
Afrika’da bağımsızlık mücadelesi, Latin Amerika ülkelerinde gerilla mücadelesi ve diktatörlere karşı ayaklanmalar…
Emperyalist dev ABD’ni yenilgiye uğratıp ülkelelerini bağımsızlaştıran Vietnam gerillaları…
Küba devriminin süregelen izleri…
Che’nin yiğit kavgası…
Sovyetler Birliği’nin prestijini koruyor olması, Çin Devrimi…
Kısacası birçok dünya ülkesinde özgürlük, daha hakça bir düzen, sosyalizm için kitlesel bir mücadele yükseliyordu.
Türkiye’de de altmışlı yıllarda , demokrasi, bağımsızlık ve sosyalizm için verilen kavga giderek yükseliyordu. Egemenler bu kavgayı ezmek için her türlü çabayı harcıyorlardı. Buna rağmen 1965 seçimlerinde, mitinglerde, radyo konuşmalarında sömürüye , ağalık düzenine karşı çıkan SOSYALİST olduklarını açıkça dile getiren 15 Milletvekili meclise giriyordu. Özgürlük bağımsızlık için verilen kitlesel mücadele giderek yükseliyordu. DİSK hızla tüm ülkede örgütleniyor. ABD emperyaziminin vurucu gücü 6. Filo İstanbul’dan, İzmir’den kovuluyordu. 15-16 Haziran’da hakları için isyan eden işçiler neredeyse İstanbul’u işgal ediyordu.
Birçok kent de, köylüler toprak ağalarının toprağını işgal ederek ekip biçmeye başlıyordu.
Kürt demokratları, gençleri, emekçileri Doğu mitinglerinde haklarını savunuyordu.
Gençlik üniversitelerde boykotlar ve işgallerle akademik ve demokratik haklarını savunuyordu.
1960-70 arası salt bağımsızlık, özgürlük, sömürüye karşı mücadele yükselmiyordu. Kültür, sanat, edebiyat alanında da çok hızlı bir yükseliş söz konusuydu. Ve bizler-onlar- böylesi bir ortamda mücadelenin ortasında yer aldık.
Örneğin; kanımca Deniz’i, Deniz yapan esas olarak ne Sarkışla’daki çatışması, ne Mahkeme’deki dik duruşudur. Deniz’iin belirleyici özelliği onun kitle önderi olmasıydı. Deniz öğrenci eylemlerinde hep kitleleren en önünde mücadele eden bir önderdi.
Yoldaşlarım ve o dönem yiğitçe mücadele edip can veren tüm devrimciler SAF, SÜZÜLMÜŞ BİR ÜTOPYAYA SAHİPTİLER.
Onlar insan sevgisini, emekçi sevgisini, yurt sevgisini, paylaşmacılığı, sosyalizme olan inançalarını, duyguların en üst noktasında katıksız, hilesiz, dosdoğru yaşadılar.
Onların ölümle sınanmış ütopyalarından yeni neslin öğreneceği çok şey olduğu düşüncesindeyim.
Yaşam seksen yaşına merdiven dayamış beni de şüphesiz eğdi, büktü ve sarstı ama onlarla birlikte yaşadığım onuru, onlarla birlikte yaşadığım kavganın güzelliğini hiçbir zaman unutmadım. Daha sonraki yaşantımda çok acılar, çok sevinçler tattım. Yalan da söyledim, hayallere de kapıldım kimi zaman ama bir tek inancımda;onlarla birlikte sürdürdüğüm kavganın güzel duygularında en küçük bir sarsılma olmadı. ” Gülümseyişlerin, acılara yenik düşmemesinin,” nedeni budur sanırım.
Onlarla ilgili tek tek anılarımı anlattığımda somut örneklerini vereceğim. Onlar insanoğlunun ruhundaki incelmiş bir hümanizme sahiptiler. Türkü söyliyerek ölümü kucaklayacak kadar yaşamı ve kavgayı seviyorlardı.
Bugün son olarak bir noktayı belirterek yazımı noktalıyacağım.
İmparatorlukların, cumhuriyetlerin, tüm devletlerin ve savaşların resmi tarihi vardır. Sosyalist olduklarını ileri süren ülkelerin ve partilerin de… Ülkemizde solun, sosyalistlerin de RESMİ bir tarihi vardır. Bu resmi tarihler okunarak geçmiş hakkında gerçek bilgilere ulaşılması hemen hemen olanaksızdır. İçtenlikle yazılmış anılar tarihi daha iyi öğrenmemize yardımcı olur. Ben de öyle yapacağım, resmi tarihin dışına çıkıp yoldaşlarımı sizlere anlatmaya çalışacağım. Yarın buluşmak umuduyla….
- Yapılan her şey planlı programlıdır - 5 Haziran 2020
- Nurhak Sana Güneş Doğmaz - 30 Mayıs 2020
- Yusuf Aslan - 8 Mayıs 2020