Kapitalizmin Sömürücü Doğası ve Acemoğlu’nun Çalışmaları Üzerine

Kapitalist sistem, ekonomik büyümenin temelinde yer alan artı değer sömürüsü üzerine kurulmuştur. Karl Marx’ın teorilerine göre, kapitalizmde büyüme, işçilerin emeğinden elde edilen artı değer sayesinde mümkün olur. İşverenler, işçilerin yarattığı değerin bir kısmını, onlara ödeme yapmadan kendilerine alırlar ve bu da sermaye birikimini sağlar. Yani, kapitalist sistemde büyüme, emeğin sömürüsü olmadan mümkün değildir. Bu noktayı göz ardı edip, büyümeyi sadece sağlıklı işleyen demokratik kurumlara bağlamak, sürecin altında yatan sınıf dinamiklerini ve sömürüyü görmezden gelmek anlamına gelir.

Marx’a göre, kapitalist üretim biçiminde işçi sınıfı, sürekli olarak daha fazla artı değer üretmeye zorlanır. İşçiler ne kadar üretirlerse, kapitalist sınıf da o kadar zenginleşir. Bu dinamik, toplumsal eşitsizliğin temelini oluşturur. Üretim araçlarının mülkiyetini elinde tutan sermaye sahipleri, işçilerin emek gücünü düşük ücretlerle satın alarak, kendi çıkarlarına hizmet eden bir sistem yaratırlar.

Daron Acemoğlu ve Takımının Çalışmaları

Ekonomik büyüme ve kurumların işleyişi üzerine önemli araştırmalar yapan Daron Acemoğlu ve ekibi, özellikle demokratik yapıların ekonomik kalkınma üzerindeki etkilerini incelemişlerdir. Acemoğlu ve Robinson’un Why Nations Fail (Ulusların Çöküşü) kitabında savunduğu temel argüman, iyi işleyen kurumların, özellikle de demokratik kurumların, ekonomik büyümenin en önemli faktörlerinden biri olduğudur. Onlara göre, adil ve kapsayıcı kurumlar, bireylerin daha üretken olmasına ve ekonomik kaynakların daha verimli kullanılmasına olanak sağlar. Ancak bu görüş, kapitalizmin doğasında var olan sömürü ilişkilerini yeterince ele almamaktadır.

Acemoğlu’nun yaklaşımı, kurumsal yapıları merkeze alırken, sınıf mücadelesi ve sömürü mekanizmalarını daha arka plana atmaktadır. Halbuki, Marx’ın teorileri bu noktada oldukça net: Kapitalist sistemde ekonomik büyüme, işçilerin emeğinin sömürülmesi ve bu sömürüyle elde edilen artı değerle sağlanır. İyi işleyen kurumlar dahi, bu sömürü mekanizmasının temel dinamiklerini değiştirmez.

Kapitalizmin Sömürü ve Eşitsizlik İlişkisi

Kapitalist sistemin sürekli büyüme ihtiyacı, beraberinde sosyo-ekonomik eşitsizlikleri de getirir. Sermaye sahipleri, karlarını maksimize etmek için işçi sınıfının emek gücünü en düşük maliyetle kullanmaya çalışırlar. Bu durum, işçilerin yaşam standartlarının düşmesine, iş güvencesinin zayıflamasına ve toplumsal sınıf farklarının derinleşmesine yol açar. Marx’ın Kapital adlı eserinde belirttiği gibi, sermaye birikimi ve işçi sınıfının sömürüsü, kapitalizmin ayrılmaz bir parçasıdır.

Acemoğlu ve ekibinin önerdiği kurumsal reformlar, ekonomik istikrar ve sosyal adalet sağlama vaadi taşımakla birlikte, bu sistemin yapısal sorunlarını çözmekten uzaktır. Bu reformlar, kapitalist sınıfın çıkarlarını koruyarak, işçilerin maruz kaldığı sömürü ilişkisini değiştirmez. Marx’ın perspektifinden bakıldığında, kapitalist sistemde işçi sınıfının sesinin duyulmadığı, üretim araçlarının toplumsal sahipliğinin sağlanmadığı bir düzen, eşitsizlikleri yeniden üretmeye devam edecektir.

Sınıf Mücadelesi ve Yapısal Değişim Gerekliliği

Marx’ın kapitalizm eleştirisi, bu sistemin sadece reformlarla düzelemeyeceğini, köklü bir yapısal değişime ihtiyaç olduğunu vurgular. Acemoğlu ve ekibi, demokratik kurumların işleyişini geliştirmenin ekonomik büyümeyi teşvik edeceğini savunsa da, Marxçı bir bakış açısına göre bu yeterli değildir. Kapitalist sistemde üretim araçlarının kontrolü sermaye sınıfının elinde olduğu sürece, sınıf mücadelesi devam edecek ve eşitsizlikler derinleşecektir.

Üretim araçlarının toplumsal mülkiyeti, Marx’ın önerdiği yapısal değişimin temel taşlarından biridir. Bu anlayış, işçilerin, kendi emeklerinin karşılığını daha adil bir şekilde alabilmeleri ve ekonomik kaynakların daha eşit bir şekilde paylaşılması anlamına gelir. Ancak sadece kurumsal reformlarla bu dönüşüm sağlanamaz; gerçek bir toplumsal değişim için sınıf bilincinin yükselmesi ve işçi sınıfının kendi haklarını savunacak kolektif bir güce sahip olması gerekir.

Kapitalizmin doğası gereği sömürüye dayalı bir sistem olduğunu göz önüne aldığımızda, büyümenin sağlıklı işleyen kurumlara değil, artı değer sömürüsüne dayandığını kabul etmek zorundayız. Bu noktada, yalnızca demokratik kurumların işleyişine odaklanmak, sistemin daha derin yapısal sorunlarını göz ardı etmek anlamına gelir. Acemoğlu ve ekibinin çalışmalarının değeri yadsınamaz, ancak bu analizler, kapitalizmin doğasında var olan sömürü ilişkilerine yeterince odaklanmadıkları için eksik kalmaktadır.


Kaynakça:

1. Marx, Karl. Kapital – Kapitalist üretim süreçleri ve artı deÄŸer sömürüsü üzerine temel görüşler.

2. AcemoÄŸlu, Daron ve Robinson, James A. Why Nations Fail – Ekonomik büyüme ve demokratik kurumların iÅŸleyiÅŸi üzerine çalışmalar.

3. Robinson, William I. Global Capitalism and the Crisis of Humanity – Küresel kapitalizmin yarattığı eÅŸitsizlikler ve sömürü iliÅŸkileri üzerine eleÅŸtiriler.

4. Harvey, David. The Limits to Capital – Kapitalizmin dinamikleri ve sermaye birikimi üzerine derinlemesine analiz.

5. Piketty, Thomas. Capital in the Twenty-First Century – EÅŸitsizliklerin tarihsel geliÅŸimi ve kapitalist ekonomilerdeki sınıfsal farklar üzerine araÅŸtırmalar.