Geçtiğimiz ay, dünya genelinde ‘en sıcak nisan’ olarak tarihe geçti. Avrupa Birliği’nin Copernicus uydu izleme sistemi tarafından yapılan ölçümlere göre, geçen ayın ortalama yüzey hava sıcaklığı 15,03 derece olarak kaydedildi. Bu, 1991-2020 yılları arasındaki ocak ayı ortalamasının 0,67 derece üzerinde bir değer.
Bu durum, küresel ısınmanın etkilerinin giderek daha belirgin hale geldiğinin bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Son 12 ayın üst üste ‘en sıcak aylar’ olarak kaydedilmesi, bu eğilimin sürekliliğini ve iklim değişikliğinin ciddiyetini vurgulamaktadır. Sıcaklık artışları, özellikle Doğu Avrupa bölgesinde, Kuzey Amerika’nın kuzey ve kuzeydoğusunda, Grönland’da, Doğu Asya’da, Orta Doğu’nun kuzeybatısında, Güney Amerika’nın bazı kısımlarında ve Afrika’nın büyük bölümünde ortalamanın üzerinde seyretti.
Bu sıcaklık artışlarının potansiyel etkileri çok yönlüdür. Tarım ürünleri üzerindeki olumsuz etkiler, su kaynakları üzerindeki baskı, ekosistemlerdeki değişiklikler ve halk sağlığı üzerindeki riskler, bu etkilerden sadece birkaçıdır. Ayrıca, aşırı sıcaklıkların 2050 yılına kadar beş kat daha fazla insanın ölümüne neden olabileceği tahmin edilmektedir.
Bu veriler, iklim değişikliği ile mücadelede acil eylem gerektiğini göstermektedir. Sürdürülebilir enerji kaynaklarına geçiş, karbon emisyonlarını azaltma, ormanların korunması ve yeniden ağaçlandırma, iklim değişikliği ile mücadelede atılması gereken adımlardan bazılarıdır. Ayrıca, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak ve uyum sağlamak için uluslararası iş birliği ve politika geliştirme de büyük önem taşımaktadır.
Dünya genelinde yaşanan bu ‘en sıcak nisan’, bize gezegenimizin geleceği için sorumluluk almanın ve harekete geçmenin zamanının geldiğini hatırlatıyor. Her birimizin, iklim değişikliği ile mücadelede rol oynayabileceği ve katkıda bulunabileceği alanlar vardır. Gelecek nesiller için daha yaşanabilir bir dünya bırakmak adına, bugünden itibaren atacağımız adımlar büyük önem taşımaktadır.