Bu kitap, Cenova, Hollanda, İngiltere ve ABD örneklerinin ayrıntılı analizi üzerinden küresel hegemonya kavramını yerli yerine oturtma çabasıdır. Bu analiz çerçevesinde kitabın yazarı egemen litaratürün aksine küresel hegemonyanın ikincil; hegemonik geçiş ve kiriz dönemlerinin ise sürecin asli ve belirleyici unsuru olduğu sonucuna varmaktadır. Kitap da, yine tarihsel verilere dayanılarak literatürde yaygın biçimde dillendirilen ve “tek kutuplu dünya”ya karşı daha barışçıl ve demokratik bir seçenek olarak takdim edilen “çok kutuplu dünya” tezinin hayatta karşılığı olmayan öznel bir arzudan ibaret olduğu ileri sürülüyor.
Üstün’e göre, tarihte çok kutupluluğu çağrıştıran dönemler oldu ama “çok kutuplu dünya” olarak nitelenebilecek istikrarlı ve demokratik bir dönem hiç olmadı. Çok kutupluluk gibi dönemler yalnızca hegemonik geçiş dönemlerinde görüldü ve bunlar da istikrarın, demokrasinin ve barışın değil hegemonik krizin, otoriterliğin artışının ve savaşların habercisi oldular.
Yine bu eserde, egemen literatürdeki ABD askeri ve finansal üstünlüğüne bakılarak bir hegemonik kriz olmadığı yönündeki tezlerin geçersizliği somut tarihsel önekler üzerinden gösteriliyor; yazar, askeri ve özellikle de finansal gücün artışının bir hegemonyanın varlığı ve sağlamlığının emaresi olmak bir yana tam aksine hegemonik krizin en önemli özeliği olduğunu ortaya koyuyor.
Bu çalışmada, küresel hegemonik geçiş ve özellikle de hegemonya krizi dönemlerini istikrarsızlık, çatışma ve savaşların belirlediği özel biçimde vurgulanıyor. Bu yaklaşımla bağlantılı olarak Ortadoğu ve Ukrayna’da yaşananları yeni bir dünya savaşının habercisi, provası olarak niteleniyor. Yazar, küresel hegemonya krizi tartışmalarının giderek yoğunlaşmasına karşı işin bu en önemli bölümü konusundaki sessizliği manidar buluyor. Bu sessizliği, hem genel literatürde hem de ve özellikle uluslararası ilişkiler disiplinindeki Anglo-sakson egemenlikle, emperyalist ve liberal tahakkümle ilişkilendiriyor.
Kitap da, ABD, Çin, Rusya, Almanya-AB ve Japonya’nın bu süreçteki konumlarının ayrıntılı analizi üzerinden bugün için bir dünya savaşını tetiklemek açısından ABD, Rusya ve içlerinde Türkiye’nin de yer aldığı bazı orta düzey gelişmişlikteki ülkelerin öne çıktığı saptamasında bulunuluyor.
Okuyucuyu, sömürgecilik, kolonyalizm, kapitalizm, emperyalizm, küresel hegemonya, hegemonik kriz ve dünya savaşı kavramları ile ilgili olgusal ve teorik bir gezintiye çıkaran kitap, son derece güncel bir konuyu tarihsel, olgusal ve teorik bir arka plan üzerinden anlaşılır ve akıcı bir dille ele alıyor.