Türkiye’nin AİHM kararlarına uyum sorunu ve İnsan Hakları Sözleşmesi üzerine etkileri

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Osman Kavala’nın serbest bırakılması yönünde aldığı kararın Türkiye tarafından uygulanmaması, uluslararası hukuk ve insan hakları normları açısından ciddi sorunlar yaratmaktadır. Bu durum, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) işleyişine ve genel olarak Avrupa Konseyi’nin güvenilirliğine zarar vermektedir. AİHM kararlarının uygulanması, sözleşmeye taraf olan tüm üye devletler için zorunlu bir yükümlülüktür ve bu yükümlülüğün ihlali, sözleşmenin temel ilkelerinden biri olan hukukun üstünlüğüne gölge düşürmektedir.

Raporda belirtildiği üzere, AİHS sistemi ve Avrupa Konseyi’nin güvenilirliği, üye devletlerin AİHM kararlarına uymasıyla doğrudan ilişkilidir. Türkiye’nin, Osman Kavala kararını uygulamayarak AİHS sistemine “belirgin bir zorluk” yarattığı ifade edilmektedir. Bu durum, AİHM’in Osman Kavala’nın ikinci başvurusunu öncelikli olarak incelemeye almasına ve Türkiye’den savunma sunmasını talep etmesine neden olmuştur.

AİHM, Osman Kavala’nın tutuklanması ve tutuklu yargılanmasının, onu susturmak ve diğer insan hakları savunucularının cesaretini kırmak amacı taşıdığını belirtmiş ve Türkiye hükümetinden Kavala’nın serbest bırakılması için gerekli önlemleri almasını istemiştir. Ancak, Türkiye’nin bu kararlara uymaması ve Gezi davası yargılama sürecinde Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesi, AİHM kararlarının uygulanmasındaki sorunları daha da derinleştirmiştir.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin raporu, üye ülkelerin AİHM kararlarının uygulanması konusunda önemli ilerleme kaydettiğini vurgularken, Kavala davasındaki hükme uyulmaması ve Rusya’nın üyelikten çıkmadan önce verilen kararların uygulanmamasına ilişkin endişeleri dile getirmiştir. Bu durum, AİHS’nin etkinliği ve Avrupa Konseyi’nin otoritesi için ciddi bir sınav oluşturmaktadır.

Türkiye’nin AİHM kararlarına uymaması, uluslararası hukukun temel prensiplerinden biri olan devletlerin uluslararası yükümlülüklerini yerine getirme sorumluluğunu ihlal etmektedir. Bu durum, Türkiye’nin uluslararası arenadaki itibarını ve hukukun üstünlüğüne olan bağlılığını sorgulamaya açık hale getirmektedir. Ayrıca, bu tür ihlaller, insan hakları savunucularının ve sivil toplumun cesaretini kırmakta ve demokratik değerlere zarar vermektedir.

Türkiye’nin AİHM kararlarına uyması, sadece uluslararası hukukun gereği değil, aynı zamanda demokratik değerlere ve insan haklarına olan bağlılığının bir göstergesi olacaktır. Türkiye’nin bu konuda atacağı adımlar, hem iç hukukta hem de uluslararası alanda önemli yankılar uyandıracak ve ülkenin demokratikleşme sürecine katkı sağlayacaktır.

NHY/ Euronews