Tokat’ın Günçalı Köyü’nde, Alevi inancında kutsal sayılan Çal Baba Tepesi’nde altın madeni arama için verilen ruhsat büyük bir tepkiyle karşılanıyor. Köylüler, doğayı, yaşam alanlarını ve inançlarını savunmak için mahkeme salonlarından köy meydanlarına kadar mücadelelerini sürdürüyor. Bu kutsal alanı madencilik faaliyetlerine kurban etmek isteyenlere karşı, köylüler ve yaşam savunucuları omuz omuza direniyor.
Çal Baba Tepesi, Aleviler için sıradan bir coğrafi alan değil, bir inanç ve kimlik sembolüdür. Alevi toplumu için doğa, kutsal birer emanet olarak kabul edilir. Dağlar, ormanlar, su kaynakları; sadece fiziksel varlıklar değil, aynı zamanda manevi bir bütünün parçasıdır. Çal Baba Tepesi de bu bağlamda, duaların edildiği, cemlerin tutulduğu, halkın ruhsal bağ kurduğu bir mekândır. Bu alanı maden faaliyetleriyle yok etmek, sadece doğayı değil, bir kültürü ve inancı da yok etmeye yönelik bir saldırıdır.
Mücadele Mahkeme Salonlarına Taşındı
Altın madeni arama ruhsatının iptali için Tokat İdare Mahkemesi’nde açılan dava, bölge halkının kararlı duruşunu bir kez daha gözler önüne serdi. Günçalı Köyü Dernek Başkanı Nuri Güner, mahkemede bilirkişi keşfi talep ettiklerini ve mücadelelerinin hukuki zeminde devam edeceğini belirtti. Mahkeme önünde toplanan köylüler ve destekçileri ise ellerindeki pankartlarla doğaya, yaşama ve kutsallarına sahip çıkacaklarını bir kez daha ilan etti: “Altına değil, doğaya değer ver”, “Çal Baba’ya dokunma.”
Neo-Liberal Rant Politikalarına Karşı Direniş
Altın madeni projesi, sadece Çal Baba Tepesi’ni değil, çevre köylerdeki yaşamı ve ekosistemi de tehdit ediyor. Şirketin ruhsat sahası, 1.955 hektarlık geniş bir alanı kapsıyor. Bu durum, tarım topraklarını, su kaynaklarını ve bölgedeki biyoçeşitliliği yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakıyor. Ayrıca, ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) sürecinin işletilmemesi, şirketin hukuka aykırı bir şekilde hareket ettiğini açıkça ortaya koyuyor.
Köylüler ve yaşam savunucuları, şirketin yalnızca kar amacı güden doğa talanı politikalarına karşı çıkarken, bölgenin doğal ve kültürel mirasının korunması için anayasal haklarını sonuna kadar kullanacaklarını belirtiyor. “Topraklarımızı ne MAPEG’e ne de gözünü para hırsı bürümüş şirketlere yok ettirmeyeceğiz,” diyen köylüler, bu direnişin sadece kendi köyleri için değil, geleceğin doğası ve insanlığı için önemli olduğunu vurguluyor.
Kutsalın ve Doğanın Yan Yana Direnişi
Alevi inancında doğanın kutsallığı, insanın doğayla uyum içinde yaşaması gerektiği öğretisiyle birleşir. Günçalı Köyü sakinleri, bu değerleri korumak için sadece bir çevre mücadelesi değil, aynı zamanda inançlarını ve kültürlerini savunma mücadelesi veriyor. Çal Baba Tepesi’nin yok edilmesi, bir topluluğun ruhsal bağlarını koparmak ve onların kutsallarını hiçe saymak anlamına gelir. Bu nedenle, bu direniş sadece Günçalı Köyü halkının değil, doğaya ve inanca saygı duyan herkesin mücadelesidir.
Adaletin ve Yaşamın Yanında Durmak
Mahkeme kararının ne yönde çıkacağı henüz belirsiz, ancak köylüler mücadeleyi sürdürmekte kararlı. Günçalı’da yükselen bu direniş, doğanın, kültürün ve inancın birbirinden ayrılmaz bir bütün olduğunu gösteriyor. Doğaya yapılan her saldırı, insanlığa ve kültüre yapılmış bir saldırıdır. Bu nedenle Çal Baba Tepesi için verilen mücadele, yalnızca bir köyün değil, topyekûn insanlığın geleceği için verilen bir mücadeledir.
Doğayı ve kutsalı yok etmeye çalışanlara karşı Günçalı halkının verdiği mesaj nettir: “Biz bu toprakların bekçisiyiz. Ne altına ne de paraya boyun eğeceğiz. Çal Baba’ya ve doğamıza dokunamayacaksınız.”