Türkiye’nin İsrail’e yönelik silah ambargosu çağrısı ve BM’ye gönderdiği mektup, Filistin halkına destek mesajı niteliği taşıyor. Ancak Ankara’nın İsrail ile ticari ilişkilerini dolaylı yollardan sürdürmesi, bu tavrın ne derece samimi olduğu konusunda şüpheler uyandırıyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail’in Gazze’deki saldırılarına sert tepki göstermesi, uluslararası arenada Türkiye’nin Filistin lehine güçlü bir duruş sergileme amacında olduğunu gösteriyor. Ancak aynı zamanda Türkiye, İsrail’e petrol akışını devam ettiriyor ve ticari bağlarını kesmekte tereddüt ediyor.
Türkiye, özellikle petrol ticaretinde İsrail için stratejik bir rota olarak konumlanmış durumda. Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı, İsrail’in ekonomik ve askeri faaliyetleri için hayati önem taşıyor. Bu durum, Erdoğan ve AKP hükümetinin Filistin halkına olan desteğini, ekonomik çıkarları söz konusu olduğunda ne kadar ileri taşıyabileceği sorusunu gündeme getiriyor. Türkiye’nin hem İsrail’e ambargo çağrısında bulunması hem de petrol ihracatını sürdürmesi, bu konudaki politikasının tutarsız olduğu eleştirilerini güçlendiriyor.
Middle East Eye’ın (MEE) raporları, Türkiye’nin dolaylı ticaret yollarıyla İsrail’e ihracatını sürdürdüğünü ortaya koyuyor. Bu ticari faaliyetlerin Filistin Yönetimi (PA) gümrükleri üzerinden yapıldığı belirtiliyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, Türkiye’nin Filistin’e yaptığı ihracat 2024 yılı itibarıyla yüzde 423 artış gösterdi. Bu rakamlar, Türkiye’nin görünürdeki ambargo çağrısına rağmen ticari çıkarlarını koruma çabasında olduğunu gösteriyor.
Bu bağlamda, Türkiye’nin İsrail’e silah ambargosu çağrısında bulunmasının yanı sıra kendi petrol akışını kesmemesi, Filistin’e olan desteğinin bir sınırı olduğunu gösteriyor. Türkiye’nin bu çelişkili tutumu, yalnızca İsrail’e değil, Filistin halkına da zarar verebilecek bir strateji olarak değerlendiriliyor. Filistin için yürütülen uluslararası destek hareketlerinin en güçlü argümanlarından biri olan ambargo çağrısı, Türkiye’nin çıkar ilişkilerinin gölgesinde kalıyor.
Türkiye’nin İsrail’e karşı olan tavrında ciddi bir tutarlılık sorunu gözlemleniyor. Erdoğan’ın ve Fidan’ın Gazze için verdikleri siyasi mesajların eyleme dönüşüp dönüşmeyeceği belirsizliğini koruyor. Bu çerçevede, Türkiye’nin İsrail’e yönelik politikalarının arka planındaki ekonomik faktörler, bu söylemlerin samimiyetini sorgulatan en önemli etkenlerden biri olarak öne çıkıyor.
Kaynak: The Cradle