Tayfun Kahraman’ın kızı Vera ile görüşme hakkının ciddi şekilde kısıtlanması, hukukun adaletten sapmasının ve insan hakları ihlallerinin somut bir göstergesi olarak dikkat çekiyor. Gezi Parkı davası nedeniyle 25 Nisan 2022’den bu yana haksız yere tutuklu bulunan Kahraman, şimdi de ailesiyle olan sınırlı bağının daha da zayıflatılmasıyla cezalandırılıyor. Bu uygulamalar, hukuk devletinin temel prensiplerine ve insan haklarına açıkça aykırıdır.
Meriç Demir Kahraman’ın, kızının babasını sadece ayda bir saat görebileceği kararı karşısında yaşadığı derin üzüntü, bu uygulamanın insani boyutunu gözler önüne seriyor. Kararın gerekçesi açıklanmamışken, bu tür kısıtlamaların sadece Tayfun Kahraman’ı değil, aynı zamanda ailesini de cezalandırdığı açıktır. Aile bireylerinin birbirleriyle olan temel bağlarını koparmak, hiçbir şekilde meşru bir gerekçeyle açıklanamaz ve bu tür uygulamalar, toplumun vicdanında derin yaralar açmaktadır.
Adil Yargılanma ve Aile Birliğinin Korunması
Adil yargılanma hakkı, aile birliğinin korunması ve insan onuruna saygı gibi temel insan hakları, bu tür kararlarla ihlal edilmektedir. Bu uygulamaların, yalnızca Tayfun Kahraman’a yönelik değil, tüm topluma yönelik bir baskı ve sindirme aracı olarak kullanıldığı endişesi de giderek artmaktadır.
Yetkililerin, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını gözeten bir tutum sergilemesi ve bu tür insanlık dışı uygulamalara son vermesi gerekmektedir. Bu karar, sadece hukuki değil, aynı zamanda ahlaki açıdan da ciddi bir sorun teşkil etmektedir.
- İmamoğlu’nun Avukatına Gözaltı: Savunma Hakkına Yönelik Yeni Bir Baskı Dalgası mı? - 26 Ağustos 2025
- Tutuklu Başkan Murat Çalık’tan Anayasa Mahkemesi Başvurusu: “Bu Sadece Benim Değil, Adalet Arayan Herkesin Davasıdır” - 26 Ağustos 2025
- Avrupa Belediye Başkanları Heyeti’nden Silivri Ziyareti: İmamoğlu’na “Demokrasi Ödülü” - 26 Ağustos 2025