Orman Genel Müdürlüğü (OGM) verilerine göre, 2024’ün ilk yedi ayında ülke genelinde 10 bin 628 hektarlık orman alanı yangınlarla kül olmuştur. Ancak, orman yangınları, ormanların zarar görmesinin tek nedeni değildir. Türkiye Ormancılar Derneği İzmir İl Temsilcisi Kenan Öztan’a göre, ormancılık dışı amaçlarla ormanlık alanların tahsisi, yangınlardan çok daha büyük zararlara yol açmaktadır.
2012-2020 yılları arasında gerçekleştirilen değerlendirmelere göre, 87 bin 432 hektar orman yangınlardan zarar görmüştür. Aynı dönemde ise tam 342 bin 846 hektar orman alanı, ormancılık dışı amaçlar için tahsis edilmiştir. Bu kıyaslamalar ormanların sadece yangınlarla değil, yanlış ve ormansızlaştırma politikalarıyla da büyük zararlar gördüğünü açıkça ortaya koymaktadır.
Tahsislere konu olan alanlar genellikle enerji üretim tesisleri, turistik tesisler, tarım arazileri ve madencilik gibi farklı sektörler için kullanılmaktadır. Bu durum, orman ekosisteminin yeniden oluşturulmasının neredeyse imkânsız hale geldiği anlamına gelir. Gerçekleşen bu tahsisler sonucunda zarar gören alanlar, yangınlarla zarar gören ormanlık alanların yaklaşık dört katını bulmaktadır.
Dolayısıyla, tahsislerin ormanlara verdiği zarar, hem ekolojik dengenin bozulmasına hem de biyolojik çeşitliliğin azalmasına neden olmaktadır. Ormanlık alanların uzun yıllar boyunca yeniden ormanlaştırılması zorluğu, doğal kaynakların ve yerel canlı türlerinin sürdürülebilirliği açısından ciddi tehditler oluşturmaktadır. Bu nedenle, ormanların korunması ve ekosistemlerinin sürdürülebilir şekilde yönetilmesi, ülkenin iklim değişikliği ile mücadelesi ve çevre politikaları açısından kritik bir öneme sahiptir.
Tahsislerin Çeşitleri ve Alan Dağılımı
Son sekiz yıl içinde, toplam 342 bin 846 hektarlık orman alanı çeşitli amaçlarla tahsis edilmiştir. Bu tahsisler, Bakanlar Kurulu ve Cumhurbaşkanı kararnameleri ile hayata geçirilmiştir. Orman alanlarının tahsisi, farklı sektörlerin ihtiyaçlarına hizmet etmeyi amaçlamakla birlikte, orman ekosistemlerinin korunması ve sürdürülebilirliği ile ilgili ciddi endişeler yaratmaktadır.
Detaylı olarak inceleyecek olursak, bu alanların 87 bin 38 hektarı madencilik faaliyetleri için ayrılmıştır. Madencilik sektörü, doğal kaynakların çıkarılması amacıyla ormanlık alanların kullanımına ihtiyaç duyarken, aynı zamanda orman ekosistemlerine zarar verme potansiyeline sahiptir. Özellikle siyanürle maden çıkarma faaliyetleri çevreye zarar vermemesi mümkün değil.
Enerji sektörü için tahsis edilen orman alanlarının büyüklüğü ise 126 bin 296 hektardır. Bu sektör, yenilenebilir enerji kaynakları ve enerji üretim tesisleri ile ülke enerji ihtiyacını karşılamayı hedefler. Ancak, enerji projeleri de ormanların biyolojik çeşitliliğini ve habitatlarını olumsuz etkileyebilir. Sadece tarımsal enerji projeleri için değil, diğer enerji üretim şekilleri için de bu tür tahsislerin yaygın oluşu kaygı vericidir.
Diğer çeşitli işlemler için ise 128 bin 712 hektarlık orman alanı tahsis edilmiştir. Bu kategorideki işlemler, genellikle sanayi, turizm ve konut gibi çok çeşitli arazi kullanımlarını kapsar. Bu tür tahsislerin çevresel etkileri ve orman arazilerinin sürdürülebilir kullanımı konusundaki endişeler devam etmektedir.
Orman sınırlarının dışına çıkarılan alanlar arasında ise, İmar Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca 800 hektar yer almaktadır. İstanbul Beykoz’daki Görele Köyü gibi gayrimenkul değeri yüksek bölgeler bu kapsamda belirtilen yerler arasındadır. İzmir Aliağa’da, orman sınırlarının dışına çıkarılan 285 bin 867 metrekarelik bir alan ise kirletici sanayi kuruluşları ile çevrilidir. Bu durum, ormanların korunması adına ciddi sorunlar ortaya koymaktadır.
Not: Bu haberi oluştururken Evrensel’in haberinden yararlandık…
- “Milli Yargı” İllüzyonu: Kapitalist Egemenliğin Hukuki Maskesi - 7 Eylül 2024
- Yeraltı Sularının Önemi ve Tehdit Altındaki Kaynaklar - 28 Ağustos 2024
- Firavunların Gücü: Hiçbir İktidar, Halkın Desteği Olmadan Sürdürülebilir Değildir. - 17 Ağustos 2024