Ezidi Soykırımı’nın 10. Yılında: Acılar ve Güvenlik Endişeleri Devam Ediyor

2014 yılında, Irak’ın Şengal (Sincar) bölgesi, IŞİD’in yayılma stratejisinin önemli bir hedefi oldu. IŞİD’in saldırıları, Ezidi halkı için tarihlerinde eşi benzeri görülmemiş bir yıkım ve trajediye yol açtı. Binlerce Ezidi, bu saldırılar sırasında hayatını kaybetti; birçok kadın ve çocuk ise köleleştirildi ve cinsel şiddete maruz kaldı. Katliamlar ve insanlık dışı uygulamalar, bölgedeki demografik yapıyı kökten değiştirdi.

Saldırıların hemen ardından, IŞİD’in kontrolü altındaki bölgelerde sistematik bir soykırımın izleri ortaya çıkmaya başladı. Toplu mezarlar, bu trajedinin en somut kanıtlarından biri olarak dikkat çekti. Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşlar, Irak’ta yaklaşık 200 toplu mezar tespit etti. Bu mezarlarda, Ezidilere, Türkmenlere ve Musul güvenlik güçlerine ait kalıntılar bulundu. Sadece Telafer’de çıkarılan toplu mezar, farklı etnik ve dini gruplara ait kalıntılar içererek, IŞİD’in etnik temizleme politikalarını gözler önüne serdi.

Soykırımın ardından geçen 10 yıl boyunca, toplu mezarların açığa çıkarılması ve bu trajedilere dair gerçeklerin ortaya konması, hem kurbanların aileleri hem de uluslararası toplum için önemli bir mesele olmayı sürdürüyor. Birçok toplu mezar, hâlâ keşfedilmeyi bekliyor ve bu mezarlar, belki de kayıp kişilere dair son bilgileri içeriyor. Bu süreçte, yargı organlarının ve insan hakları kuruluşlarının koordineli çalışmaları büyük önem taşıyor.

Soykırımın korkunç sonuçları, sadece fiziksel kayıplarla sınırlı kalmayıp, aynı zamanda Ezidi topluluğunun sosyal, kültürel ve psikolojik yapısını da derinden etkiledi. Bu tarihsel travmanın izlerinin silinmesi uzun yıllar alacak gibi görünüyor. Ezidi halkının yeniden toparlanması ve güvenli bir gelecek inşa etmesi için uluslararası destek ve dayanışma, hiç olmadığı kadar elzemdir.

Ezidilerin Günümüzdeki Durumu

Ezidi soykırımının üzerinden on yıl geçmiş olsa da, topluluğun yaşadığı acılar ve güvenlik endişeleri hâlâ devam etmektedir. Uluslararası kuruluşların raporlarına göre, yüzlerce Ezidi, Suriye’nin kuzeyinde bulunan özellikle el Hol kampında, IŞİD üyeleriyle birlikte yaşamaya zorlanmaktadır. IŞİD militanları, kaçırılan Ezidileri tehditler ve yalanlar yoluyla kontrol altında tutmaya çalışmakta, bu da bölgedeki insani krizin derinleşmesine sebep olmaktadır. El Hol kampındaki koşullar, Ezidilerin yaşamlarını tehdit eden çeşitli tehlikeler içermekte ve onları sürekli bir korku içinde yaşamak zorunda bırakmaktadır.

Uluslararası düzeyde, Ezidilerin dünya genelindeki nüfusunun yaklaşık 800 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir. Ancak, bu nüfusun büyük bir kısmı, Suriye ve Irak gibi anavatanlarından kaçarak mülteci olarak başka ülkelerde yaşamaktadır. Türkiye, Almanya, Kanada ve Avustralya gibi ülkelerde yaşayan Ezidi mülteciler, zor koşullar altında hayatlarını sürdürmektedir. Mülteciler, yeni bir başlangıç yapma umuduyla geldikleri bu ülkelerde, dil engelleri, ekonomik zorluklar ve toplumsal uyum problemleri gibi çeşitli engellerle karşılaşmaktadır.

Ezidilerin, yaşadıkları travmanın yanı sıra, geleceğe yönelik belirsizliklerle dolu zorlu bir süreç içinde oldukları aşikârdır. Uluslararası toplum tarafından sağlanan yardımlar ve destekler, bu topluluğun geleceği açısından büyük önem taşımaktadır. IŞİD’in gerilemesi ile birlikte, Ezidilerin anavatanlarına dönme umudu taşıyan bazı gelişmeler olsa da, güvenlik ve istikrarın sağlanması için daha fazla uluslararası işbirliği ve desteğe ihtiyaç duyulmaktadır. Ezidilerin karşı karşıya olduğu güncel durum ve yaşam koşulları, uluslararası toplumun dikkatini çeken ve acil çözüm gerektiren bir insani krizdir.

Ezidilerin Diaspora ve Karşılaştıkları Sorunlar

Soykırım öncesinde, Şengal bölgesinde yaklaşık 500 bin Ezidi yaşamaktaydı. Ancak, yaşanan trajik olaylar, birçok Ezidiyi yurtlarını terk etmek zorunda bıraktı. Bugün, Almanya en büyük Ezidi diasporasına ev sahipliği yapmaktadır. Almanya’da yaşayan Ezidiler, burada bir umut ışığı ararken bir dizi sorunla da karşı karşıya kalmaktadır. Bu sorunlar arasında önyargı ve ayrımcılık önemli yer tutmaktadır. Özellikle genç Ezidiler, ‘şeytana tapanlar’ şeklinde hakarete uğrayarak sosyokültürel entegrasyon süreçlerinde zorlanmaktadır.

Almanya’daki Ezidi topluluğuna yönelik yeterli kültürel ve akademik araştırmaların yapılmaması da bu toplumun karşılaştığı sorunların derinleşmesine neden olmaktadır. Kültürel kimliklerini koruyarak entegrasyon sağlamaya çalışan Ezidiler, toplum içerisinde var olan önyargılardan da mustariptir. Ayrıca, bu eksiklik, Almanya’da yaşayan Ezidilerin sorunlarının daha iyi anlaşılmasını ve bu sorunlara yönelik etkili politikaların geliştirilmesini zorlaştırmaktadır.

Türkiye’ye baktığımızda ise Mardin’de 30 binin üzerinde Ezidi sığınmacı yoğunlaşmış durumdadır. Bu Ezidiler, kimlik ve kayıt sorunları nedeniyle temel hizmetlere erişimde büyük zorluklarla karşılaşmaktadırlar. Sağlık, eğitim, barınma gibi temel insani ihtiyaçlar bu bürokratik engeller nedeniyle yeterince karşılanamamaktadır. Kimlik ve kayıt sorunlarına ek olarak, sosyal ve kültürel entegrasyon konusunda da ciddi problemler mevcuttur. Bu durum, Türkiye’deki Ezidilerin sosyal uyum süreçlerini daha karmaşık ve zor bir hale getirmektedir.

Uluslararası Toplumdan Beklenen Destek

Ezidi soykırımının 10. yılına girilirken, Ezidilerin güvenlik endişeleri ve yaşam koşulları halen düzelmiş değil. Bu nedenle, Uluslararası Af Örgütü gibi kuruluşlar daha fazla destek çağrısında bulunuyor. Ezidilerin yaşadığı trajedinin resmi olarak tanınması, adaletin sağlanmasının önündeki en önemli adımlardan biridir. Uluslararası toplum, bu konuda daha aktif ve kararlı bir şekilde hareket etmelidir.

Özellikle kamplarda yaşamaya zorlanan Ezidilerin durumu dikkat çekmektedir. Bu insanların kurtarılması ve yeniden entegrasyonlarının sağlanması, toplumsal kabul görmelerinin önünü açacaktır. Burada ulusal ve uluslararası düzeyde daha fazla kaynağın ayrılması gerekiyor. Eğitim, sağlık ve psikososyal destek gibi temel ihtiyaçlar göz önüne alınarak sürdürülebilir çözümler üretilmelidir.

Konuya ilişkin olarak Uluslararası Af Örgütü ve diğer sivil toplum kuruluşları, devletleri ve uluslararası kuruluşları harekete geçmeye çağırmaktadır. Bu çağrılar, Ezidilerin haklarının korunması ve insanlık hukukuna uygun bir yaşam sürdürebilmeleri için önemli bir itici güç olacaktır. Adaletin sağlanması ve sorumluların hesap vermesi, dünya genelindeki benzer trajedilerin önlenmesinde kritik bir rol oynayacaktır.

Ayrıca, uluslararası toplumdan beklenen destek, Ezidilerin ekonomik olarak güçlendirilmesini de kapsar. İş fırsatları, eğitim imkanları ve ekonomik destek paketleri bu anlamda büyük önem taşımaktadır. Uzun vadeli ve kapsamlı stratejilerle, Ezidilerin kendi kendine yeterli hale gelmeleri teşvik edilmelidir. Bu, yalnızca bireysel olarak Ezidilerin değil, genel olarak toplumun da yeniden inşası için hayati bir adım olacaktır.