Türkiye’nin en büyük şairlerinden biri olan Nâzım Hikmet Ran’ın “Kuvayi Milliye” destanı, bu kez doğrudan değil, dolaylı yollarla sansüre uğruyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı, bir açıklama yaparak “Nazım Hikmet’in eserleri yasaklanmadı, cinsel içerik barındırdığı gerekçesiyle sadece bir çizgi romanı erişim dışı bıraktık” dedi. Ancak bu açıklama, sansürün daha incelikli ve örtük bir biçimini temsil ediyor: sanatçının eserini yeniden yorumlayan bir formun hedef alınması.
Sembolizme ve Sanata Müdahale
Bakanlık, Nuri Kurtcebe’nin çizimleriyle hayat bulan “Kuvayi Milliye Destanı”nın cinsel içerik gerekçesiyle halk kütüphanelerinin genel erişiminden kaldırıldığını söylüyor. Peki, burada sorgulanması gereken nedir? Çizgi romanın gerçekten çocukların erişiminden korunması gereken bir içeriğe mi sahip olduğu, yoksa Türkiye’nin geçmişinde olduğu gibi, Nâzım Hikmet’in mirasının bir kez daha hedef alınması mı?
Nâzım Hikmet, sadece bir şair değil, aynı zamanda sosyalist bir düşünce adamı olarak tanınır. “Kuvayi Milliye Destanı” ise Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesini destansı bir anlatımla dile getirir. Bugün bu eserlerin farklı formlarının sansürlenmesi, aslında halkın tarihsel bilinçle ve entelektüel birikimle buluşmasının önüne set çekmek anlamına gelir.
Cinsellik Bahane, Yasaklama Şaşmaz
Çizgi romanın içerdiği cinsellik ne kadar tartışılabilir bir konu olsa da, Bakanlığın bu gerekçeyi öne sürerek sansür uygulaması, sanatı küçümseyen bir yaklaşımı ortaya koyuyor. Cinsellik, tarih boyunca sanatın ayrılmaz bir parçası olmuştur. Nâzım Hikmet gibi sanatçılar, yalnızca estetik değil, aynı zamanda devrimci bir amaç güderler. Bu bağlamda, Kurtcebe’nin eserinin yasaklanması, halkın bu mirasla temasını engellemeye yönelik bir girişimdir.
Bakanlık açıklamasında “çocukların erişimine uygun değil” diyerek bir çizgi romanı erişimden kaldırmayı açıklarken, bu hamlenin aslında iktidarın sanat ve kültüre müdahale politikasının bir parçası olduğunu görmek gerekiyor. Türkiye’de sanatın daha önce de ideolojik gerekçelerle hedef alınması, bu sürecin bir devamı niteliğinde. Bugün cinsel içerik iddiasıyla yasaklanan bir çizgi roman, yarın başka bir sanat eserine uygulanan sansürün meşrulaştırılmasına zemin hazırlıyor.
Sansüre Karşı Dayanışma
Bu yasaklama, sanatçılar ve aydınlar arasında daha fazla dayanışma çağrısını gerektiriyor. Tıpkı Nâzım Hikmet’in dediği gibi:
“En güzel deniz: Henüz gidilmemiş olanıdır.”
Sanatın gidilmemiş denizlerini sansür dalgalarıyla engellemek, toplumun geleceğini de karartmaktır. Bu yasaklara karşı mücadele, sadece sanatın değil, halkın özgürlük mücadelesinin bir parçasıdır.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “hassasiyet” maskesi altındaki bu uygulaması, sanatçılara ve aydınlara bir mesajdır: Tarihinizi yazmayın, çizginizi aşmayın. Ancak, Nâzım Hikmet’in dediği gibi, “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” diyen bir toplum, sansürlerle susturulamaz.