Geometri insanı hiçbir zaman yanılgıya götürmez. Seçim süreçlerine de geometrik açıdan bakmamız gerekiyor. Böyle bakarsak fazla hüsrana uğramayız diye düşünüyorum. İktidara aç olduğumuzu biliyorum, gerçekten bizim toplum birçok konuda açlık çekiyor. İktidar ve iktidarsızlık arasında çok sıkı bir bağ olduğunu düşünenlerdenim, bunun sebebinin de daha çok fantezi ile gerçeklik arasında ayırım yapamamak ve sürekli bir inkâr mekanizmasını devreye sokmak bu kısır döngüde yaşamak olduğunu biliyoruz.
Ülkemiz yeni bir seçim sürecine girerken aslında hem seçmenlerin, hem aday olanların ve olamayanların düştüğü ruh hali tam da böyle bir şey olsa gerek. Herkesin tek derdi iktidar olmak yani muktedir olmak!
Peki insanlar neden iktidar olmak istiyor? Acaba bu durumun kendi ruh halleriyle bir ilişkisi var mı? Mesela bu kişiler evlerinde kurdukları ilişkilerde ne kadar mutlular? Ya da başkalarının kendilerini onaylamalarına niye bu kadar açlar? Temel sorun onaylanma açlığı ise bunu niye temsili olarak yapıyorlar?
Mesela milletvekili adayları neyin açlığını gidermek için çabalıyor ve kimden kaçınıyor? Bunlar seçmenlerin verdiği oylarla neden onaylanmak istiyor? Öncelikle şunu belirteyim bunların derdi ülke kurtarmak toplumun refahını ve mutluluğunu sağlamak değil. Çünkü öyle olsa önce kendi evlerinden ve sokağından başlarlar kurtarıcılığa. Kendini kurtaramamış, iki kişiyle göz teması kuramıyor ama illa ki kurtarıcı olacağım diyor. Olmaz olmaz olmaaaz. Haa hasbel kader olur o kadar işte.
Seçilen de seçen de ne yazık ki hasarlı.
Peki ya seçmenler neyi oyluyor? Bunun için niye bu kadar kutuplaşıyorlar? Öyle sanıyorum ki hepsinin derdi ortak, onlar da onaylanmak istiyor ama onlar seçecekleri vekillere göre daha da dolaylı bir yol seçiyorlar ve seçeceği vekiller üzerinden iktidar ve muktedir olma yoluna gidiyorlar yani hepsinin ortak tek bir bileşeni var.
Hepsi de farklı farklı zincirlere aynı halka olmak istiyor, böyle yaparak tatmin ve onaylanmış olduklarını düşünüyorlar. Yani hepsi de bir zincirden besleniyorlar ne yazık ki! O zincir de onları tekleştiriyor. Buna ister yoldaş, ister yurttaş, ister cemaat deyin değişen hiçbir şey yok. Her durumda da bu kişiler akıllarını ve duygularını başkalarının vesayetine veriyorlar.
Bu ise sadece köle ahlakıdır.
Elbette köle olmak pek çoklarımızın hoşuna da gidebilir buna da itirazım yok çünkü bu da bir seçim. Ama şunu anlamakta zorluk çektiğimi söylemek zorundayım muktedir olmak için köle ahlaklı olmayı gerektirir mi? Ben gerektirdiğini düşünmüyorum. Yukarıdaki kesimlerin böyle bir yol seçmesi de beni şaşırtmıyor aslında çünkü bu bir çeşit kuşak laneti ve seçilmişlerin kendilerini seçenleri yarattığı bir paradoks yani iktidarsızların kendilerini seçmesi için yarattıkları köle ahlakı. Onun için seçim sandığına giderken acaba kim kimi seçiyor sorusunun önemli olduğunu düşünüyorum.
Ve elbette köle ahlakı, köle ahlaklı güruhları yaratmak için vardır. Yani kuklayı oynatan ip kimin elinde ise o kuklayı oynatır ve seçilmek istiyorsa seçmenini de o yaratır. Gerisi “lafı güzaftır”
Oh be ben de bir seçim yazısı yazdım sonunda.
- Yazar Takdir bekler mi? - 14 Ağustos 2024
- Kör İnanç ve Terör - 4 Ekim 2023
- Z Kuşağı ve Deprem! - 9 Şubat 2023