Madımak katliamının üzerinden 29 sene geçmiş. Katliamdan bir sonraki bir kaç yıl gündemde tutulmasını başarmış ancak 2 Temmuz 2004 günü, Sivas’ta Madımak Otelinin önünde Avrupa ve Türkiye’den değişik Alevi Kuruluşlarının yöneticileri ve küçük bir gurup ile anmalar gerçekleştirilmişti.
Orada hazır bulunanlardan biri deAvusturya Alevi Dernekleri Federasyonu yöneticilerinden Kemal Soylu‘ydu. Sivas dönüşü Mail Guruplarında sıcağı sıcağına izlenimlerini paylaşan Kemal Soylu, yıllar içinde katılımın vardığı noktayı özetlemiş olurken, bir şeyler yapılmasının altını da ısrarla çiziyordu. İşin doğrusu bu bir paylaşmadan çok yüreğinin derinlerinden yükselen çığlıktı. Umarsız, biraz da vurdumduymaz duyarsızlıklara düşmüş olanları o derin uykularından uyandırmak istiyordu sanki. Ama ne yazık ki bu çığlık karşısında büyük çoğunluk sessizliğini korudu.
Üzerimizdeki ölü toprağı, tüm ağırlığı ile bizi sessizliğin derin yalnızlığına çekiyor ve çaresiz susuşlara mahkûm ediyordu. Bir yazı ile bu sessizliği yırtmanın olanaksızlığını görerek, yazmaya çalıştığım yazıyı bir kenara bıraktım. Kısa bir ön çalışma sonucunda, bir gurup arkadaşla birlikte, “Madımak Müze Olsun” talebi ile bir imza kampanyasının başlatılması kararını aldık. Bunun için öncelikle, (21 Temmuz 2004 tarihinde) www.2temmuz.com adresini satın aldık. Çok kısa zaman içinde sayfada başlattığımız imza kampanyası, sayfadan edinilen imza formları ile Alevi derneklerine ve ardından sokağa kadar indik.
Bu aşamada, büyük fedakârlıkla gönüllü olarak çalışan arkadaşlarımızın adlarını burada anmadan geçemem. İnternet sayfamızı yapan Ergin Topçu başta olmak üzere, yüzlerce imza toplayan Almanya‘dan Fatma Koç, Bektaş Kılıç, Viyana‘dan Kemal Soylu arkadaşımız, sabırla inatla bu çalışmaya omuz verdiler. İstanbul‘daki çalışmalarımıza katkı veren A. Haydar Timisi ve Ankara ayağında desteğini ve yardımlarını aldığımız Fevzi Gümüş, kampanyanın geniş kitlelere ulaşmasında emeği geçen diğer arkadaşlarımız oldular.
Basından da destek almamız gecikmedi. Cumhuriyet Gazetesi, 21 Temmuz 2004 tarihinde, 2 Temmuz Kültür Merkezi ve Dostluk ve Barış Müzesi Girişimini ve başlattığımız İmza Kampanyasını kamuoyuna duyuruyordu. Recai Aksu Yönetiminde olan “Alevilerin Sesi” dergisi, destek veren ve girişimimizi kitlelerle buluşturmaya çalışan yayın organlarından biri oldu.
Yolun hemen başında açık desteğini gördüğümüz bu arkadaşların çabaları ile kısa zamanda geniş kitlelerle buluşma şansımız oldu. Basından girişimimize destek olan yazarların başında Ece Temelkuran ve Can Dündar ile Cezmi Ersöz‘ü de anmak isteriz. Alevi Kurumlarının bekleyen ve gelişmeleri izleyen tavrı çok sürmedi.
Biel ve Çevresi Alevi Kültür Merkezi ile Kemal Soylu arkadaşın da yönetiminde olduğu Avusturya Alevi Dernekleri Federasyonu ve Başkanlığını Murtaza Demir‘in yaptığı 2 Temmuz Pir Sultan Abdal Vakfı oldular. Madımak Oteli‘nin Müze olması talebinin değişik düzlemlerde dile getirilmiş olması ve her “2 Temmuz” öncesi yapılan anmalara yeni bir boyut katan İmza Kampanyası, ne yazık ki beklediği ilgiyi birçok Alevi kurumdan görmedi. Çalışmanın belli bir aşamasına kadar sesiz ve biraz da ihtiyatla izlemeyi yeğlediler. Yapılan kimi açıklamaları ile Girişimimize ve İmza Kampanyamıza destek vermekle beraber, bu çalışmanın bir parçası olmaktan uzak durdular.
Desteklerini talep ettiğimiz kimi kurum ve yöneticilerin anlam veremediğimiz tepkileri ile de karşılaştığımızı yaşamış olmamıza hala bir anlam verebilmiş değiliz. Tam da bu kişilerin, “Madımak Otelinin Müze olması talebinin kitlelerle buluşması, basında yankı bulması sonucunda” girişime sahip çıkmaları şaşırtıcı ama sevindiriciydi. Madımak Otelinin Müze olması için atılan her adım, verilen her katkı bizim için hep önemli oldu. Bu destekleri hep anlamlı bulduk ve samimiyetini sorgulamayı hiç düşünmedik. Zaman içinde hataların yapılabileceğini de kabul ederek gelinen noktada destek veren ve çaba harcayan herkesin saygıyla anılmasından yanayız. 2 Temmuz 2004 sonrasında başlayan çalışmalarımız, semeresini tam bir yıl sonra; 2 Temmuz 2005 günü gösterdi .2 Temmuz 2005 günü Madımak Oteli‘nin önünde 3 binden fazla bir kitle toplanmıştı ve gelecek yıllardaki anmaların ne düzeye ulaşacağını gösterir nitelikteydi. Ardından 2006‘da 10 binden fazla katılımcı ile Sivas Madımak katliamında yitirdiğimiz aydın, yazar ve gençlerimizin anılması, 2007‘de 20 binlerle ifade edilen bir noktaya geldi.
Katılımın her yıl katlanarak artmasında Alevi kurumlarının, sol parti ve demokratik kitle örgütleri ile sendikaların sahiplenmesinin büyük payı var. Bizim başlattığımız İmza Kampanyasının kitlelerle buluşması, sınırlı da olsa asıl hedefimizde olan Alevi kurumlarını ve sol yelpazedeki partiler ve demokratik kitle örgütlerini etkilemiş ve harekete geçirmiş olmakla hedefine ulaşmıştır. Madımak Müze Olsun İmza Kampanyasının eğer bir başarısından söz edilecekse, bu tamamen yukarıda adını andığım arkadaşlarımın çabalarının ürünüdür.
Bu yazı, bu mücadelede emekleri geçmiş arkadaşlara karşı duyduğum gönül borcundan dolayı kaleme alınmıştır.
Bütün bu çabalar sonucu Madımak Otelinin altındaki kebapçı kapatıldı, önce çiçekçi ve/veya kitapçı olacağı beklenirken Kültür Bakanlığının girişimiyle kısmen müzeye dönüştürüldü. Batıda gördüğümüz biçimiyle bir “utanç” müzesine dönüştürülmesi hedefinden çok uzakta olmak bir yana yargılanlar gerçek anlamda hiç bir zaman yargılanmadı. Devlet içinde sorumluğu olanlar, “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir” diyen dönemin Başbakanı Tansu Çiler yargı önünde hesap vermedi. Zaman aşımından serbest kalanlar oldu. Erdoğan, “Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun. Yıllar yılı içerde olan vatandaş, içlerinde kaçak olanlar vardı” diyerek sevincini saklayamadı. Almaya’ya kaçanlar hiç bir zaman istenmediği de düşünülünce, Madımak’ın hala yandığını söylemek hiç yanlış olmaz.
Son olarak, Fuat Ercan’dan aldığımız Orhan Gazi Ertekin’in sözleriyle bitirelim; “Sivas Bir Pogromdur! Sivas 2 Temmuz 1993 bir katliam değildir. Bir pogromdur. Aradaki fark ise şiddetin “kamu”sal destek, kurumsal müdahale ve toplumsal hazırlıklarının bir arada ve birlikte yürütülmesidir. Pogromda şiddet hareketleri genellikle yasalar (örn. Irk yasaları) kurumsal destekler ( resmi görevlilerin tutarlı ve sürekli dahli) ve toplumsal taleplerle(lincin meşrulaştırılması) devam ederek kalıcı ve sürdürülebilir bir “siyasal sistem”e dönüşür. Dolayısıyla katliamdan daha fazlası vardır pogromda” pogromda…”
- Hız Sınırlarını Aşmak ve Ortadoğu’nun Çaresizliği - 15 Aralık 2024
- Kozmik Birlik: Hepimiz Yıldızların Çocuklarıyız - 9 Ekim 2024
- İçsel Yolculukta Aldığımız Yaralarla Ayağa Kalkmak - 25 Mayıs 2024