“Kısa günün kârı”

Günlerden bir gün, diyelim ki bugün, ÇarÅŸamba, 10 Mayıs, açıp gazeteyi şöyle bir bakıyoruz. Büyük haber (her gazete aynı büyüklükte vermese de) Trump’ın imzasıyla ilgili. PYD’ye ağır silâhlar verilmesi kararını Trump imzalamış. Bu, Türkiye’de hükümeti mutlu etmeyecek bir davranış, çünkü hükümet, CumhurbaÅŸkanı’nın ardından, bunun tam tersini talep etmekteydi. CumhurbaÅŸkanı’nın bu konuda izlediÄŸi yol bence yanlıştı, ama böyle konular her zaman uzun tartışmalara, çekiÅŸmelere açıktır. Yanlış olduÄŸunu bir olgu gibi söyleyemeyiz. Ancak o politikanın ÅŸimdi bu imzayla uÄŸradığı hayal kırıklığının çok büyük olduÄŸunu söylersek, bu bir “olgu” olur. OlduÄŸunu bugünlerde izleyeceÄŸiz.

Sabah, bu sabah (10 Mayıs, ÇarÅŸamba), Ä°sviçre’ye kızmaya karar vermiÅŸ: “Ä°sviçre sana yazıklar olsun!” demiÅŸ. Bunun nedeni orada bir mitingde ErdoÄŸan’ı silâhlı pankarta yerleÅŸtirenlerin “cezalandırılmayacağı” kararı. “Ceza,” hukukî bir konu; onun püf noktasını bilemem. Öyle bir pankartın son derece sevimsiz olduÄŸu tartışılmaz da, hukuk tarafı teknik konu.

Almanya’da Merkel, Türkiye idam cezasının geri getirilmesine iliÅŸkin bir referandum yapacak olursa, bunun Almanya’da propagandası olsun, oy vermesi olsun, hiçbir ÅŸekilde yapılamayacağını belirtti. Ä°ktidar cephesi ÅŸimdi buna da kızacak, belki yeniden Almanya’nın “faÅŸist” olduÄŸunu söyleyecektir. Bu ülkede yerleÅŸtirilmeye çalışılan acayip demokrasi anlayışına göre, her türlü (ya da iktidarın beÄŸendiÄŸi türden) talep eÅŸdeÄŸer. “Ä°dam iyidir, idam saÄŸlıktır. Ben de idam isterim” demek meÅŸru ve medeni bir taleptir; “Benim ülkemde idamın gereÄŸini savunamazsın,” demek ise “faÅŸizm”dir.

Geçelim; bir haber de Ä°srail’den var: CumhurbaÅŸkanı Tayyip ErdoÄŸan Filistin halkının haklarından söz etmiÅŸ ve Ä°srail’i eleÅŸtirmiÅŸti. Özellikle de Ä°srail’in “ezan” karşısında aldığı tavrı eleÅŸtirmiÅŸti. Ä°srail’in davranışları, epey bir süredir, savunulur ya da anlaşılır gibi deÄŸil. Ancak Ä°srail de bu eleÅŸtirilere bir cevap verdi. Mealen, kendi ülkesinde demokrasiyi katledecek davranışlarda bulunan biri Ä°srail hakkında böyle konuÅŸma hakkını nereden alıyor, anlamına gelen bir cevaptı bu.

Bunlar 10 Mayıs 2017’nin gazetelerinde yer alan haberler; ama bugünün istisnai bir özelliÄŸi filan yok. AÅŸağı yukarı her gün benzer ÅŸeyler okuyoruz (Türkiye’nin medyasında böyle yazılar, haberler görmemiz, dünyada medyada bunların olmadığı anlamına gelmiyor). Bunların arasında, örneÄŸin yukarıda Ä°sviçre için söylenenler, Türkiye’ye daha doÄŸrusu Türkiye’deki iktidara bir haksızlık yapıldığı izlenimini uyandırabilir. Ancak böyle bir tavır varsa bu da Türkiye’nin bütün dünya kamuoyunda (davranışları ve sözleriyle) yarattığı imgenin bir sonucudur. Bu imgenin berbat bir imge haline geldiÄŸi besbelli.

ErdoÄŸan’ın Trump’la görüşmesi uzadıkça efsanevi boyutlar edindi. Derken Akar, Fidan, Kalın ve BozdaÄŸ Amerika’ya gittiler. Gitmelerinin gerekçesi herhalde oradaki yetkililere ve onların kanalıyla Trump’ı Türkiye’nin tezlerinin, pozisyonlarının doÄŸruluÄŸuna, saÄŸlamlığına, geçerliliÄŸine vb. ikna etmekti. Amerikalılar baÅŸka türlü düşünüyor olsalar da (ki baÅŸka türlü düşündüklerinin yeterince sinyali vardı) sorunları diplomasinin sesi boÄŸan yastıkları, minderleri arasına çekip orada çözmeleri, çözmeye çalışmaları mümkündü. Öyle yapmadılar. Görüşmenin gerçekleÅŸmesine üç beÅŸ gün kala, kararı gürültüyle ilân ettiler. Bundan sonra, görüşme sonucunda, bu gidiÅŸatta kayda deÄŸer bir yön deÄŸiÅŸikliÄŸi olabileceÄŸini sanmıyorum.

Bunlar bir “baÅŸarı”nın göstergeleri mi?

Bir baÅŸlık, CumhurbaÅŸkanı Tayyip ErdoÄŸan’ın “Avrupa Günü” konuÅŸmasına ayrılmış: “AB ile yola devam etme arzusundayız” demiÅŸ CumhurbaÅŸkanı.

“Meclis idamın geri gelmesini yasalaÅŸtırsın, hemen imzalarım” diyerek mi gösteriyoruz bu arzuyu? “Biz idam da yaparız, bütün bu tutuklamaları da yaparız, muhalefeti de içeri atarız” diyerek AB üyesi olunmayacağı konusunda bilgisi yok mu CumhurbaÅŸkanı’nın?

Dünyada yerimiz böyle bir yer. Bu yeri yaratan da bizden başka kimse değil.